Ortadoğu Ayalonlarla dolu

 

İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon geçen ayki ‘koltuk olayı’nda Türkiye Büyükelçisi Ahmet Oğuz Çelikkol’a bütün dünyanın gözü önünde saygısızlıklık yapınca birçokları bunu sadece Ayalon’un ham bir siyasetçi olmasına bağladı. Fakat aslında Ayalon’un büyükelçiyi küçük düşürmesi tek bir adamın ayıbından fazlasını ifade ediyor. Ayalon’un yaptıkları, reddiyeci-lerde ortak olan ve Araplar tarafından da paylaşılan temel zaafları simgeliyor.

Ayalon Türk büyükelçiye kazara saygısızlık yapmadı. Gayet hesaplı ve kasti bir hakaretti bu. Dışişleri bakan yardımcısı, Çelikkol’u bürosunda kendi sandalyesinden ‘daha alçak’ bir koltuğa oturttu. Ayalon İsrail medyasının dikkatini, cümle âlemin bilmesini istediği bu utanç verici manzaraya kasten çekmeseydi olay kimsenin umurunda olmayacaktı aslında.

Çelikkol Ayalon’un bürosuna ‘azarlanmak üzere çağrıldı’, çünkü Türk devlet televizyonu İsrail ordusunu kötü gösteren bir program yayınlıyordu. Buna bile köpürüyorlarsa, BM’nin Goldstone Raporu’nda İsrail ordusuna yönelik ortaya konan savaş suçlarından dolayı niye küplere bindiklerini tasavvur edebilirsiniz.

J Street de ağzının payını aldı
Ve Ayalon’un Çelikkol’a yaptığı ‘saygısızlığa’ açık bir cevap mahiyetinde, pazar günü İstanbul’da bir ilan panosu peyda oldu. Panoda Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, barış yanlısı İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’in karşısında dimdik duruyor ve bu sırada Peres Türklerin önünde ‘eğilmiş’ olarak tasvir ediliyordu. Türklerin elinden gelen en iyi şey bu mu?

Ayalon geçen hafta bir saygısızlık daha yaptığında bu tartışma daha küllenmemişti bile. Bu kez Ayalon’un, J Street’in düzenlediği İsrail ziyaretine katılan nüfuzlu bir heyetle görüşmeyi reddettiği ve üst düzey İsrailli yetkililerle görüşmelerine de izin vermediği söylendi. Dışişleri bu hafta başında bu yöndeki iddiayı yalanladı. J Street önde gelen bir Yahudi Amerikan lobi grubu ve Amerikalı Yahudileri iki devlete dayalı bir barışı desteklemeye ikna etmek için Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi’nun (AIPAC) katı sağ politika-larının yerine daha ılımlı görüşleri geçirmeye çalışıyor. Heyette, normalde çocuksu davranışların ödüllendirildiği bir yer olan ABD Kongresi’nin beş üyesi de vardı.

Fakat Ayalon için heyet üyelerinin elini sıkmamak veya onları ‘alçak koltuğa’ oturtmak yeterli değildi. J Street’in kurucusu Jeremy Ben-Ami’ye göre, Ayalon heyetin ‘boykot edilmesi’ talimatı vermişti. Söylenenlere bakılırsa Kongre heyeti durumu öfkeyle protesto edince Ayalon yardımcısı aracılığıyla onlardan da özür diledi. Gerçi Dışişleri Bakanlığı bunu da yalanladı.

Ne var ki Ayalon’un acayiplikleri İsraillilere özgü değil. Arap ve Filistinli reddiyeciler arasında da yeterli miktarda çocukça davranış mevcut. Araplar küplere binmek için televizyon dizilerine ihtiyaç duymuyor. İsrailli bir yetkiliyle söyleşi yapmaya çalışan Arap bir gazetecinin, medyanın mesleki dayanışma örgütünden ziyade mafya gibi hareket eden Arap Gazeteciler Sendikası tarafından paylanması gibi daha ‘ciddi’ şeyler var.

