Ortadoğu'nun gerçek tek ülkesi Türkiye

Rami G. Huri

Türkiye'yi her ziyaret edişimde, daha büyük Ortadoğu'da en etkileyici ülke olmasını sağlayan pek çok siyasi ve iktisâdi gelişmeye hayret etmemi sağlayan şeyin ne olduğunu sorarım kendi kendime. Bugünlerde Türkiye'nin komşularıyla iyi ilişkileri güçlendirmek için giriştiği açılımları izleyince bunun nedenini anlıyorum: Ortadoğu bölgesinde normal, olgun bir ülke olarak hareket eden tek ülke bu.

Türkiye'nin cıvıl cıvıl iç politikası, dinamik sosyal ve kültürel hayatı, güçlü ve genişleyen bir ekonomisi, hepsi de ön ayak olup fiilen liderlik eden Türk hükümeti eliyle bir araya getiriliyor fakat hükümet düzenli seçimlerle vatandaşlar karşısında hesap vermekle yükümlü de tutuluyor. Türkiye, hem demokratik bir sistemi hem de faal bir dış politikası olan tek ülke Ortadoğu'da. Bölgedeki pasif ve bozuk işleyen diğer ülkelerin aksine, bu olguya şahitlik etmek ferahlatıcı bir şey.

Başkalarının da ders alabileceği Türkiye'nin başarısındaki hayâti unsurlardan bilhassa üçü beni çok etkiliyor: iç politikanın vatandaşların çoğunluğu tarafından tanımlanmış bir yönde ilerlemesine imkan veren ifade ve örgütlenme özgürlüğü; silahlı kuvvetler ve güvenlik güçleri üzerindeki sivil otorite; çoğunluğun azınlık haklarını kabul etmek durumunda olduğu çoğulcu bir toplumun gerçeklerine uyum sağlayan pragmatik ve mütevazı bir realizm.

Mesela bu ay yaşanan olaylara bir bakın. Üst düzey bir grup silahlı kuvvetler mensûbunun sivil toplumda kargaşa çıkararak iktidarı devirmeyi tezgahladıkları suçlamasıyla ilgili olarak tahkikat yürütülüyor. Medya, eski subayların sorgulanmasıyla ilgili haberleri günlük olarak yayınlıyor.

Yurtiçine gelince, siyasi manzara ve onun etnik çoğulculukla bağı canlı, öyle ki, Türkiye'yi bir sonraki seçimlerin sonuçlarını tahmin etmenin imkansız olduğu bölgedeki nâdir yerlerden biri kılıyor. Yalnızca laik ve ulusçu Türk kimliğinin kendisini ifade etmesine izin verilen yakın geçmişin aksine, ülke bugün Türk Kürtleri'nin, Alevilerin ve diğerlerinin gerçekliğine, eşit hak ve fırsat taleplerine çok daha dürüst tavır sergiliyor.

İktidardaki AK Parti'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt azınlığa kaydadeğer teklifler götürdü. Bu yaklaşımın işe yarayıp yaramayacağı en nihayet bu yıl yapılan yerel seçimlerde tam olarak tatmin olmadıkları mesajını gönderen vatandaşlar tarafından kararlaştırılacak. AK Parti'nin oylarında ve kazandığı belediyelerin sayısında bir azalma oldu ki bihakkın demokratik bir sistemde iktidardaki partinin vatandaşların ihtiyaç ve beklentilerine sürekli olarak yanıt vermesi gerektiğini – yahut kaybedeceğini hatırlatmaktadır bize.

Türkiye, Arap yönetici seçkinlerin çok sık denediği ve vatandaş haklarına yanıt vermekten ziyâde rejimin tâlimatlarına zorâki riayeti içeren, tüm vatandaşları tek bir ifadeyle tasvir ettikleri çocukça sloganlara artık yüz vermiyor. Türkiye'nin tepedeki küçük bir yönetici çetesinden ziyâde halk iradesiyle yönetildiği AK Parti'nin seçimlerde tecrübe ettiği sağlıklı patinaj eliyle teyid edilmiştir. Erdoğan ve AK Parti bu kez ulusalcıları, Kürtleri ve AK Parti'nin tabanını teşkil eden ılımlı İslamcılar'ı cezbetmede başarısız olmuş stratejileri üzerinde yeniden düşünmek durumunda.

Büyük bir Ortadoğu ülkesinde politikalarını ve söylemini vatandaşların oylarına göre ayarlamak zorunda olan bir iktidar partisi görmek ne de ferahlatıcı!

Bölgesel düzleme gelince, Türkiye bölgedeki herkese gerçekleri kabul ederek (örneğin, Kuzey Irak'taki Kürt özerkliği) ve büyüyen ekonomik bağların sırt verdiği istikrarlı siyasi ilişkileri teşvik etmek sûretiyle akl-ı selime uygun bir dış politikanın nasıl izleneceğini gösteriyor.
Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü ve Habertürk yazarı Soli Özel'in bana izah ettiği üzere, Türkiye kendisini bölgedeki yeniden konumlandırmak için geçen on yıl zarfında diğerlerinin başlattığı gelişmelerden istifade etti (Irak savaşı, Arap-İsrail çatışmasının çıkmaza girmesi) ve bu esnada, eşzamanlı olarak, Avrupa Birliği ile daha güçlü bağlar tesis etme arayışını sürdürdü. Suriye, Irak, Yunanistan, Ermenistan, İran ve diğerleriyle sıkıntılı ilişkileri gitgide iyileşmeye başladı ve bu iyileşme ticaret, su, enerji ve güvenlik alanlarındaki karşılıklı çıkarlarla hızlandırıldı. Soli Özel "komşularla sıfır problem ilkesine dayalı, ülkenin çevresinde istikrar kuşakları yaratmak ve karşılaşmadan sakınmak, ekonomik genişlemenin şartlarını hazırlamak için tasarlanmış" bir politika bu diye kaydetmişti.

Türkiye'nin yapabildiği yerde aracılık yaparak ve yakınlaşarak yürütmeye baktığı kapsamlı bir barış gerektiriyordu bu. Bu esnada, "İsrail yol ve yöntemlerini değiştirmekten ve Filistinlilerle arasındaki çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmak uğruna ciddi şekilde çaba sarfetmekten aciz göründü" diye de ekledi Özel. Türkiye ve İsrail arasında soğuyan ilişkiler kısa bir süre sonra normale dönecektir fakat Türkiye'nin bölgedeki diğer aktörlerle güçlü, yapıcı bağlarının olduğu bir bağlamda – başka hiçbir büyük gücün teşebbüs eder görünmediği sağlam bir strateji.


Kaynak: Daily Star

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı