Osmanlı saltanatı dönüyor mu?

Batılı yazarlardan biri, Ortadoğu'daki Arap bölgesinin önünde üç senaryo olduğunu belirtiyor. 

Bu senaryolardan en iyisi, bölge halklarının demokrasiye bağlanması, en kötüsüyse iç savaş veya İslam devrimi. Üçüncü bir senaryo da önceden hesapta olmayan Osmanlı’nın geri dönme senaryosu.

Asırlarca varlığını sürdüren Osmanlı İmparatorluğu, ömrünün ilk yarısında Avrupa’nın doğusu, Asya’nın batısı ve Afrika’nın kuzeyini işgal eden süper bir devletti. İkinci yarısındaysa, sadece yükselen Batı’nın güçler dengesi arasında direnen Avrupa’nın hasta adamıydı.

Arap dünyası, yaklaşık 4 asır Osmanlıların egemenliği altında yaşadı. Araplar için kaybedilen tarihi bir dönemdi. Osmanlı yönetimi, Arapları yaklaşık dört asır önce buldukları aynı geri kalmışlık ve çöküş içinde bırakarak, 20’nci yüzyılın başında sona erdi. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’ye yoğunlaştı ve Batı’nın bir parçası olmak istedi, eski nüfuz bölgesiyle bağını kesti. Aslında modern Türkiye hep Batı’yı istedi ve hâlâ da Avrupa Birliği’ne üye olmaya çalışıyor. Fakat Erdoğan liderliğindeki AKP, bölgenin Müslüman halklarını cezbedebilecek modern bir model sunmak için laiklikle İslam’ı bir araya getirmeye çalışıyor.

Yeni hasta adam olmak
Erdoğan, Gazze’deki İsrail terörüne karşı güçlü medyatik tutumlar alarak, Libya ve Suriye’de ayaklanan Arap halklarının yanında durdu ve diplomatik başarı elde etti. Türk bayraklarının Suriye kentlerinde açılması, Türk nüfuzunun Araplar tarafından olumlu karşılandığı anlamına geliyor. Arap vatanı, ekonomik ve coğrafi olarak zengin bir bölgeyi temsil ediyor. Bu durum, ele geçirmek isteyecek kimseler için bölgeyi kolay lokma haline getiriyor. Bölgedeki üç büyük güç olan Türkiye, İran ve İsrail, oyunlarını bu ganimeti bekleyerek oynuyor. Peki Araplar, Mısır’ın insan gücüyle Körfez ülkelerinin servetini bir araya getirebilecek bir Arap gücü yaratmakta başarılı olacak mı, yoksa bizler bir zamanlar Osmanlı’nın Avrupa’nın hasta adamı olması gibi, Türkiye’nin hasta adamı olmayı mı yeğleyeceğiz? (Ürdün gazetesi Rey, 15 Temmuz 2011)

 Kaynak: Radikal