Özal sevgisi neden devam ediyor?

 

15 yıl olmuş aramızdan ayrılalı. Yağmurlu bir cumartesi günü Ankara'dan yayılan acı haberin üzerinden yıllar geçmiş. Oysa daha dün gibiydi.
Hiç unutulmadı, bir şekilde kendisinden bahsettirdi. Sık sık hatırlandı. En son Anayasa Mahkemesi'ne atadığı üyelerle adından söz ettirdi. Kapatma davası için skor tahmini yapılırken geçti ismi. Devlet adamları köprü, yol gibi icraatlarının yanı sıra yaptıkları atamalarla da yaşıyor.

Biliyorum bugün 'Özal daha uzun ömürlü olsaydı acaba siyaset nasıl gelişirdi?' sorusu anlamsız. Ancak yine de bir şeyler söylemeden geçemiyor insan. Yakın çalışma arkadaşı Hasan Celal Güzel de köşe yazısında bu soruya cevap aramış. Şu kesin ki Özal yaşasaydı, meydan Süleyman Demirel'e kalmazdı. Türkiye tarihine 90'lı yıllar 'kayıp yıllar' olarak yazılmazdı. Demokratik hayatın üzerine karabasan gibi çöken 28 Şubat olmazdı. Demokrasi daha ileri noktaya taşınırdı. Hak ve özgürlükler geriye gitmezdi. 'Din hürriyeti, düşünce hürriyeti, teşebbüs hürriyeti' slogandan gerçeğe dönüşürdü. Avrupa Birliği yolunda daha fazla mesafe alırdık. Ekonomi ve demokrasi standartlarını Avrupa'ya yakınlaştırırdık. Yapısal sorunlar ötelenmez, çözüm yolları aranır ve bulunurdu.

Çankaya'ya çıkışına çok itiraz edildi. Partisine el atıldı. Hâlâ bugün siyasetin aktörleri olanlar Özal'a söylemedik söz bırakmadı. 'Çankaya'dan onursuzca indireceğiz' sözü hafızalarda. 'Dağa çıkarım Çankaya'ya çıkmam' protestosu da. Cumhurbaşkanlığı yıllarında en ağır darbeyi muarızlarından değil yakın çevresinden aldı. Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz gibi.

Sonradan gelenler onu çok arattı. Bayrağı, kurucusu olduğu Anavatan Partisi dahi taşıyamadı. Türkiye'yi dönüştüren reformcu parti statükonun savunucusu oldu. Özellikle Çankaya'daki halefleri kazanımlarını geriye döndürdü. Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer ülkeyi içine kapatan çizgi izledi. Bu dönemde statüko çok güçlendi. Bugün darbe senaryolarından söz ediliyorsa, Türkiye'yi dünyadan izole edecek gelişmelerden dem vuruluyorsa bu yüzdendir. Demirel ve Sezer sayesinde yani. v Yıldönümlerinde sıfırlı ve beşli yıllar daha bir özenle hatırlanır. Zengin etkinlikler, renkli programlarla yâd ediliyor. Turgut Özal adını yaşatmak için kurulan dernekler önceki yıllara oranla faaliyetlerini artırdı. Başkanlığını Emin Başer'in yaptığı Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği'nin çalışmalarından haberdarım. Dernek Özal'ı genç kuşaklara tanıtmak için 12 bölümlük belgesel hazırladı. Galasına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün katıldığı belgesel bugün birçok televizyonda yayınlanıyor. Ayrıca belgesel yazılı hale de getirildi, kitap olarak okumak mümkün.

33 bin ilköğretim okulunda

'Hayalinizdeki Tonton Dede Turgut Özal' resim yarışması düzenlendi. Olağanüstü ilgi gördü. Kazananlara ödülleri haziran ayında takdim edilecek. Özal'ın bütün konuşmalarını içeren bir kitap çalışması tamamlandı, kısa sürede piyasaya çıkacak. Ankara'da Turgut Özal adına üniversite kurulacak. Kuru bir söz değil bu. Bunun için adım atıldı, vakıf kuruldu. Kısa sürede tabelasını asarsa sürpriz olmaz.

Derneğin en önemli faaliyetlerinden biri, ölüm yıldönümünde Kocatepe Camisi'nde okuttuğu mevlit. Sadece Başkent'ten değil Türkiye'nin dört bir yanından on binlerce insan akın akın Kocatepe'ye koşuyor. Bu pazar yine mevlit programı var. Özal'ın hatırasını yaşatmak isteyenler ilgisini esirgemeyecek. Eminim, caminin içi ve dışı mahşeri kalabalıkla dolacak. Türk halkının, kendi değerleriyle barışık, aynı iklimden beslenen devlet adamlarına vefası inanılmaz. Aradan geçen onca yıla rağmen ilginin azalmamasını başka türlü izah etmek mümkün değil.

Kaynak: Zaman