Körfez'i İran'a karşı Batı'nın safına çekme girişimi ve Filistin'le ilgili BM kararı, karmaşık Ortadoğu denkleminde yeni gelişmelere işaret.
Birçok Arap ülkesinin katıldığı dörtlü oturum sonrası, BM Güvenlik Konseyi Filistin'de nihai çözüm konusunda 1850 sayılı bir karar çıkardı. Bir gün önce de, altılı komisyonun İran'ın nükleer dosyasıyla ilgili toplantısına Katar ve Umman hariç Körfez Arapları da katılmıştı. Toplantıda Avrupalıların daha önce İranlılara sundukları teşvikler anlatıldı ve yeni teşvikte bulunulmaması kararlaştırıldı. Daha fazla yaptırım tehdidi de yapıldı. Araplar İran'ın nükleer programının sorun oluşturduğunu, bölgede savaş ve yıkım riskini artırdığını ifade etti. İran'ın Irak, Lübnan ve Filistin'de karışıklık yayma amaçlı müdahaleleri nükleer programdan daha önemli. Önerilecek bir anlaşma Körfez ülkelerinin aleyhinde olmamalı.
Güvenlik Konseyi'nin Filistin'le ilgili kararıysa şu yönde: Moskova'da düzenlenecek bir sonraki toplantının ardından, Filistin devletinin kurulmasına başlanılması ve yerleşim birimleri, Kudüs ve mülteciler gibi konularda İsrail'den ödün istenmesi. Bu kararların yine kâğıt üzerinde kalabileceği söylenebilir. Fakat ben bazı farklara işaret etmek istiyorum. ABD ve Rusya'nın ortak önerisiyle uzun zamandır ilk kez Filistin'le ilgili bir karar çıkarılıyor ve nihai statü müzakerelerinin son bulması için takvim belirleniyor. Karar, Rusya'daki toplantı sonrası hayata geçirilecek. Dahası, İsrail'den taleplerde bulunuluyor ve diğer ülkelerden, Filistin Yönetimi'ne destek yükünün kaldırılabilmesi için yardım isteniyor.
Dikkat çekici noktaysa, Körfez Araplarının Tahran'a yönelik rahatsızlıklarını ilk defa alenen dile getirmeleri; bu rahatsızlık, İran'ın Arap ve Körfez ülkelerindeki uzantılarından, Hamas'ı Fetih'le çözüme girmekten alıkoymasından ve Filistin'de önemli meselelerde ortak görüşe varılmasını engellemesinden kaynaklanıyor.
Araplar, Filistin konusunda geri adım atma veya erteleme esnekliğine sahip değiller. Fakat Filistin'de uzlaşma sağlama noktasında şu ana kadar başarı elde edemediler. Mısır büyük çaba harcasa da Hamas'tan tepki gördü. Taraflar arasında Mısır'ın önerisi temelinde yakınlaşma olup olmadığını bilmiyoruz; tek bildiğimiz şu: Anlaşmazlık Filistin Yönetimi'ni daha da zayıflatacak ve Gazze'nin sıkıntılarını artıracak.
BM kararın önünde hâlâ engeller var. Rusya bir yıl önce bir toplantı düzenlemeyi teklif etmişti, ancak İsrail karşı çıkmıştı. Barışın önündeki engellere, bu projenin İran, Hizbullah ve Hamas'tan destek almaması eklenebilir. Hamas sınırlandırılmayı kabul etmez. Örgüt Oslo Anlaşmaları'na hâlâ karşı ve bütün Filistin'in işgalden kurtarılmasını istiyor. Fakat Gazze'yi ele geçirmesi sonrası İsrail'le ateşkes için çalıştı. Görüldüğü üzere pratik çözüme hazır. Hamas'ın şu an yaptığı şeyse Mısır ve Suudi Arabistan'a saldırmak. Tahran ve Suriye de bu noktada kendisine eşlik ediyor.
Fakat şu an İran'ın faturaları ödeme zamanı geldi ve iki şey istiyor: ABD'yle çeşitli dosyalar üzerine şartsız müzakere ve Arap-Körfez bölgesinde çıkar alanları. Suriye'yle İran arasındaki anlaşmazlık da, Şam'ın İsrail'le müzakere etmesinden değil, Türklerin arabuluculuğu ve Suriye'nin Arap barış girişimi kapsamında Arap şemsiyesi altına girmesi olasılığından kaynaklanıyor. Bu nedenle Güvenlik Konseyi'nin çözüm amaçlı toplu kararının uygulanması için yeni bir savaşa ihtiyaç duyulabilir... (Lübnan gazetesi Müstakbel, 19 Aralık 2008)
Kaynak: Radikal