Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres'e hak ettiği yanıtı veren Başbakan Erdoğan ve dolayısıyla Türkiye bölgede prestij ve saygınlık kazanınca aşağılık kompleksi ile malul birileri rahatsız oldu.
Bu sürecin önüne geçmek ve Türkiye'yi Arap ülkelerinden uzak tutmak için çeşitli yollara başvuran bu süper zekalılar ne yazık ki yalan söylemeyi bile beceremiyor.
İşte size örnek.
Geçtiğimiz çarşamba günü 8 Arap ülkesinin dışişleri bakanı, Gazze ve genel olarak Arap bölgesindeki gelişmeleri görüşmek üzere Abu Dabi'de toplanmıştı.
Aynı akşam bazı Türk televizyonları bakın nasıl bir haber veriyordu:
''Arap Birliği yaptığı açıklamada Arap olmayan bölge ülkelerinin Filistin ve Arap sorunlarına karışmamasını istedi''...
Haberin sunuş şekline bakılırsa 'Arap olmayan ülkeler' deyiminden Türkiye işaret ediliyor ve Erdoğan'a 'İşte bak Araplar seni istemiyor' deniliyordu.
Ertesi gün yani perşembe günü birçok gazete konuya ilgi göstermiş ve benzer imalarla Arapların Türkiye'nin kendi içişlerine karışmamasını istediği vurgulanıyordu. Bazı köşe yazarı da hedefin direkt olarak Erdoğan ve Türkiye olduğunu yazıyor ve Erdoğan ''Al sana Arap dostluğu' gibilerinden dalga geçiyordu.
Müthiş bir zeka ya da geri zekalık.
Onun için de bu tür kişilere geçen hafta 'Kara cahiller' demiştim.
Çünkü bu tür kişiler bilmedikleri bir konuda bile ahkam kesecek kadar ilginçleşiyor ama aynı zamanda öğrenmek için de hiçbir çaba harcamıyor.
Nasıl olsa sipariş üzerine yazı yazıp, televizyonlarda konuşuyorlar.
Dönelim konuya...
Arap Birliği'nde 22 Arap ülke var. Bunların yalnızca 8'i Abu Dabi toplantısına katılmıştı. Toplantıda herhangi bir ortak karar alınmamıştı. Toplantıya başkanlık eden ev sahibi Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayid El Nehyan, Fransız Haber Ajansı'na demeç vererek ''İçinde bulunduğumuz zor aşamadan ileri gidebilmek amacıyla içişlerimize Arap olmayan taraflarca yapılan olumsuz ve yapıcı olmayan müdahaleleri durdurmak amacıyla bir Arap mutabakatı yaratmaya çalışıyoruz' demiş.
Demeci alan muhabirin 'bakanın kastettiği ülke İran' demesine ve bakanın kendisi de adını vermemekle birlikte İran'ı kastettiğini birçok kez ima etmiş olmasına karşın bazı gazetelerin bakanın ağzından Türkiye'yi hedef göstermesi sizce de çok ilginç değil mi?
Bazı Türk medyasında bu tür kasıtlı ve bilinçli yalanlar ilk kez görülmüyor. Yine bazı köşe yazarlarının kasıtlı yalan haber ve dolayısıyla bu yalanlara dayalı analizlerini de ilk kez okumuyoruz.
Türk halkı artık bu kişileri ve yönetimlerindeki gazete ve televizyonları çok iyi tanıyor.
Gazze saldırısı ile başlayan ve Davos düellosu ile devam eden süreçte Türk halkının İsrail ve dolayıyla ABD ve Batı karşıtı duygu ve tutumundan rahatsız olan bu kişiler şimdi de Türk halkını 'anti-semitist' olmakla suçlayacak kadar ileri gidiyor.
Eğer kendileri bu düşmanlığı istemiyor ve kışkırtmıyorsa bu konuda da bir gariplik var.
Kendini bir Yahudi devleti ilan eden İsrail'in saldırganlığı doruğa çıktığı her zaman dünyanın her tarafında (başta Hıristiyan ülkeler) bu ülkeye karşı çok keskin tepkiler yaşanıyor.
Örneğin İsrailli sporcuların maçları yalnızca Türkiye'de değil İspanya'da da protesto edilerek engellenmiştir.
Papa 16. Benediktus bile Gazze olaylarını fırsat bilerek daha önce aforoz edilen ve aralarında İngiliz papaz Richard Williamson'ın da bulunduğu 4 papazı affetti.
Williamson; aslında bir Yahudi soykırımı olmadığını ve bu konu ile ilgili haberlerin Yahudiler tarafından sürekli abartıldığını söyleyerek bazı Yahudilerin de kendi dindaşlarına karşı Hitler ile işbirliği yaptığını kanıtlamaya çalışmıştı.
Görüldüğü gibi anti-semitizm yani Yahudi düşmanlığı yalnızca Türkiye'nin sorunu değil.
İşte bu nedenle hiç kimse Erdoğan ve Türk halkını anti-semitizm ile suçlamaya kalkışmasın.
Yok eğer bu kampanyanın amacı bu topraklarda yaşamakta olan Yahudi ya da Musevi vatandaşları korkutarak Filistin'e göçe zorlamaksa,- ki ben öyle düşünüyorum-, o zaman durum değişir.
Bakın Yahudilerin Filistin'e gelerek Filistin halkına karşı neredeyse 90 yıldır cinayet ve katliam işlemelerine rağmen hiçbir zaman hiçbir Arap ülkesinde bugün bile hiçbir Yahudi'ye dokunulmamıştır.
Bunu gören siyonist çeteler örneğin Bağdat'ta 1950'li yıllarda Yahudileri hedef alan kanlı eylemlerde bulunarak onları Arapların üzerine atmışlardı.
Amaç Iraklı Yahudileri korkutarak Filistin'e göç ettirmekti.
Tıpkı Varlık Vergisi'ni bahane ederek aynı dönemlerde Filistin'e göç ettirilen Türkiyeli Museviler gibi.
Üstelik bu Museviler 1492 yılında Osmanlı Sultanı tarafından İspanya'nın Haçlı katliamlarından kurtarılarak bu coğrafyaya getirilmiş ve 450 yıl süreyle hep en iyi şekilde muamele görmüşlerdi.
Hem de Sabetay Sevi, Emanuel Karasu ve benzerlerinin İttihat Terraki'deki yıkıcı rolüne rağmen.
Ve son not; ABD'deki ünlü Yahudi örgütü ADL'nin geçen yıl Türkiye'yi tehdit eden Başkanı Abraham Foxman bakın cuma günü ne diyordu:
''Gazze saldırıları son on yılların en kötü ve keskin anti-semitist rüzgarları estirdi. Bu savaş Avusturya'dan Zimbabve'ye kadar uzanan coğrafyada Yahudilere karşı nefreti beslemiş ve onlara karşı saldırıları kışkırtmıştır.''
Bilmem söylenecek başka bir şey kaldı mı?
Akşam