Özbekistan'da her türlü protesto yasak

 1 Eylül'de Özbekistan'ın Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığının 17. yıldönümü için kırmızı halı hazırlanırken, vatandaşlara ve sivil toplum özgürlüklerine yönelik acımasızca uygulanan baskı nüfusun büyük çoğunluğunun özgürlüğü kutlama hevesini kursağında bıraktı.

1 Eylül'de Özbekistan'ın Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığının 17. yıldönümü için kırmızı halı hazırlanırken, vatandaşlara ve sivil toplum özgürlüklerine yönelik acımasızca uygulanan baskı nüfusun büyük çoğunluğunun özgürlüğü kutlama hevesini kursağında bıraktı.

Özbekistan anayasası vatandaşların yürüyüş, toplantı ve gösteri düzenleme yoluyla kamusal alana katılmaları yönündeki haklarını üzerine basa basa garanti ediyor. Ancak uygulamada vatandaşların kamu işlerine dair düşüncelerini ifade etmek için barışçıl biçimde bir araya gelme yönündeki her girişimi, katı bir resmi direnişle karşılaşıyor ve hükümete bağlı askerlerce paldır küldür dağıtılıyor. Demokratik muhalefete, resmi makamlar tarafından gözdağı ve keyfi gözaltılar gibi yıldırma yöntemleriyle karşılık veriliyor.

İşkence sürüyor
Bu yıl insan hakları Martin Ennal ödülünü alan eylemci Muteber Tociboyeva, 500'den fazla protestocunun Andican'da güvenlik güçlerince öldürüldüğü trajik 2005 katliamını sorgulamaya cüret ettiği için yaklaşık üç yılını hapiste geçirdi. Şimdiye dek bu ölümlerden hiçbir yetkili sorumlu tutulmadı. Muteber tutuklandığı zaman olayın kurbanlarına ve onların ailelerine yardım sağlamakla meşguldü. Hapishanede kötü muameleye ve sürekli olarak işkenceye maruz kaldı. Sonuç olarak sağlığı ciddi bir şekilde kötüleşti. Muteber hatırı sayılır bir uluslararası baskının ardından nihayet bu yıl martta serbest bırakıldı. Her ne kadar tecilli hapis cezası sürüyor olsa da resmi ölçüsüzlüklere karşı sesini yükselterek davasını kararlı bir şekilde sürdürüyor.

Bu yazının yazıldığı sıralarda sivil toplumun bir başka sesi, şair ve düşünür Yusuf
Cuma, Aralık 2007'de Devlet Başkanı Kerimov'un tartışmalı olarak yeniden seçilmesini barışçıl biçimde protesto etme cesareti gösterdiği için kendisine verilen dört yıllık
hapis cezasını yatıyor. Ailesi şairin ciddi bir biçimde işkenceye maruz kaldığını savunuyor. Yetkililer tarafından tutuklanan 22 yaşındaki oğlu da kayıp. Resmi hikâye kaçtığı yönünde. Aileyse çok daha beterinden korkuyor.

Özbekistan'da insan hakları üzerindeki baskının boyutu, toplantı özgürlüğünü düzenlemek üzere 2003'te yürürlüğe konulan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'yla hesap edilebilir. Bu kurallar yürüyüşler, grevler ve gösteriler düzenlemek yönündeki hiçbir anayasal özgürlükten bahsetmiyor.

Bunun yerine toplu etkinliklere dair, "teatral eğlence, konser, spor, reklam ve diğer eğelence programlarının yanı sıra ulusal, dini ve mesleki olayların kutlamaları" diye sınırlı bir tanımlama yapıyor. Sonuç olarak kanun, hem bölgesel hem de uluslararası olarak kabul edilmiş meşru açık gösteri biçimlerini tanımıyor.
Gösterileri düzenleyenlerin en az bir ay önceden yetkililerden izin almaları gerekiyor. Başvuru, daha sonra karmaşık ve zaman alan onay sürecinden geçmek üzere çeşitli devlet daireleri arasında dolaşıyor. Bir gösteriye izin verilse bile, gizli servisten ve İçişleri Bakanlığı'ndan temsilciler hazırlıklar sırasında "sosyal düzen ve güvenliğe" yönelik olası tehditleri gözetmek gerekçesiyle takip halinde oluyor. Bir etkinliği herhangi bir zamanda iptal etme yetkileri var. Ayrıca toplantıların sürekli gözlem altında tutulması için, toplu etkinlikleri düzenleyenlerin her bölümde en az 10 ve her sırada en az bir koltuğu iç güvenlik
servislerinin yetkilileri ve milli güvenlik teşkilatı üyeleri için ayırması gerekiyor.

Grevler sürekli dağıtılıyor
Dahası sivil toplum etkinliklerine katılma ve bunları düzenleme özgürlüğü üzerinde katı sınırlamalar söz konusu. STK'lar çalışmalarına izin verilmeden önce mecburi olarak kayıt altına alınmak zorunda. Tescil izni, sıklıkla geri çevriliyor; bilhassa bağımsız görüşleri ortaya atması ve resmi politikaları akla yatkın biçimde eleştirmesi muhtemel örgütler söz konusu olduğunda. Sözgelimi, kayıtlı olmayan Özbekistan İnsan Hakları Savunucuları Birliği tarafından düzenlenen grevler ve gösteriler, son üç yılda sürekli olarak polis ve milli güvenlik teşkilatı güçleri tarafından dağıtıldı. Ardından katılımcılar tutuklandı ve fiziksel saldırılara maruz kaldılar. Her hafta düzenlenen protestodan sonra insan hakları savunucuları saatlerce ya da birkaç gün süreyle gözaltına alındı. Evleri sürekli olarak izleniyor. Rastgele aramalar ve idari cezalar rutin işlemler niteliğinde. STK'lar dışında dini gruplar ve mesleki dernekler de mercek altında ve baskı görüyor. 2003-2007'de 300 sivil toplum örgütünün kapısına kilit vuruldu.

Genel manzaraya bakıldığında, bağımsızlık günü kutlamaları gerçeği yansıtmıyor. Özgürlük gerçek anlamda benimseniyorsa, anayasal haklar, kâğıt üzerinde kalmış boş sözler değil, Özbekistan halkı ve sivil toplumu için yaşayan bir realite olmak zorunda.

 

Kaynak: Radikal