Otoriter laiklerin istediği, gücü elde tutmak

AB değerlerine veya İsrail'le ittifaka bile karşı çıkmayan AKP'ye muhalefet, partinin 'İslami gündemi'nden değil, laikler ve ordunun gücünü kaybetmek istememesinden kaynaklanıyor. AKP seçimi kazanırsa ne olacağı meçhul

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy onları istediği kadar Küçük Asya'da tutmaya çalışsın, 2 milyondan fazla Türk mitingler düzenleyerek ne kadar laik, modern, yani Avrupalı olduklarını ve böyle kalmak istediklerini gösterdi. 'Ne ABD ne AB' sloganlarını atarken, ordunun cezbettiği katı Türk milliyetçilerinden ziyade, Yaşlı Kıta'nın alternatif küreselleşmecilerine yaklaşıyorlar. Yapısı ve şiddetiyle öncekilere benzemeyen spor ayakkabılı, saçları havalı gençlerle dolu bu gösteriler, şimdiye dek en azından yurtdışından saklı kalmış bir gerçeği ortaya çıkardı: Kendilerini dört yıldır yöneten 'eski İslamcı' partiye karşı, 'laik kamptaki'lerin duyduğu güvensizlik. AKP'nin, AB'nin 'evrensel değerlerine', küresel ekonomiye ve hatta İsrail'le ittifaka geçiş yapmış olmasına rağmen, gittikçe tırmanan bir İslamlaşma istediğinden şüpheleniliyor.

Zengin kesim korkuyor

Bu şüpheler tabii ki Erdoğan'ın rakiplerince körükleniyor. Birçok yorumcuya göre cumhurbaşkanlığı seçimi krizi dinden ziyade, Meclis'te çoğunluğa sahip olan AKP'nin yeni seçkinleriyle, eski Kemalist seçkinler arasındaki iktidar paylaşımından kaynaklanıyor. Ordu da dahil olmak üzere Kemalistlerin, eşi türbanlı bir AKP'li cumhurbaşkanı seçilirse ortaya çıkacak 'benzeri görülmemiş tehlike' üzerine alarm çığlıkları atmasının nedeni, yerlerini koruma isteği. Kesin bir şey var ki, böyle bir durumda ordu, gücünü kaybeder. Zira idari kurumlar ve yargıya, hepsinden önemlisi ordunun da kilit mevkilerine atama yapan kişi cumhurbaşkanı. Art arda yaptıkları darbelerle yeniden yazılan anayasalara kendilerinin eklediği 'laik cumhuriyeti koruma' görevini üstlenen generallerin sert muhalefeti de işte buradan geliyor.

Gelgelelim bu alarm sinyalleri halkın çoğunu etkilemiyor. Kadınların başını örttüğü kırsal kesimde ve varoşlarda, yürüyüşlere katılmayan ve rövanşı sandıkta almayı bekleyenler, AKP'nin işsizlik ve yolsuzlukla daha iyi mücadele edeceğini düşünüyor. TESEV'in finanse ettiği bir araştırmaya göre, Türkiye'de laikliğin gerçekten tehdit altında olduğuna inananların oranı dörtte birden az. En yoksul kesimin yüzde 12'si böyle bir korkudan mustaripken, en zengin ve eğitimli kesimde bu oran yüzde 40'a çıkıyor.

Nisanda Gül'ün cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesi ve ordunun bu adaylığı pek de demokratik sayılmayacak ve yargıyla kamufle edilmiş bir biçimde engellemesi sonrası kamuoyunun ne tepki vereceğini kimse bilmiyor. Krizi yatıştırmak için 4 ay erkene alınan seçimin sonucunda AKP oy kaybederek başka bir partiyle koalisyon kurmak zorunda kalabilir. Yeni meclisin uzlaşma yoluyla bir cumhurbaşkanı seçmesiyle kriz ertelenir. Fakat AKP kaybettiği desteği yeniden kazanırsa, kriz eskisinden de şiddetli bir biçimde ortaya çıkar. AKP eşi türbanlı birisini, Meclis veya halkın oyuyla cumhurbaşkanlığına getirmekte ısrar ederse Genelkurmay ne tepki verecek?
Tempo dergisinin yayımladığı bir kamuoyu araştırmasına göre halkın yüzde 39'u, ordunun internet sitesinden yaptığı müdahaleyi onaylıyor. Bir üniversitenin anketlerinde bu oran yüzde 52'ye kadar çıkıyor. Ancak toplumun yüzde 43'ü kızgın. Ordu, açık bir müdahalenin içte ve dışta kınanmakla kalmayıp, ekonomi için önem taşıyan 'sıcak para'nın da kaçmasına yol açacağını biliyor.

İklim özellikle de Ankara'daki saldırının ardından, Kürt krizinin seçim kampanyasında yeniden ortaya çıkmasıyla iyice gerildi. Aşırı milliyetçilerin sevmediği entelektüeller, Hrant Dink'in öldürülmesinden beri korumayla dolaşıyor. Ayrıca ordu da Kürt gerillaları Irak'ta takip etme tehdidini her zamankinden daha güçlü bir biçimde ortaya koydu.

Kadrolarını ılımlılaştırmaya başladı

Kötümser Türk yorumcular, tümüyle AKP 'kuyusuna' düşme tehlikesinin bulunduğunu düşünen generallerin karanlık planlar yaptığı görüşünde. İyimserlerse, ordunun 1997'de İslamcı hareketin kendini yenilemesini ve AKP'nin doğuşunu tetikleyen ilk sanal darbesinden bu yanaki davranış biçimini göz önünde tutuyor: Ordu, sadece toplum kendi kendini savunamazsa harekete geçiyorlar.

Gösterilere katılan ve kendilerini uyanan sessiz çoğunluk olarak gören 'laikler' aslında azınlık. Dahası hareketleri, sivil derneklerin arkasında ordu düzenledi, darbe yanlısı emekli bir general de yönetti. Ancak bu gösteriler coşkuyla sonuçlandı ve AKP de bunu anlamış ki, ilk seçim mitinglerini laiklerle yakınlaşma işareti olarak Türk bayrağı altında gerçekleştirdi.

AKP içinde de rakip eğilimler var ve biri her zaman İslamcı görüş olarak kalacak. Fakat üst düzey yöneticileri tahrike kapılmayarak yerel kadrolarını ılımlılaştırıyor, ki bu da laikleri korkutuyor. Bunu hiç kimse onlar kadar iyi yapamaz, ordu da biliyor. Ordu ipoteği demokrasi üzerinde hâlâ ağırlığını hissettirse de, İslam âleminde benzeri olmayan bu uzlaşma, Türkiye'de 'laik otoriterlik'le 'İslami demokrasi' arasında olgunlaşacak.