Pakistan'daki çok sayıda Taliban hareketinin şemsiye örgütü Tehrek-e-Taliban-Pakistan (Pakistan Talibanı), katı Deoband öğretisine bağlı İslam yorumunu tüm Pakistana şamil kılmak istiyor.
Güney Asya'daki cihadın tarihini anlattığı kitabı bir süre önce yayınlanan Pakistan'ın önde gelen tarihçilerinden Ayşe Celal "sadece Aşiret Bölgesini değil tüm bir ülkeyi kontrol etmek istiyorlar" diyor. Taliban, İslam adına savaştığını iddia ediyor.
Fakat sözlerine değil fiillerine bakılarak hüküm verildiğinde, Taliba'nın başlıca hedefinin sıradan müslümanlar olduğu görülür.
Ağustos ayında Wah şehrindeki bir ordu cephaneliğini hedefleyen intihar saldırısında 70 kişi ölmüş ve 100'den fazla kişi de yaralanmıştı. Ölenlerin hepsi de sıradan, işine gücüne bakan müslümanlardı tıpkı bir Taliban üyesinin 19 Ağustos'ta Dera İsmail şehrindeki bir hastahanede düzenlediği intihar saldırısında ölen insanlar gibi. Taliban, hastahanenin çocuk felci aşısı yapmasından dolayı -Talibana göre islamda yasak - bunun haklı bir saldırı olduğunu açıkladı.
Kız okullarına neredeyse haftalık olarak düzenlenen saldırılar da aynı şekilde gerekçelendiriliyor -Pakistan'ın kuzeybatı ve dağlık bölgelerinde geçen 10 ay içerisinde yüzlerce kız okulu yıkıldı.
Müslümanlara karşı düzenlenen bü tür saldırılar, Taliban'la bağı olmayan mütedeyyin müslümanlar nezdinde de vicdansızca bulunuyor. Benazir Butto, geçen yıl Ekim ayında düzenlenen ve sağ kurtulduğu ilk suikasttan sonra "bana karşı suikast saldırısını planlayan kişiler müslüman değiller" demişti. "Hiçbir müslüman bir kadına saldıramaz. Hiçbir müslüman masuma saldıramaz."
Pakistan Başbakanı Yusuf Gilani, Wah şehrinde yaşanan patlamalardan sonra Meclis'te yaptığı konuşmada "teröristlerin, hükümetin emirlerine meydan okumasına müsaade edemeyiz" demişti.
Ancak Taliban, Afganistan ve Pakistan'daki pek çok müslümanın sempatisini çekmeye devam ediyor. Bunun nedenlerinden birisi, mahalli aşiret siyasetinin dinamiklerini anlamış görünmeyen yabancı askerlerin varlığı. Bir diğeri ise çatışmadan dolayı sivillerin içine düştüğü emniyetsizlik. Yabancı güçler sivilleri öldürdüğünde, Taliban, kendi işlediği mezalimin sorumluluğundan yırtabiliyor.
Pakistan'ın siyasi ve dini liderliği, Taliban'ın düzenlediği şiddet olaylarını sürekli olarak kınarken bir müslüman hareket olarak Taliban'ın kimliğine meydan okumaktan sakınmaktadırlar. İslam Uleması Cemiyeti başkanı Fazıl Rahman, Batılı güçlerin Kuxey-Batı Sınır Eyaletinde ve Afganistan'da yol açtıkları ölümler üzerinde durmayı tercih ediyor. Kaçınılmaz mesaj şu: Taliban sevilmeye lâyık değildir fakat gerçek suçlular, yabancı-üçüncü-şahıslardır.
Batılı orduların Afganistan ve Pakistandaki mecvudiyetine duyulan hoşnutsuzluk bu çifte standartı kısmen açıklamaktadır. Birleşik Devletler ve NATO, bölgeye düzen getirme iddiasıyla ordularını yığdılar ancak kendi çıkarlarına hizmet ediyor ve mahalli geleneklere saygı duymuyorlar; ve düzen getirmek yerine çok sayıda sivili katletmekle meşguller.
ABD ve NATO saldırıları 2008 yılında arttı; sivil kayıplar da. Ve ABD yetkilileri, askerlerinin Eylül başlarında düzenlediği saldırıların, Amerika'nın Pakistan'daki Talibana karşı esaslı ilk saldırısı olduğunu kabul ettiler. İçlerinde kadın ve çocukların bulunduğu 20 dolayında sivilin öldüğü operasyona NATO kuvvetleri de katılmakla suçlanıyor.
