Pakistan'da iç savaş olsa, Hindistan nasıl tepki verir?

Hindistan 1971'de Doğu Pakistan'daki iç savaş sırasında Bengalliler adına askeri müdahalede bulunmuş, ülkeyi ikiye bölerek Bangladeş'in kurulmasına yardım etmişti.


2013'te Pakistan'da bir diğer iç savaş ihtimali - bu kez radikal İslamcıları laik ama otoriteryan orduyla karşı karşıya getirmektedir - Hindistan'ın ne yapacağı sorularını akla getiriyor. Hindistan'ın askeri müdahalesini ne tetikler? Hindistan kimi destekler?

İslamcılar ve Pakistan ordusu arasındaki bir iç savaş bağlamında, Pakistanlı mültecilerin 1971'de Bengallilerin yaptığı gibi Hindistan'a aktıklarını hayal etmesi zordur. Müslüman Pakistanlılar, Hindistan'ı iltica yeri olarak görmemektedirler; Taliban savaşçılarının Afganistan'a iltica etmeleri mümkündür özellikle de ABD bölgeyi terk ederse.

Terörün artması gibi daha seçici taşmalar mümkündür. Ama Pakistan'da bir iç savaşın dikkatleri Hindistan'dan ziyade Pakistan üzerine yöneltmesi daha muhtemeldir. Hindistan'ın gerçek sorunu Afganistan'da olacaktır; Hindistan, Afgan oyununa zaten bahis yatırmıştır; dolayısıyla İslamcılar Hindistan'ın yanında olduğu Afgan yönetimiyle ittifak arayışına girerlerse, Yeni Delhi'nin en iyi seçeneği, Pakistan ordusuna karşı üstü örtülü biçimde İslamcıların yanında durmasıdır. Ancak bu da muhtemel değil zira Hindistan'ın İslamcılarla aynı safta yer alması için Amerika'nın Pakistan ve Afganistan politikalarında çarpıcı bir değişim gerekir.

Hindistan'ın İslamcılara karşı Pakistan ordusunun yanında yer alması içinse Hindistan liderleri, Keşmir ve/veya Pakistan nükleer silahlarının İslamcılarının eline düşme ihtimali dâhil Hindistan'la olan tüm ikili ihtilaflarda tam ve doğrulanabilir bir çözümü görmeye ihtiyaç duymaktadırlar.
 
Birinci halde, Keşmir'in çözülmesi, gerçekçi olmadığı gibi bizatihi Pakistan ordusunun meşruiyetini zayıflatacak, ordunun iç savaştaki başarı şansını azaltacaktır. İkinci halde, Hindistan liderlerinin (ABD-İngiltere dışı) bağımsız istihbarata ve alternatif olarak onları nükleer silahların teröristlerin ellerine geçmek üzere olduğuna ikna edecek Amerikan askeri harekâtını (Pakistan nükleer tesislerine düzenlenecek askeri baskınlarını) görmeye ihtiyaç duyacaklardır. Bu tetikleyicilerin hiçbiri de yakın gelecekte mevcut olmayacaktır.

Hindistan ve Pakistan dört kez nükleer eşiğe dayandılar (1986, 1990, 1999 ve 2001'de). Hindistan her bir vakada çatışmayı tırmandırmayacak şekilde tepki verdi. Pakistan'a yapılan baskınlar son derece sınırlı kaldı. Hindistan'ın Pakistan'daki bir iç savaşa müdahalesi de  aynı sınırlara tâbi olacaktır en azından  Pakistan ordusu bütünlüğünü muhafaza ettiği müddetçe.

Yeni ABD-Hindistan ilişkilerine bakınca, Hindistan'ın Pakistan'daki bir iç savaşa müdahale ihtimali ve müdahalenin doğasını tayin etmekte kullanılacak en önemli etken, Washington'dır. Eğer ABD, Kabil ve İslamabad'ı Taliban'a karşı ortak hareket etmeye ikna edebilirse ki şu an bunu denemektedir, Hindistan'ın mevcut politikasını sürdürmesi veya Kuzey İttifakı unsurlarıyla çalışarak Afganistan'da bir miktar nüfuzu korumaya çalışması mümkündür.
 
Hindistan ve Pakistan'ın şu an zaten stratejik ortaklık anlaşmaları var. Bu anlaşma, ikili ilişkilerinin arttığı çerçeveyi sağlamaktadır ama işbirliğinin derecesi Pakistan ve Taliban'ın tepkilerini nasıl verdiklerine bağlı olacaktır.  Hindistan'ın Afganistan'daki çıkarları saldırı altında kalırsa, Yeni Delhi geriye çekilmek durumunda kalabilir. Hindistan yönetiminin, Afganistan'a asker göndermeyeceği açıktır.

Eğer ABD, İslamabad karşısında Kabil'i tercih edecek şekilde politika değişikliğine giderse, yani bağımsız Peştunistan talebini canlandırırsa, Hindistan'ın ABD ve Afgan amaçlarına daha bir destekleyici olması muhtemeldir. Ancak politika değişikliği, Afganistan'da Pakistan'la vekil savaşları riskini de taşımaktadır fakat Pakistan'a doğrudan Hindistan müdahalesi içermeyecektir.
 
Hindistan'ın Pakistan devletinin çökmesine yol açacak bir müdahale başlatması muhtemel değildir. New York Times'tan Bill Keller, Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari için "ekonomik krize yuvarlanan viran olmuş bir hırsızlar yönetimine nezaret ediyor" demişti. Ancak çözülen ulus hakkındaki bu tahminlerin aksine, İngiliz gazeteci Anatol Lieven, Pakistan devletinin mevcut sorunlarla yola devam edip onların birçoğunu çözememesinin muhtemel olduğunu söylemiş ama iç savaş ve devlet çöküşüne müsait olmadığını savunmuştur. Lieven, güçlü aile, aşiret bağlarının ve Güney Asya İslam'ının doğasının - yönetim veya radikaller tarafından ileri sürülen - modernist hareketlerin tüm ülkenin kontrolünü ele almalarını engellediği tespitini yapıyor.

Lieven'in analizi, Pakistan devletinin çökmek üzere olduğu görüşünden çok daha ikna edicidir. Pakistan devletinin resmi kurumları, içinde bulundukları yapısal şartlara bakınca, şaşırtıcı derecede sağlamdır. Hindistan siyasi liderleri, Pakistan'ın esnekliğini/dirençli olduğunu kabul etmektedirler. Pakistan'daki kötü seçimlere bakınca, bir alâkalarının olmamasını tercih edeceklerdir. Eğer bir iç savaş olsa, müdahaleyi düşünmeden önce her iki tarafın birbirlerini tüketmelerini niçin beklememeli? 1971 savaşı, Hindistan'ın Pakistan'da şartları sömürme istekliliğini ispatlamıştır ama gelenekten kopuş güçlü, telafi edici mantık gerektirir ve bu unsurlar henüz mevcut değildir. Bugünkü ve öngörülür gelecekteki şartlara baktığımızda, Hindistan'ın Pakistan'da bir iç savaş durumunda müdahil olmaktan kaçınması ve ABD'yle politikalarını örtülü bir şekilde eşgüdüme sokması muhtemeldir.
 
Yazar hakkında: Maryland Baltimore Üniverasitesi'nin Shady Grove Üniversitesinde yürüttüğü Siyasal Bilimler programı müdürüdür; Brookings Enstitüsü uzmanıdır.
 
Kaynak: East Asia Forum

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı