ABD?Dışişleri Bakanı Ortadoğu ziyareti rekoru kırarken herkes İsrail'in Suriye ve Filistin'le yapacağı barıştan söz ediyor. Ancak pratikte hiçbir adım atılmış değil. Yeni başkanını bekleyen ABD'nin etkide bulunma gücü de sınırlı
Ortadoğu bölgesi diplomasi çalışmalarının en yoğun olduğu dönemlerden birini yaşıyor. Heyetler ve arabulucular Tel Aviv'den Ramalallah'a, Beyrut, Şam ve Tahran'dan Ankara'ya kadar gidip gelerek bölgeyi baştan başa dolaşıyor. Bu etkin ve sürekli hareketlilik çeşitli ve çözümsüz dosyaları ele alıyor, ancak ortak payda herkesin kaybettiği barışı bulmak. Bazılarının kendi vatanında, bazılarınınsa komşularıyla ilişkilerinde barış yok; bazılarıysa bölgenin taşıma gücünü aşan emelleri nedeniyle barıştan yoksun.
Sonucun ilerleme, ciddiyet ve yapıcı sonuçlara dair resmi açıklamalara rağmen aksi yönde gerçekleştiği söylenebilir. Dolayısıyla, siyaset karşılıksız bir hayır çalışması olmadığından, bu hareketliliğin sebeplerini sorgulamak meşru. Baskın kanaat, söz konusu bu hareketliliğe dahil olan uluslararası ve yerel tarafların barış uğrunda çalışma istekliğini göstermekte özel çıkarlar gördükleri yönünde.
Hatta, bir Amerikan yönetiminin son aylarının yeni yönetimi beklerken mevcut tutumları korumakla geçtiğini herkes bilse bile durum bu. Bu saptama, Senatör Barack Obama'nın Beyaz Saray'a gelme olasılığını içeren büyük değişim ihtimali göz önüne alınırsa, daha da doğru.
Bununla birlikte, diplomasi ilerliyor. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, böylesine kısa süre içinde bölgeyi ziyaret etme rekoru kırıyor. Lübnan cumhurbaşkanının seçilmesiyle birlikte, Türkiye arabuluculuğundaki Suriye-İsrail dolaylı müzakerelerinin mesafe kat ederek iki yeni turun zamanının belirlenmesinin ardından, Şam'ın kapıları bir kesinti dönemi sonrası yabancı ziyaretçilere açıldı.
Fakat General Mişel Süleyman'ın seçilmesi arzulanan dinamiği sağlamadı. Birlik hükümeti çıkmazı yerli yerinde duruyor. Aynı zamanda, mezhepçi fitne kontrolden çıkmaya doğru gidiyor. Ayrıca, özellikle de İsrail'in Lübnan'ın egemenliğine yönelik ihlalleri, esir konusu ve Şeba Çiftlikleri meselesi açısından 1701 sayılı BM kararı tam olarak uygulanamadı. Rice Beyrut'tayken, çözümün çiftliklerin BM vesayetine verilmesihi gerektirdiğini açıklamadı. Bu arada Washington'da da, öncelikle Lübnan-Suriye sınırının çizilmesi çağrısı yapan sesler yükseliyordu.
Filistin-İsrail sürecindeyse, arzulanan barışı imzalama imkânı sağlayacak bir ilerleme kaydedilmedi. Aksine, İsrail hükümeti, ABD'nin barışın gerekleri doğrultusundaki yükümlülüklerini yerine getirmesi için baskı yapma noktasındaki başarı umudunu kıran yerleşim birimleri inşası programa başlayacak. Gazze'deki şartlar, Mısır'ın çabalarının yanı sıra İsrail ve Filistin gruplarıyla arabuluculuklara rağmen hâlâ kötüleşiyor.
Türk açıklamalarının ve İsrail temennilerinin yaptığı dramatik reklamlara rağmen, İsrail-Suriye sürecinde de İsrail'in toprak karşılığı barış çerçevesinde 4 Haziran sınırlarına dönmeye hazır olduğu görülmedi. 13 Temmuz'da Paris'te yapılması kararlaştırılan Akdeniz Birliği zirvesi hazırlıkları, artan diplomatik faaliyetlere eşlik ediyor. Tabii her taraf- Fransa, Suriye, İsrail ve hatta Türkiye- söz konusu zirvenin, Akdeniz'in iki yakasında ortak çalışma başlatmak için uygun olmasından ziyade, kendilerinin doğrudan siyasi ihtiyacını karşılamalarına vesile olmasını umuyor.
Barışçıl çözümlere dair birçok konuşma yapılıyor ve kapsamlı bir hareketlilik söz konusu. Fakat pratikteki gerçekler, bu faaliyetlerin görevi ve bu görevin 'barış malı'nın ticaretinden ibaret olup olmadığı sorgulamayı haklı çıkarıyor.
Kaynak: Radikal