PKK provokasyonu ve BDP

PKK, Ahmet Türk’e Samsun’da atılan yumruğun karşılığını yine Samsun’da iki polisi şehit ederek verdi.
Samsun’un Ladik ilçesinde önceki akşam devriye gezen bir polis otosu, biri kadın üç terörist tarafından uzun namlulu silahlarla tarandı. Üç ayrı noktadan açılan ateş sonrası otomobilde bulunan polis memurları Hüseyin Koç (52) ve Malik Soykal (43) şehit oldu.

PKK, bu saldırıyı muhtemelen bölgedeki bir sol örgütün yardımıyla gerçekleştirdi.

Ahmet Türk’ün kendisine yönelik yumruklu saldırıdan sonra verdiği ve sürekli tekrarladığı ‘sağduyu mesajları’ ortadayken bu saldırıyı nasıl yorumlamalıyız?

Bize göre, bu eylem üç temel gerçeği bir kez daha ortaya koydu.

Birincisi, PKK bu bahar aylarında şiddeti tırmandırma, her türlü provokasyon imkânını değerlendirme niyetindedir. Bunu neden yapıyor? Hükümetin, demokratikleşme hamleleri PKK’yı neden tedirgin ediyor? 

PKK’nın Türkiye’deki demokratikleşme adımlarından rahatsızlığı apaçık görünüyor. Bu örgüt, Kürt sorununun çözümünün önündeki en büyük engeldir ve meşru zeminde siyaset yapan Kürt siyasi hareketi ve Kürt tabanı bu gerçeği görmelidir. Türk devleti Kürt kimliğinin daha görünür olması yolunda adımlar atarken, ‘Kürtçü PKK’nın bundan neden rahatsızlık duyduğunu bu kesimler sorgulamalıdır.

Samsun’daki saldırının ortaya koyduğu ikinci gerçek, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile PKK arasındaki ilişkiyle ilgili. Bu saldırı örgüt-parti ilişkisinde ‘neyin ne’ olduğunu birkez daha gösterdi. Ahmet Türk, uğradığı yumruklu saldırıdan sonra bir Kürt-Türk gerilimine zemin hazırlayacak başka provokasyonların olmaması için sağduyu mesajları verdi. Bu mesajların samimiyetine inanıyoruz. Ama gördük kü, PKK Ahmet Türk’ün ‘sağduyu mesajları’yla ilgili değildir. PKK, daha büyük provokasyonların önünü açmak için elinden geleni ardına koymuyor ve ona ‘dur’ diyecek bir güç de yoktur.

PKK, bu mesajların ardından böyle bir ‘intikam eylemine’ gireşerek Ahmet Türk’ü ve BDP’yi adeta aşağılamıştır. PKK’nın Ahmet Türk’e indirdiği darbe, Samsun’da yediği yumruktan daha ağırdır.

BDP’nin, örgüt üzerindeki etkisinin ‘sıfır’ olduğu bir konjonktürden geçiyoruz. BDP örgüte teslim olmakla kendi kurumsal kimliğini ve kişiliğini korumak ikilemiyle karşı karşıya bugün.

Ahmet Türk’ün iki polisin şehit edilmesinden sonra “failleri kim olursa olsun kınıyorum” demesi yetmez. Saldırının kimden geldiğini bilmiyor mu? PKK’nın iki polis memurunu neden şehit ettiğini Ahmet Türk bilmiyor mu? Örgütün ne yapmaya çalıştığını görmüyor mu? Ahmet Türk ve öteki BDP’liler seslerini asıl şimdi yükseltebilmelidirler.

Bunu yapabilecekler mi? “Failleri kim olursa olsun kınıyorum” ne demek? Bu sözünüzle kime ne mesaj vermiş oluyorsunuz ki?

BDP, PKK ile aynı şey ise sözümüz yoktur. Masum insanları katleden silahlı bir terör örgütünün arkasına saklanıp sûret-i haktan görünemezsiniz. Kürt sorununun çözümünde BDP’nin bir katkısı olacaksa, bu PKK’nın kuyrukçuluğunu yaparak olamaz. Halktan aldığı oylarla Meclis’e gelmiş meşrû bir siyasi hareketin misyonu ‘terör örgütünün vitrin yüzü’ olmak değildir.

Samsun’daki eylemin ortaya çıkardığı üçüncü gerçek şudur: İçinden geçtiğimiz şu günlerde dolduruşa gelmek kadar tehlikeli bir şey yoktur. Zira, bugünlerde Türkiye’nin PKK ile ovadaki mücadelesi dağdaki mücadelesinden daha önemlidir. Bunu herkes iyi anlamalı.

Umarız, Samsun’da Ahmet Türk’e; Kayseri’de Enerji Bakanı Taner Yıldız’a saldıran ‘asabi vatandaşlar’ kimlerin ekmeğine yağ sürdüklerini anlamışlardır. Bazen vatanı ‘vatanseverler’den de korumak gerekebiliyor.

Öyle günlerden geçiriyoruz.
 

Kaynak: Star