Ortadoğu'nun şiddet sabitesi?

Ortadoğu son bir yılda son zamanların en önemli siyasal ve toplumsal hareketliliğini yaşıyor. Tunus'tan başlayıp Mısır ve Libya'da devam eden muhalif hareketlilik en istikrarlı görünen ülkeleri bile etkiledi. Arap baharının Mısır ve Tunus'un aksine Libya'da liberal müdahalecilikle kanlı bir şekilde sonuca ulaşmasının ardından şimdilik sükunet sağlanmış gibi görünse de Yemen'de hala çatışma ortamı devam ediyor. Aşiretlere, Kuzey-Güney eksenine ve mezhep ayrılığına dayalı parçalanmışlık, ülkenin geleceğini belirsizleştiriyor. Bahreyn, hemen hemen hiç şiddet içermeyen muhalefet gösterilerine sahne olsa da bu kez Suudi müdahaleciliğin devreye girmesiyle bastırıldı.

Suriye'de ise çok daha farklı bir süreç işliyor. İktidarın sekter karakteri ile muhalefetin direnci ülkeyi iç savaşın eşiğine getirdi. Galibi olmayan bir mücadele hala devam ediyor.

Tüm bu süreçte Türkiye, modern tarihinde görülmedik biçimde, Arap ülkelerindeki bu hareketlilikle ilgilendi, taraf oldu, hatta inisiyatif aldı. Bir yanda İsrail'le gerilim yaşaması diğer tarafta Arap baharında değişimden yana tavır alması yeni bir Türkiye algısı oluşturdu. Bu yeni imaj oluşumunda medyanın Türkiye'ye sempatik davranmasının payı da küçümsenemez. Tahrir'de canlı yayında yapılan devrim çağrısının Türkiye'nin ne kadar inisiyatifinde bir olay olduğu üzerinde düşünmeye değer. Zira Türkiye'nin başarısı ve önce Türklerin pek hoşuna giden yeni imajı bu sempati halesinin ardındaki görüntüye bakmayı engelledi. DEVAMI>>>