Bazı Pakistanlılar, Taliban ayaklanmasını, İngiliz hâkimiyetine karşı 19.yy'da başlatılan isyanlar dizisinin son halkası olarak görüyorlar. Pakistan ordusu ise tam aksine Amerikan acentası olarak görülüyor. Pakistan eski Devlet Başkanı Perves Müşerref, bölgedeki Amerikan müdahalesine sorgusuz sualsiz verdiği destekle bu algılamayı perçinledi. Amerika, Müşerref yönetimdeyken Kuetta yakınlarına, Kuzey Batı Sınır Eyaletinin tam güneyine, büyük bir askeri üs kurdu ve cezalandırılmayacağından emin bir şekilde buradan Pakistan ve Afganistan içlerine hava saldırıları düzenledi.
Amerika'nın 1980'lerde Sovyetlere karşı Afganistanda giriştiği uydu savaşında Pakistan'ın kanal olarak kullanıldığı da hafızalarda hâlâ canlı. Taliban'ın şu an ki savaşında kullandığı altyapı, o savaş sırasında kurulmuştu. Dahası, Pakistan'ın Kuzey Batı Sınır Eyaletinde Talibanla yaptığı savaşta 300.000 vatandaş evlerini terk etmek zorunda kaldı. ABD ve NATO'nun füze saldırıları sonucunda da onbinlerce insan evlerini terk etti. Pek çok Pakistanlının, Amerika ve bölgesel gücünü artıran eski rakip Hindistan tarafından kuşatılma hissine kapıldığı bir zaman diliminde, Talibana karşı sempatinin artmasını sağladı bu durum.
Bir diğer etken, çatışmanın sadece Taliban ve Pakistan ordusu arasında olmaması, Afganistan, ABD ve NATO arasında olmasıdır. Pakistan ve Taliban arasındaki çatışma, Pakistan ordusunca desteklenen veya karşı çıkılan militan grupları ve mesela şu an Kurram bölgesindeki aşiretler ve hizipler arasında vuku bulana benzer daha büyük çatışmaların bünyesindeki bölgesel ihtilaflara dahli olan rakip aşiretleri ihtiva eden karmaşık bir çatışma ağının uzantısıdır.
Dostların ve düşmanların berrak bir şekilde ayırtedilememesi, Pakistan siyasetçilerinin ve de halkının Talibanı ve ona ait vahşetleri seçmesini güçleştirmektedir. Sonuç itibariyle pek çok Pakistanlı, Pakistan Talibanı'nın varlığını ve amaçlarını kabul etmemektedirler. Lahor'da müzisyenlik yapan Asıf "Tehrek-e-Pakistan" diye bir şey yok diyor. "Bir sivil savaş bu ve insanlara bunu söylemek istemiyorlar."
Fayton sürücüsü Mahmut ise açık bir şekilde destek veriyor Talibana. "Onlar gerçek savaşçılar, gerçek müslümanlar" diyor. Mahmut gibileri için Wah'da yaşanan intihar saldırısı haklı gerekçelere sahiptir. Ölen veya yaralanan insanlar "Amerika ve yahudi çıkarlarına hizmet etmelerinden dolayı bu kaderi hak etmişlerdir. Pakistan ordusu Kuzey Batı Sınır Eyaletinde ve Kızıl câmi'de pek çok insanı öldürdü...inancımıza göre İslama riayet etmeyenlerin müslümanlığından bahsedilemez ve onları öldürmek mübahtır."
Fakat bu tür duygulara karşı çıkıldığı da vâki. Taliban, bir çok kimse nazarında şiddet yanlısı ve aşırı bir örgüttür; kız okullarını ve sivilleri hedef alması, alt-kıta'nın mutedil müslüman geleneklerine zıttır.
Tarihçi Celal "İslam inancı, mahalli gelenekleri ve dini mefhumları kucaklayıcı Sufi gelenek eliyle yayıldı [alt-kıta'da]" diyor.
İntihar saldırılarından sonra Wah şehrinde gösteriler yapıldı ve ertesi gün kepenkler indirildi. Kuzey Batı Sınır Eyaletlerinin çeşitli kesimlerinde yaşayan halk, Talibanla dövüşmek üzere silahlı küçük ekipler oluşturuyor.
Talih, Talibanın aleyhine dönüyordur belki tıpkı 1990'larda Cezayir'deki İslamcı militanların aleyhine dönmesi gibi.
Yeterli bir siyasi liderlik olmaksızın Talibana duyulan sempatinin kökünü kurutmak, Pakistan sınırları içerisinde gizlenmelerine son vermekten daha zor olabilir. Ancak NATO ve Amerika, Pakistanda sivillerin ölümüyle sonuçlanan saldırılara devam ettikçe kafaları ve gönülleri kazanmak için yapılacak gerçek savaş kaybedilecektir.
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın