Pentagon'daki Lenin

Bazen bir resim, bir işaret, bir cümle, yüzlerce kitaptan edinemeyeceğiniz bilgiyi, perspektifi dakikalar içinde beyninizin içine kazıyıverir. 

Pentagon'un ortasındaki o görüşme odasında, duvarda asılı duran Lenin portresini görünce, işte tam da böyle bir "iç aydınlanma" anı yaşadım. Today's Zaman yazarları olarak haziranın son haftasında Washington'da gerçekleştirdiğimiz yoğun temas trafiği içinde Pentagon ziyareti de vardı. Burada, Pentagon'un Türkiye ve içinde bulunduğumuz bölgeye bakış açısını aktaran enfes bir brifing dinledik. Ama bir yerden sonra, kafamı kaldırıp da duvarda ışıl ışıl gözlerle bize bakan Lenin tablosuyla karşılaşınca, konuşmadan tamamen koptuğumu itiraf etmeliyim. Yaşadığım büyük şaşkınlık, yerini büyük bir merak duygusuna bıraktı.

Amerikan askerî gücünün kalbinin attığı bu binada, Lenin'in resminin ne işi olabilirdi? Bu, bir şaka mıydı? Resimde göremediğim bir detay mı vardı acaba? Herhangi bir ironi olup olamayacağını görebilmek için resme daha dikkatli baktım. Mükemmel bir yağlıboya çalışmasıydı. Lenin hiçbir abartıya yer verilmeden ama oldukça da alımlı bir şekilde resmedilmişti. Bu sefer odada Amerikan başkanlarının resmi var mı acaba diye baktım; ama yoktu. Hararetle konuşmakta olan hanımefendinin, hızını kestiği ilk anı fırsat bilip tabloyu gündeme getirdim. Elimle Lenin portresini işaret ederek "Galiba bu, sizin eski başkanlardan birisi?" dedim. Bir anda şen kahkahalar patlayıverdi odanın içinde. Bir arkadaşları almış resmi oraya asmış. Bu kadar basit yani!

Odadan çıkıp da minik Pentagon turu başladığında, kafamın içinde o soru dolaşmaya başladı: "Bu nasıl bir özgüvendir? Nasıl olup da bir askerî üste böyle bir şey olabilir, 'düşmanın' resmi duvara asılabilir?" Bu sorulara cevap, en az Lenin tablosu kadar çarpıcı başka "tablolarla" geldi. Bize mihmandarlık yapan bayan yarbay, gayet sıradan bir şeyi gösteriyormuş gibi, yanı başından geçtiğimiz duvarı işaret ederek, "Burası 'sivil-asker' ilişkilerine ilişkin bölüm" dedi. Amerika'nın kuruluş tarihçesine ilişkin resimlerin ve açıklamaların yer aldığı bu bölümün başlığı bütün içeriği anlatıyor: "Askerimiz nasıl sivil denetimin altına girdi?"

Bu bölümü görünce, odaya Lenin resmi astıran medeni cesaretin nedenlerini bir anda anladım. Pentagon'un tam ortasında, gurur duyulduğu besbelli bir format içinde "askerin sivil denetimin" altına girmesi anlatılıyordu! İtiraf etmek gerekirse, böyle bir tabloyu gördükten sonra insanın içi burkuluyor. Denetimsizliği, hesap vermemeyi güç zanneden, bu nedenle de zembereğinden boşanmış kurumların, sürekli sınırlarını aşmaları sonucu oluşmuş Kafkaesk dünyada yaşayan biz Türkler için, böyle bir tabloyu görmekten daha iç burkucu ne olabilir ki? Neden benim ülkemde de böylesine tıkır tıkır işleyen bir sistem kurulmasın? Biz hâlâ cuntacı askerler sivil mahkemede mi yargılansın, yoksa askerî mahkemede mi diye tartışırken, dünyanın tartışmasız tek süper gücünün tüm kurumları üzerinde kurduğu bu "tartışılmaz" sivil denetimi görmek, hem aydınlatıcı ve hem de insanın içini acıtıcı nitelikteydi. Bütün bu iç "aydınlanmadan" sonra girerken fark etmediğimiz bir detayı çıkarken fark ettik. Sanırım benim sorduğum soruların aynısını kendisine sormakta olan Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, çıkışta, güvenlik görevlilerini işaret ederek, "Pentagon'u polis koruyor arkadaşlar!" dedi.

Sonra Türkiye'ye döndük ve "ulusalcı" basın yayın organlarında, ABD gezimize ilişkin "yalan" haberlerle karşılaştık. Yapmadığımız görüşmeleri yapmış, söylemediğimiz sözleri söylemiş gibi gösteren haberlerdi bunlar. Bizi "asker düşmanı" olarak lanse ediyorlardı haberlerinde. Askerî vesayetin bu ülkeye ödettiği bedelin ağırlığını sezgisel düzeyde kavramama yol açan bir geziden dönüp de vesayet yanlılarının saldırılarıyla karşılaşınca insanın içini derin bir hüzün kaplıyor.

Ama umut ediyorum ki; benim ülkem de bir gün Ergenekon düzenini aşarak, gerçek bir demokrasiye sahip olacak. İşte o zaman biz de gerçek bir özgüven duygusuna sahip olup, kendi kurumlarımızın duvarlarına, Osmanlı padişahlarının, Osmanlı'ya karşı savaşmış ülkelerin komutanlarının, dünyaca ünlü düşünürlerin, sanatçıların, bilim adamlarının resimlerini asabiliriz. Gerçek gücün, tüm kurumların denetlenmesi, hesap vermesi üzerine kurulu olduğunu kavradığımızda, gücün gerektirdiği "esnekliğe" de ulaşmış olacağız...

Not: Bu gezi vesilesiyle Today's Zaman'ın büyük başarısının ardındaki alçak gönüllü kahramanını tanıma fırsatı bulduğum için de ayrıca mutluyum. Türkiye'yi Avrupa ve dünyaya bildik şablonların dışına çıkarak anlatan Today's Zaman'ın genel yayın yönetmeni Bülent Keneş'in Türkiye'nin isimsiz kahramanlarından birisi olduğunu düşünüyorum. Bunu da sizlerle paylaşmak istedim...
 
Kaynak: Zaman