Ortadoğu’nun Hıristiyanlarını nasıl bir gelecek bekliyor? Vatikan’ın hazırlattığı bir belgenin yönelttiği ve birçoklarını şaşırtacak bir yanıt verdiği soru buydu. Belge özellikle Mısır ve verimli hilal bölgesindeki Hıristiyanları kurtarmak için uyarı çanları çalmak ve dış müdahalelere davetiye çıkarmak yerine, Arap Hıristiyanları aşırılıkla mücadele etmek için İslami çoğunlukla kenetlenmeye çağırıyordu.
‘Ortadoğu’da Katolik Kilisesi: Paylaşım ve Tanıklık’ başlıklı bu tarihi belge, Katolik Doğu Patriklerinin son mektubuna da işaret ediyordu. Patrikler ‘siyasal İslam’ın 1970’lerden itibaren Arap, Türk, İran toplumlarına, hatta bütün toplumlara İslami yaşam tarzını dayatmak istediğinden’ bahsediyor, ‘aşırılıkçı akımların herkes için tehdit oluşturduğuna ve bu akımlarla birlikte mücadele etmek gerektiğine’ dikkat çekiyordu.
Peki bu çağrı gerçekçi mi? Şu günlerde Irak ve Filistin’de tehcir ve öldürülmeye, Mısır’da şiddete, Lübnan ve Suriye’de tehdide maruz kalan Hıristiyan azınlıklar hayatta kalmak için mücadele ederken aşırılıkçılara karşı koymayı nasıl düşünebilir? 17 milyon Arap Hıristiyan için şartlar zor. Ne var ki, Doğulu Hiristiyanlar zorluğuna rağmen Vatikan’ın tavsiyesini yerine getirir ve bu bölgede yalnız olmadıklarını anlarsa, tablo siyah ve beyazdan ibaret kalmayabilir.
Bu işin bir yönü. İkinci yönüyse en az ilki kadar önemli. Doğudaki Hıristiyanlar hiçbir zaman azınlıktan ibaret olmadı. Abbasi ve Osmanlı günlerinden beri Arap Ortadoğu’daki modernleşmenin önde gelen güçleriydi onlar. Dolayısıyla, bölgedeki modernleşme açısından lider rollerini bırakmak istemeleri gibi bir durum gerçekleşmedikçe Hıristiyanlar azınlık diye tanımlanmamalı.
Şu an onlara üç seçenek sunuluyor: Göç, ülkelerinde kalmak ya da fikri, hatta siyasi liderlik rolü. Göç en revaçtaki çözüm gibi görünüyor. Zira güvenlik şu an siyasetten daha öncelikli. Özellikle de liberal dini akımlar ve modern milliyetçilik gerilerken şiddet yanlısı kapalı eğilimlerin ilerlediği düşünülürse... Fakat Hıristiyanların 1400 yıl boyunca hoşgörülü olmuş Müslüman çoğunluğa katılması güvenliğin sağlanması için belki de tek araç. Vatikan belgesinin içeriğinin bu yönde olması, belgeyi sadece tarihi değil, rasyonel ve gerçekçi de kılıyor. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 4 Şubat 2010)
Kaynak: Radikal