Orta Doğu çözülüyor. 1. Dünya Savaşı sonrasında Avrupalılar tarafından çizilen sınırlar, etnik ve dini çizgiler doğrultusunda dağılmaya gidiyor. Irak, Suriye, Yemen Libya olarak göstermelik olarak ayrılan ülkelerin pratikteki varlığı yok oluyor. Lübnan ve Bahreyn ise yok olma eşiğinde. Kürdistan’ın gelecekte yeniden birleşecek olma ihtimali İran ve Türkiye sınırlarını tehdit ediyor. Nükleer silahların yaygınlaşması gözden pusuya yatmış, bekliyor.
Bu krizlere yönelik ve aynı zamanda zamanda Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya yığılan mülteciler trajedisini de ıslah edecek etraflı bir çözüm mevcut. Bu çözüm içinde bulunulan kanlı çöküşten, düzgün ve insancıl bir şekilde çıkışı sunuyor. Bu çözüm; Orta Doğu’nun eskimiş, suni haritasını, yeni, homojen, kendi ayakları üzerinde durabilen ulus-devletler yaratarak yeniden çizmek.
Etnik ve dini çeşitlilik içinde istikrarı yakalamak
Altta yatan sorun ontolojik bir sorun. Yani, işin doğasında var. Çok etnikli, çok dinli, çok halklı toplumlar tabiatı gereği istikrarsızlığa elverişli oluyor. Etnik ve dini çeşitliliğe sahip ülkelerdeki kaynaklar üzerindeki rekabetle yüz yüze olan temsili demokrasilerde istikrarı sürdürmek gerçekten son derece zor. Bunun sebebi, gelir aktarımıdır: bazı cemaatler ürettiğinden daha azını alırken, diğerleri daha fazlasını alır, böylece bir çatışma doğar.
İstikrar, İsviçre gibi etnik-dilsel özgürlüklerin koruma altındaki birey hakları olan federal demokrasilerde sürdürülebilir, cemaatler arasında gelir aktarımlarının olduğu yerlerde değil. Ya da gelir aktarımlarının bireye gitmesi ile mümkün olabilir, gruplara gidip, oradan üyelerine dağıtıldığı şekilde değil.
İstikrar ayrıca iç savaş öncesi Suriye’de, işgal öncesi Irak’ta, Bahreyn’de, Yemen’de ve Libya’da olduğu gibi, bir cemaatin topyekun denetiminin olduğu uzun süreli diktatörlüklerde ya da Sovyetler Birliğinde ve 2. Dünya Savaşı sonrası Çekoslovakya ve Yugoslavya’da olduğu gibi çatışmaları dengelediği merkezi hükümetlerde de yürütülebilir. Etnik siyasi rekabet bazı ülkeleri, Çekoslovakya ve başlarda Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi barışçıl bir şekilde bölünmeye zorlayabilir, ya da eski Yugoslavya ve bugünün Orta Doğu’sunda olduğu gibi, ardı ardına gelen bir çok etnikler arası savaşa sürükleyebilir.
Çekişmeli sınırlar nasıl yeniden çizilir?
Önerilen bu çözüm Batılı politikacıları ve çoğulcu demokrasilerdeki uzmanları sinirlendirecek olsa da, yeni homojen ulus-devletleri filizlendirmek üzerine kurulu. Batı’nın ön ayak olabileceği ve kolaylaştırabileceği bu çözüm için dört adım gerekli.
