Milliyet gazetesinde "Kürt Siyaseti Yol Ayrımında" başlığı altında bir yazı dizisi yayınlanıyor. Ece Temelkuran bölgeye gitmiş ve izlenimlerini kaleme almış.
"Kafalar karışık" diye yazıyor.
"Uğruna çocuklarını, hayatlarını verdikleri bir hayal bir anda ortadan kalkınca ne yaparsınız?" diye soruyor.
Soruya daha karışık bir kafanın ürünü olan bir soruyla verilen cevabı şöyle formüle ediyor:
"-Peki biz o zaman bütün bunlara neden katlandık?"
Hüsran böyle seslendirilir genellikle...
Devrim gibi, bağımsızlık gibi büyük hedeflerle yola çıkmışsınızdır, ama yolda birileri sizi yalnız bırakmıştır.
Kimi zaman, can korkusu gibi çok insani sebeplerle...
Kimi zaman, güç dengeleri değiştiği için...
Kimi zaman liderlikte iyi yaşama gibi nefsi duygular ağır bastığı için...
Liderlik önce yalpalamış, sonra boşalmıştır.
Siz, yüce ideallerin adamları ortalık yerde kalıvermişsinizdir.
Meğer bölgede, PKK ile, Kürt siyaseti ile iç içe olup, büyük hayaller kuranlar:
-Amerika'nın Ortadoğu politikasına ciddi ve içten olarak ümit bağlamışlarmış.
Meğer o sıralar, emperyalizmden bahsedenlere;
-Sen de amma anti - amerikancısın diye itiraz ederlermiş.
"-Amerika'nın illa da kötü olması gerekmiyormuş. Kürt siyasetinin cepheden Amerika'nın Irak'ı işgaline karşı çıkması doğru olmazmış."
Şimdi Amerika değişmiş.
Amerika ile birlikte Barzani de değişmiş.
Şimdilerde;
-Barzani bura ile oynadı, denmekteymiş.
Aslında Abdullah Öcalan'la ilgili duygular da karmakarışıkmış.
-O yakalandığında "Benim annem de Türktü" demiş ya, o zaman anlamak gerekirmiş bugün olacakları...
Yani özetle kafalar karışıkmış.
Bir dramatik bölge fotoğrafı. PKK'yı idealize edenlerin ya da kimi küresel güç odaklarıyla iş tutup yarı yolda kalanların kaçınılmaz öyküsü...
Daha önce yazdım, söyledim:
Amerika ile veya bir başka güçle iş tutarsınız, onlar da sizi, başkalarına başka şeyleri yaptırmak için araç olarak kullanırlar. Bir süre bu karşılıklı kullanım devam eder. Ama sizi kullanan gücün pazarlığı başka yerlerde de sürmektedir. Bir gün, bir de bakmışsınız, o başyka yerlerdeki pazarlık sizin başınıza bomba olup yağmış.
-Amerika Türkiye'yi satsın, diye mi hesap edilmişti.
İşte pazarlıklar döndü dolaştı geldi ve Amerika'nın istihbarat yardımı ile Kandil'e bomba olarak yağdı.
Barzani ne yaptı?
Pan- Kürdist politikalara ne oldu?
Barzani kolaylıkla der ki:
-Bir başka bahara kaldı, ya sabır!
Politika bu.
Oyun böyle oynanıyor.
Her şey gücünüze göre...
-Şimdi PKK'yı feda ediyoruz ama, Kuzey Irak'ı kurtarıyoruz. Böyle bir davada, ara kayıpların olması tabiidir.
Evet, aynen böyle söylerler ve "İçinize sindirin" diye seslenirler.
Tüm bunlardan sonra söylenecek olan bozgun cümlesi şudur:
"-Peki biz o zaman bütün bunlara neden katlandık?"
Osmanlı'nın çözülüş döneminden bu yana, umut verilip yarı yolda bırakılan kaç bölge lideri ya da halkı böyle bir iç sızıcısı yaşamıştır.
O dönemden bu yana devlet olanların bile ne kadar devlet oldukları ortadadır.
İngiliz himayesinden Amerikan himayesine geçmek devlet olmaksa, bölgede böyle epeyce bir devlet vardır.
Ama işin gerçeğinin öyle olmadığı da açıktır.
Bölge halkları birbirine karşı kullanılırken, birilerinin sömürgeci hesapları yürümüş oluyor.
Bölgenin kanı toprağa, bölgenin petrolü başka yerlere akıyor.
Bizler de bağımsızlık elde ettiğimizi, devlet kurduğumuzu sanıyoruz.
Bölge halkları, birbiriyle vuruşarak yol alamayacağını öğreninceye kadar bu dram devam edecek.
Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan, Pakistan, Suriye... tüm İslam ülkeleri...
Türk, Kürt, Arap, Fars, tüm Müslüman halklar...
Hatta farklı dinden de olsa tüm bölge halkları...
Yeni bir aklı kuşanmak zorunda...
Ateş düştüğünde herkesi yakıyor.
Bölgenin tüm çocuklarının geleceği yanıyor.
Ne denebilir:
Türkiye'yi büyütelim, onun büyük mutluluğunu hep birlikte paylaşalım.
İslam coğrafyasını bir barış coğrafyası haline getirelim, onun yücelişinden hep birlikte pay alalım.
Aldatılmaya, kullanılmaya ve sömürülmeye mahkumiyet bizim şiarımız olmamalı.
Ders ise, yüz yıldır aldatıla aldatıla, sömürüle sömürüle, kan kaybede kaybede almış olmalıyız.
Ankara, bu bombardımanın ardından barış ve kardeşliği kuşanmış bir insani hamleyi hayata geçirebilirse, tüm bölge için de bir ümidin yolunu açabilir. Neden olmasın!