Perde kalktı, yüzleri çirkinmiş...


Medyanın en başarılı polemik yazarı, hiç kuşkusuz Ahmet Hakan; 'polemikçiler prensi' bile sayılabilir o. Dünkü birkaç parçaya bölünmüş yazısının bir yaşlı yazarla ilgili satırlarını okurken, "İşte bu!" diye bağırmışım. Günlerdir kafamda taşıdığım bir tereddüdü birkaç fırça darbesiyle gideren bir etkisi oldu yazdıklarının...

Okuyalım: "Artık ciddi bir muvazene sorunu yaşamaktadır... Eskiden olduğu gibi 'Yahu birazcık tutarlı olmalıyım' falan deme gereği bile duymamaktadır... Bir tartışmayı centilmence yürütecek tahammülü de kalmamıştır... 'Vasat beğeniler üstadı' olmaktan çıkıp 'Dikkat çekme canavarı'na dönüşmüştür... 'Takvim yaprağı arkası filozofluğu' artık kendisini kesmemektedir... Bu yüzden kadınları aşağılayıp, sonra da uğursuz bir kahkaha salmaktadır... Bunları yaparken hiç utanıp sıkılmamaktadır... Dahası utanıp sıkılmamaktan bir iftihar vesilesi bile çıkarabilmektedir."

Ahmet Hakan'ın muhatabının kim olduğu hiç önemli değil. Türk medyasında benzer bir değişim neredeyse herkeste fark ediliyor çünkü. 'Türban/başörtüsü yasağı' kaldırılacak havası doğduğundan beri sanki bir perde kalktı medyamızın üzerinden, artık herkes kendisini en çirkin yüzüyle ortaya dökmekten çekinmiyor.

Bir-iki gün önce bir başka yerde şunları yazmıştım: "Yalnızca sütunlar dolusu yorum ve haber konusu olmuyor bu gelişme, biri 'İttifak mutlaka bozulmalı' tezini işleyen bir kitap da kaleme almış... Kitap yazarı yeni gelişmeye ne kadar sevinmiş, bir bilseniz..." Bu satırlarda okumadığım yeni bir kitabın yazarıyla ilgili fikir beyan ediyordum. Bunu yapabilecek durumdayım, çünkü yazar bir gazetede yıllardır haftada birkaç yazıyla çıkıyor okur karşısına; kendisiyle yapılmış söyleşilerden oluşan kitabı vesilesiyle gazete ve kanallar onunla konuşuyorlar. Ben de izliyorum.

Dolayısıyla, kitap yazarının "Ak Parti-liberal ittifakı çatladı" konusuna nasıl sevinerek yaklaştığını bilebilecek durumdayım.

İsminin önünde 'Prof.' unvanı da bulunan yazar bana zehir zemberek bir e-posta gönderdi. Şu satırlar o mesajdan: "Okumadığınız bir kitap hakkında fikir beyan etmenize şaşırmıyorum. Çünkü bunu hep yapıyorsunuz. Her şeyi biraz bilip çok biliyor numarası yaptığınızın uzun zamandır farkındayım. / Sonra canım, ne gam, AKP'nin liberallere niçin ihtiyacı olsun. Sizin gibi allamei cihanlar olduktan sonra."

Perde kalkmış, gördüğünüz üzere... Daha önce yüz yüze veya arkamdan belli edemediği hakkımdaki düşüncesini artık mesaj olarak gönderme cesareti gösterebiliyor sayın profesör-yazar...

Herhalde sizler de benzer bir durumu seziyorsunuzdur. AKP'den farklı olduklarını vurgulamak için 'türban/başörtüsü yasağının kaldırılması çabalarını' vesile bilen bazı liberaller "Çanak çömlek patladı" der demez, kendilerine çok yakın çevrelerden şiddet ve hiddet içeren tepkiler görmeye başladılar. Şu son iki hafta içerisinde sağda-solda çıkan değerlendirmelerdeki insanı isyana sevk edecek çaptaki küfürleri, bu yoğunlukta başka bir olayda hiç yaşamamıştık.

"Biz Ak Parti'den farklıyız" diyen bir kısım liberali bağırlarına basacak yerde üzerlerinde tepinmeye başladılar...

Sevgili bir dost, Ahmet Hakan'ın CNN-Türk'teki son programında, Hürriyet gazetesinin bir yazarının "Hürriyet devlet gazetesidir" diyen bir başka yazara reva gördüğü muameleyi hatırlattı. Belki sizler de tanık olmuşsunuzdur. Maaşını Aydın Doğan'dan alan terbiye yoksunu Prof.-yazar bile "Hürriyet geçmişte istihbarat örgütleri tarafından aldatılmıştır" diye durumu kurtarmaya çalışırken, Hürriyet yazarı, "Ne demek o?" diye başlayan saygısızca cümleleri birbiri peşi sıra sıraladı.

Resmen hakaret ediyordu karşısındaki gazeteciye.

Oysa "Hürriyet devlet gazetesidir" hükmü, Aydın Doğan'ın Zaman'dan Nuriye Akman'a verdiği nehir söyleşide geçiyor. Söyleşinin başında Hürriyet'in devletle ilişkisiyle ilgili soruya, Aydın Bey, "Olur mu canım öyle şey" geçiştirme cevabını verirken, sona doğru, bir başka soru üzerine, ilişkiyi kabul eden hüküm cümlesini kullanıyor.

Hakareti marifet sanan Hürriyet yazarı gazetesinin sahibinin söylediklerini takip etmiyor demek ki...

Herkes Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sert konuşma üslubunu, tahammülsüzlüğünü şikâyet konusu yapıyor. Doğrudur, Başbakan Erdoğan biraz daha yumuşak konuşsa iyi olacak. Ancak onu sertlikle suçlayanlar, şu sıralarda dehşetengiz bir üslupla yazılmış yazılarla çıkıyorlar okurların karşısına. Okurken bir tuhaf oluyorum. Kendileri gibi olmayan ve düşünmeyenlere hakaretin bini bir para...

Perdenin nihayet kalkması bence iyi oldu; herkes gerçek yüzüyle ortada işte.


Kaynak: Yeni Şafak