Ortadoğu'da düzen değişti

Kaide'nin 11 Eylül 2001'de gerçekleştirdeği terör eyleminin üzerinden sekiz yıl geçmişken şu soru hâlâ gündemde: Araplar bu deneyimden ders aldı mı, yoksa sürekli 'ileriye kaçarak' ötekini kınamakla mı yetiniyorlar?

Amerikalıların ve Batı'nın haklı olduğunu söylemek kolay değil. Maalesef Araplar arasında da 1990'daki Kuveyt işgalinin suçunu meşrulaştıranlar, Iraklılara ve Araplara acı dışında bir şey getirmeyen Saddam Hüseyin rejimini değil de Amerikalıları kınayanlar var.

Fakat ABD'nin 11 Eylül'e yanıt verme yöntemi de hayır getirmedi. Bu yöntem, önceki ABD yönetiminin açtığı teröre karşı savaşın aslında teröristlere ve terörü cesaretlendirenlere daha fazla mazeret sağlamak dışında hiçbir şeye götürmeyen gelişigüzel bir savaş olduğunu ifade edenleri haklı çıkarıyor. Amerikalıların kendileri de bunu anladı. Seçim kampanyasını 'değişim' üzerine kuran Demokrat aday Barack Obama'nın seçim zaferi, Bush yönetiminin yaptığı hataların anlaşıldığının en iyi ifadesidir. Tek süper gücün Irak çöllerine gömülmesinin ve terör sorunun Pakistan'daki köklerini ortadan kaldırmadan Afganistan'daki şartları düzeltme imkânı olmadığını geç anlamasının ardından, Amerikalıların istediği tek şey değişim oldu. Dahası yeni Ortadoğu'da demokrasinin yayılmasıyla ilgili bütün söylenenlerin yersiz, gerçeğinse tamamen farklı olduğu anlaşılıyor.

ABD'nin terörle savaşının sonuçlarını özetlemek gerekirse, şu an farklı ülkelerde yaşadığımız sonu gelmez savaşların Irak'taki gibi parçalanmaya dönüşebileceği söylenebilir. ABD'nin 11 Eylül'den sonra izlediği yöntem Ortadoğu'nun farklı bölgelerinde istikrarsızlık yarattı. Belki de Somali, uluslararası toplumun aciz kalmasının en iyi örneği oldu. Kaide Somali'nin her yerine nüfuz etmiş durumda.

11 Eylül'ün felaket sonuçlarından biri de Ortadoğu'nun siyasi haritasının değişmesi. Siyasi ağırlık Arap dünyası dışına taşındı. Bağdat'taki Baas-aile rejiminin düşmesinden kaynaklanan boşluğu dolduran İran artık geçmiştekinden daha önemli. Teröre karşı savaştan yararlanan tek ülke İran değil. Türkiye'nin rolü sürpriz biçimde yükseliyor. Ankara bir gün içinde bütün Arap mesele-lerinde yer almaya başladı, Suriye'yle İran, Suriye'yle İsrail ve hatta Hamas'la uluslararası toplum arasında tercih edilen arabulucu haline geldi. İsrail'in kendisi de bölgede esaslı bir aktör olduğunu ve bu noktadan hareket etmesi gerektiğini düşünmeye başladı.

Geçen dokuz ay Obama yönetiminin özellikle de Ortadoğu'da tekrar girişimde bulunma gücüne büyük ölçüde ihtiyaç duyduğunu gösterdi. Bu yönetim kendisi için sorun oluşturmayı bırakmayan Filistinlilerle İsrailliler arasında hiçbir şey gerçekleştireme-di. Açık bir Irak politikası yok. Afganistan veya Pakistan'daki kazanımları üzerine birşeyler inşa edilecek konumda değil.

Daha da önemlisi İran'dan ne istediğini açıklayamıyor, özellikle de konu nükleer programla ilgili olduğunda net kırmızı çizgiler çizemiyor. Amerikan kayboluşuyla başta İran, Türkiye ve İsrail olmak üzere bölgede Arap olmayan güçle yükselirken, Araplar 11 Eylül felaketinin yönelttiği soruları hatırlıyor.
 (Lübnan gazetesi Müstakbel, 17 Eylül 2009)

Kaynak: Radikal