Ortadoğu'nun yeni yüzü

Washington'un gücünün erozyona uğramasıyla Tahran ve Moskova, bölgesel ve küresel güç olma yolunda ilerlerken, Amerika'nın önünde durduğu çatışmalara çözüm için de liderliğe soyunmaya başladılar. Suriye krizinde yaşanan son değişimler, iktidarların yeniden stratejik hesaplar yapmasına neden oldu. Ancak Suriye'nin girdiği son viraj nedeniyle hiç kimsenin elinde fazla bir seçenek olmadığı görülüyor. Çünkü küresel ve bölgesel güçler, aslında Suriye krizinin şu anki durumunun – tüm çirkinliğine rağmen – Amerika'nın müdahalesinden sonra doğacak görüntüden çok daha iyi olacağını biliyorlar.

Ortadoğu'nun son durumu, Moskova'nın bölge üzerindeki nüfuzunu derinleştirmesiyle elde ettiği başarı nedeniyle yeni bir vecheye büründü. Amerika ve müttefiklerinin bölgedeki pozisyonunu İran'a ve Rusya'ya kaptırmaları, Rusya'nın, kendi stratejik çıkarları sebebiyle Esad'ın kalması yönünde bir politika belirlemesine ve Amerika'yı da bu yola sürüklemesine neden oldu.  Tahminlere göre, Moskova, Esad rejiminin devamı için yeni bir siyasi formül geliştirmeye çalışıyor. Bu durum, küresel ve bölgesel bir tehdit oluşturmaya başlayan teröristlerin ortadan kaldırılması için arayışların daha da güçlenmesine neden oluyor.  Aynı bağlamda, İran da son olaylar ışığında gücünü belirginleştirmeye başladı. Ülkenin yeni lideri Hasan Ruhaninin sihirli değneğini kullanarak Obama'yı etkilemeye başlaması, Washington ile İslam dünyası arasındaki buzları eritmede rol oynama çabaları -ki bunun en önemli nedeni nükleer çıkarlarını ve Esad rejimini korumak-, İran'ın siyasi vizyonunu değiştirmeye başladığını gösteriyor. Bu konuda Ruhani, birkaç adım yol almış gibi gözüküyor.  Obama'nın son konuşmasında, İran halkının barışçıl yollarla nükleer enerji elde etme hakkının olduğu ve buna saygı gösterilmesi gerektiği gibi cümleler sarf etmesi, bunun göstergelerinden. Buna karşılık Ruhani'nin de nükleer müzakereler konusundaki olumlu yaklaşımı ve dünyayı şok eden Holokost'un tüm dünya tarafından kabul edilmesi gerektiği şeklindeki açıklamaları, Tahran'ın uluslararası düzlemde yepyeni bir imajla ortaya çıktığını ve bu durumun da dünyanın hoşuna gideceği yorumlarını gün yüzüne çıkarıyor.

Washington'un 1953 teki senaryoyu tekraren doğrudan askeri müdahaleye alternatif çözüm arayışında bu sefer başarılı olamayışı ile Tahran, diğerlerine nazaran istediğini elde etmeyi başardı. Bundan sonra kendisini en büyük, en ılımlı ve en sorumlu İslam devleti olarak bölgede rol oynamak için uğraşacak, böylelikle de hem istediği silahları elde edecek, hem de herhangi bir tehdit ile karşılaşma korkusu taşımadan siyasi yönünü çizebilecek.

Kaynak: Middle East Online
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba yıldız