Özel ilişkinin geleceği

ABD'nin içte ve dışta Müslümanlara yönelik ayrımcı buna mukabil Yahudilere karşı imtiyazcı politikaları devam ettikçe dünya huzurlu bir yer olmayacaktır. İçeride 'Patriotic Act' gibi yasalar dışarıda da ve özellikle Ortadoğu'da alenen İsrail'i kayırma politikası olan özel ilişkiler (special relations) devam ettikçe ve bunlar değişmedikçe ABD, İslam dünyasıyla dengeli ve kalıcı ilişkiler geliştiremez. Esasında, özel veya imtiyazlı ilişkiler İsrail'in seçilmiş millet teorisinin Amerikan dış politikasında uzantısı veya yansıması gibidir. Bu, Ortadoğu'da her ne pahasına olursa olsun ve İsrail ne yaparsa yapsın nitelikli üstünlüğünü garanti eden bir anlayış ve politikadır. İsrail'i uzlaşmaz kılan ve barış ortamından uzaklaştıran da bu anlayıştır. Lakin ABD'nin sürgit bu anlayışta devam etmesi ve demir atması için  İsrail Amerikan politikaları üzerindeki manipülasyon ve yönlendirmelerine devam ediyor. Böyle olunca da hem İsrail'in komşularıyla barış yapması zorlaşıyor hem de ABD'nin İslam dünyasıyla ilişikleri zedeleniyor ve istikrar kazanmıyor.  Dikiş tutmuyor. Sözgelimi, giderayak Bush görüştüğü Olmert'ten karşılıksız olarak Golan Tepeleri'ni Suriye'ye devretmemesini ve Beşşar'a güvenmemesini salık veriyor. O ise Şam'ın eksen değiştirmesiyle aslında Golan Tepeleri'nin karşılığını alacağını ifade ediyor. Burada Bush'un Olmert'in bile gerisine düştüğünü görüyorsunuz. Seçimlerden önce veya sonra İsrail basınının da üzerine düştüğü ve kurcaladığı zenci insan hakları eylemcisi Jesse Jackson'ın Obama'dan dış politikada beklentisi açıklaması da tam bu noktadaydı. Obama'ya hitaben, " İsrail'le özel ilişkilere son ver" diyordu. Fakat Obama seçildikten sonra teşkil ettiği Beyaz Saray'ın yeni takımı ve bu meyanda hariciye takımı ve başta Hillary olmak üzere tam aksi istikamette işaretler veriyorlar. Ön seçimlerde zaten Yahudiler büyük çapta Hillary'yi desteklemişler ve ardından Obama'nın şahsını görünce desteklerini beriki tarafa kaydırmışlardı.
*
 Ön seçimlerde Hillary de McCain gibi Obama'yı  dış politikada zayıf dirayetsiz ve yumuşak buluyordu. Bu söylemiyle onu silkelemeye çalışıyordu. Obama hakkında iki eleştiri dikkati çekiyordu. Ekonomide Marksist olması dış politikada da omurgasız yani yeterince İsrail yanlısı ve yandaşı olmaması. Obma'nın Suriye ve İran'la doğrudan görüşeceğini söylemesi Hillary'yi bu sözleri sarf etmeye itmişti. Ahmedinejad'ın 'İsraili harıtadan silerim/ wipe out' ifadesine karşı ağır bir ifade kullanmıştı. 'Obliterate' yani İran'ı böyle bir durumda imha ve yok edeceğini söylemişti. Hillary'nin dışişleri bakanlığına getirileceğinin ortaya çıkmasından sonra İsrail ve yandaşları bayram etmediyse de derin bir nefes aldı. Olmert  hiç saklama ve gizleme luzumunu duymadan Hillary'nin ve benzerlerinin sayesinde İsrail'le imtiyazlı ve özel ilişkilerin süreceğini umduğunu söylemiştir. Bilindiği gibi, Biden da "Ben Yahudi olmasam da bir siyonistim' demişti. Bu , Bush döneminde sık sık işittiğimiz 'Hıristiyan Siyonistler' tabirine mümasil ve müvazi bir ifade. Biden aynen Obama gibi WASP dışından geliyor ve Kotolik. Bu itibarla, evanjelik değil lakin o yöne evrilmiş ve bu yönde devşirilmiş bir isim.  Bu takdirde, İsrail ile ABD arasında özel ilişkilerin Obama döneminde de devam edeceği anlaşılıyor. Bu ise tıkanmanın aşılamayacağı anlamına geliyor. Bu nedenle, Obama dosta ve düşmana güven veremeyecektir. İsrail'i telkinlerle dizginleyemeyeceği gibi ABD'nin gelmiş geçmiş en zayıf döneminde ve en zayıf başkanlardan birisi olarak İsrail'in rakiplerine de diş geçiremeyecek ve zorbalıkta bulunamayacaktır. Bu durumda, ihtilafların çözümünde yetersiz ve cılız kalacaktır. Belki niyet olarak Bush yönetiminden iyi olmakla birlikte irade olarak onun gerisinde kalacaktır. Bu durumda a fiilen değişen bir şey olmayacaktır.
*
Bar llan Üniversitesinden siyaset bilimci Shmuel Sandler, Hillary'nın ve genel olarak Obama takımının İsrail'in endişelerini giderdiğini ve bunun iyi bir atama olduğunu ifade etmektedir. İsrail tarafının tek endişeli olduğu husus Batı Şeria'daki uygulamalardan dolayı İsrail'i eleştiren 'çuval tamircisi' General James Jones'ın ulusal güvenlik danışmanlığına atanmamıdır. Dolayısıyla Obama dengeli bir takım kuramamıştır. Takımın çoğu İsrail yanlısıdır. Obama yönetimi ikinci Bush ile üçüncü Clinton yönetimlerinin bir karması gibi duruyor. Filistin Yönetimi bu tablo karşısında iktidara  ve işbaşına gelmeden Obama takımını çizemeyiz derken İran ve Suriye'de ihtiyatlı bir iyimserlik havası hakim. Buna tutuk ve pek de çoşkulu olmayan bir sevinç denebilir. Bekle gör yaklaşımı hakim. Gerçek bir değişim beklenmiyor. Tahran da Obama döneminde ABD ile geniş bir  mutabakata varılmasını biraz hayal olarak görüyor (reaching a new accommodation will be hard).. Kısaca selefiyle mukayese edildiğinde göreceli ve nisbi ber iyileşme bekleniyor ve ehven-i şer bir yönetim olarak algılanıyor.