Pakistan ABD'nin terörle savaştaki yumuşak karnı


ABD Müşerref döneminde Pakistan'da ne terörle mücadelede işbirliği adına başarılı oldu, ne de halk desteği alabildi. Şimdi yeni bir Pakistan siyaseti oluşturmaya çalışan Washington, sivil yönetime desteği artırmalı

Pakistan'ın yeni demokratik hükümeti, Kaide ve diğer radikal İslamcı hareketlerle mücadele hedefine bağlı -ve bu onu ülkenin diğer güç merkezlerinden farklı kılıyor. 1999'dan bu yıla dek ülkeyi yöneten ve devlet başkanı olan General Pervez Müşerref, Kaide'nin düşmanıydı, ancak vaktiyle Pakistan ordusunun müşterisi olan Taliban'ın üslerini dağıtmak için pek bir şey yapmadı.

Hal böyleyken, ülkenin en güçlü istihbarat servisi uzun süre cihatçı grupları besledi ve şimdi CIA tarafından Afganistan'daki son bombalı saldırılarda işbirliği yapmakla suçlanıyor. Bu hafta Başkan Bush'la görüşmek üzere Washington'da bulunan yeni başbakan Yusuf Rıza Gilani ülkesini 'bunun Pakistan'ın savaşı' olduğuna ikna etmek için elinden gelenin en iyisini yaptığını söylüyor. Ama kendi hükümeti içinde bu söylemini kabul ettirebilmiş görünmüyor.

Bu karmaşık durum ABD'den dikkatli ve esnek bir yanıtı gerektiriyor -ve görevi bırakmaya hazırlanan Bush yönetimi bu yanıtı şekillendirecek nispeten iyi bir başlangıç yaparak övgüyü hak ediyor. Bush, yıllarca Müşerref'i körü körüne destekledi, bunun ABD'ye bedeli, terörizme karşı mücadelede tatmin edici sonuçlar elde etmeden Pakistanlıların çoğunun desteğini kaybetmek oldu. Bush yönetimi şimdi terörle mücadele eğitiminde daha fazla askeri ve ekonomik destek ve hatta yükselen gıda fiyatlarıyla ilgili yardım vaadiyle desteğini yeni sivil hükümete naklediyor. Bush yönetimi aynı zamanda Pakistanlı liderleri, istihbarat servisleriyle İslamcı militanlar arasındaki bağlantıların kanıtlarıyla yüzleştirdi. Ve bu,
askeri bir hedef fırsatı yakalandığında kendi kendine ket vuran bir eylem de değil -tıpkı Pakistan'daki üst düzey bir Kaide liderini hedef alan pazartesi günkü ABD füze saldırısı gibi.
Bir CIA Predator savaş uçağı tarafından düzenlenen ve Kaide'nin en üst düzey kimyasal silah uzmanını öldürmüş olabilecek saldırı, Bush'un Gilani'yle görüştüğü güne denk geldi ve ikinci durumdan ötürü biraz sıkıntı yarattı. Bu tür ABD saldırıları sürekli olarak Pakistan'da ters tepkileri kışkırtıyor ve hükümet liderleri de mütemadiyen bu saldırıları kınıyor. Gilani, tek taraflı eylemlerden ziyade, ABD kuvvetlerinin Pakistan'la istihbarat paylaşması gerektiğini ve böylece Pakistan'ın Kaide ve Taliban hedeflerini vurabileceğini savunuyor.

Sorun, başbakanın da teslim ettiği üzere, Pakistan'ın eyleme geçme kapasitesinden yoksun olması ve bu kapasiteye yakın bir zamanda ulaşmasının muhtemel olmaması. Dahası, Pakistan'a sağlanacak istihbarat kötüye kullanılabilir, nitekim CIA Pakistan istihbaratınca bazı militanlara ABD saldırılarıyla ilgili olarak tiyo verildiğine inanıyor.
ABD-Pakistan ilişkilerinin başına gelebilecek en kötü şey, aşiret bölgelerinden ABD'ye yönelik bir başka büyük Kaide saldırısı olur, ki bu ürkütücü bir biçimde sahici bir olasılık.
Bu yüzden, ABD'nin bir yandan Pakistan'daki Kaide hedeflerini aramaya ve bu hedeflere saldırmaya devam ederken, aynı zamanda sivil hükümete, Pakistan ordusunun eğitimine ve aşiret bölgelerinde kapsamlı bir terörle mücadeleye destek yönündeki çabalarını artırması, Pakistan'ın da çıkarına. Bu hafta Senato Dış İlişkiler Komitesi tarafından onaylanan, iki partinin de destek verdiği karar, gelecek beş yıl içinde Pakistan'a ekonomik yardımı üçe katlayacak ve Beyaz Saray da buna arka çıkıyor. Kaide'ye karşı ABD'yi savunurken Pakistan'ın kırılgan demokrasisine de destek vermek çetrefilli bir denge politikasını gerektirecektir, ama ilki başarı elde etmediği sürece ikincisi de başarılı olamayacaktır.

Kaynak: Radikal