1. Orta Doğu haritasını etnik, dini ve diğer cemaatsel çizgilere göre yeniden çizmek gerekmektedir. Çeşitli, büyük ölçüde homojen, etnik ve dini grupları öngörülen topraklarının haritasını sunmaya davet etmek gerekmektedir. Kendi toplam toprak taleplerinin, dışarıdaki kişiler için çakışan talepleri uzlaştırmayı imkansız hale getirecek bir şekilde, bölgedeki toplam toprakların sınırlarını aştığını hızlı bir şekilde fark edecekler. Kendi ulus devletlerini isteyen cemaatlerin kendi komşularıyla müzakerede bulunmak ve potansiyel Batılı sponsorlara haritalarındaki önerilen sınırlarını sunmak dışında bir alternatifleri yok. (Bunun mekanizması aşağıda tarif edilecek)
2. Süreci kolaylaştırmak ve hızlandırmak için Batılı ülkeler (ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Almanya ve İskandinav ülkeleri gibi) yeni homojen etnik, dini ve diğer cemaatsel sınırları içindeki farklı nüfusların yerleşmesine ve yeni düzenlemeler yapmasına finansal ve lojistik yardımlarda bulunmaları ve mültecilerin Avrupa’dan ayrı ayrı kendi soylarına ait cemaatlere dönmelerine yardımcı olmaları gerekmektedir. Batı’nın ayrıca, gerekli olduğunda yeni sınırları zorla kabul ettirmeyi garanti etmesi gerekmektedir.
3. Yeni devletlere tercihen demokratik ve gelişmeci olacak uzun ekonomik ve siyasi süreçlerde destek olmak, ama bunun uzun yıllar süreceğini unutmamak gerekmektedir. Bu bir ulus-devlet kurma ve başlatma sürecidir. Yerleşimcilerin her birinin yeni siyasi yetki gücü içinde kendi yolunda hareket etmesine izin verilmelidir. Bu Batılı güçler tarafından inşa edilen yukarıdan inmeci ulus kurma sürecinin tam tersi şekilde gerçekleşmelidir. “Halkın, halk tarafından, halk için yönetimi” ilkesi benimsenmelidir.
4. Uluslar arası terör kaynağı olma haline gelmelerini engellemek için hem yeni ülkelerin hem de geriye kalan ülkelerin kendi kendini engellemesi sağlanmalıdır. Böyle bir oluşumun düşman olduğu beyan edilmeli, bu oluşumlar kuşatılmalı ve ülkeye bunu durdurması ya da istila edilmesi veya parçalanması arasında bir seçenek sunulmalıdır. Daha sonra, başarısız olan ülkelerde, kurma ve inşa etme süreci yeniden başlatılmalıdır. Bu eylemler, barış içinde gelişmek isteyen diğer yeni Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelere de yardımcı olacaktır.
Teşvik mekanizması
Bu ölçekteki ve karmaşıklıktaki bir proje zorla, rüşvetle ya da kandırmayla uygulanamaz. Sadece on milyonlarca Orta Doğu ve Kuzey Afrika sakininin gönüllü katılımıyla gerçekleşebilir. Başarı için teşvik mekanizması gerekmektedir. Bu mekanizma, projeye katılan her grubun kazanacağı ve hiçbir grubun kaybetmeyeceği bir proje olmalıdır.
Bu mekanizma tek sınıf uçak işletme şekline benzemektedir. Yaygın olan ortaklık ve çok yönlü müzakere modelinin tam tersidir. Bu ikinci model, en dik kafalı tarafların imtiyazları gasp etmek için anlaşmaya vardığı ve sonra kandırarak kurtulmayı beklediği kötü niyetli müzakereleri teşvik etmektedir.
Çünkü toprakları sınırlı, akla yatkın bir harita sunan ilk grup, tercih edilen ilk toprakları alacaktır. İmtiyazların gaspı söz konusu olamaz çünkü süreç içinde daha geç gelen daha küçük bir bölge alacaktır. Bir harita sunmayı reddeden ülkeler, mazeretleri ne olursa olsun yok olacaktır. Her bir etnik, dini, mezhepsel ya da başka bir cemaat, büyük ya da küçük olsun, kendi tercih ettiği haritayı potansiyel Batılı bir sponsorun değerlendirmesine sunabilir. Saçma teklifler değerlendirmeye alınmayacağı için, böyle bir teklif sunmanın bir anlamı olmayacaktır.
Dünya Bülteni için tercüme eden: Cansu Gürkan