Batı’daki Araplar da farksız
Fakat reddiyecilerin en vahim bulduğu şey, iki devletli çözümü benimsemek. Arap reddiyeciler iki devletli çözümün başarısızlık olduğunda ısrarlı. Tek devlet istiyorlar ki, bu hedefi Ayalon da paylaşıyor. Zira Ayalon’un partisi Filistin’siz tek devleti savunuyor, Arap reddiyecilerse İsrail’siz tek devleti.

O zaman bunu da tartışalım, zira böyle bir çözüm de normalleşmedir, diyorlar. ‘Normalleşme’ye, yani düşmanla temas kurmaya yönelik bu yaklaşım sadece Ortadoğu’daki Araplarla ilgili bir sorun da değil. Batı’da ve ABD’de yaşayan Araplarla ilgili daha büyük bir sorun söz konusu. Geçenlerde bir grup Chicago Üniversitesi’nde, ‘tek devlet mi, iki devlet mi?’ meselesini tartışmaları için iki Filistinli’yi bir araya getirmeye çalıştı. İki devletli çözümü savunan taraf Hüseyin İbiş’ti. Washington merkezli Filistin İçin Amerikan Görev Gücü adlı kuruluşun üyesi olan İbiş, Filistin haklarının Amerika’daki en etkili sözcülerinden biri.

Tartışmayı finanse eden üniversite kurumu, ‘tek devlet’ tezini savunması için önde gelen Filistinli eylemcilerin hemen hepsiyle temasa geçti ve hepsi katılmayı reddetti. İbiş’e ve toplantıyı düzenleyenlere bakılırsa, reddedenler arasında ‘tek devlet’ planının en önemli havarilerinden Ali Ebunima da vardı.

Tek devlet yanlıları çıkarcı
Chicago Üniversitesi’nde çalışan Ebunima ‘Elektronik İntifada’ adlı internet sitesinin dört kurucusundan biri. Site Filistinli ılımlılara sürekli olarak gözdağı verip hakaret ediyor. Ebunima ayrıca ‘Tek Ülke: İsrail-Filistin Kördüğümünü Çözmek İçin Cesur Bir Öneri’ adlı karmaşık manifestonun ve reddiyecilerin incilinin de yazarı. ‘Tek devlet’ teorisi temelde şöyle: Filistinliler uzlaşmayı ve iki devlet kurulmasını reddederse, İsrailliler ve Yahudiler pes edecek, böylece Filistinliler Yahudi vatanının yerine kolayca bir İslam vatanı kurabilecek. Vay canına. Bunu biliyor olsaydık, geçmişte kim bilir kaç intihar eylemcisinin hayatı kurtula-bilirdi! Bu aptalca fikir Araplar arasında büyük destek buluyor; belki tek sebebi de bu zaten: Aptalca bir fikir olması.

Fakat ‘tek devlet’ yanlılarının gizli bir gündemi var. Bu fikri hayata geçirme-nin imkânsız olduğunu biliyorlar ve bu da onlara Filistinlilerin öfkesini ve hüsranını istismar etme, acıyı öfkeye, öfkeyi şiddete dönüştürme imkânı veriyor. Reddiyecilerin uzlaşmak gibi bir arzusu yok. Çatışmayı devam ettirmek istiyorlar, ta ki kazanabile-ceklerini düşündükleri noktaya kadar.

Filistinliler hiç özür dilemiyor
İsrailli reddiyecilerle Filistinli reddiyeciler birbirlerine benzese de, aralarında bir çarpıcı fark var. Filistinliler hiçbir şey için özür dilemiyor veya hatalı olduğunu kabul etmiyor. Özür dilemek uzlaşmak demektir. Özür dilemek bir hatayı kabul etmek demektir.

Filistinli reddiyeciler hatalarının var olmadığı ve başarısızlıklarının tartışılamadığı sahte bir dünyada yaşıyor. Onlar adına işlenen savaş suçları asla ağza alınmıyor, sadece başkalarının savaş suçlarından bahsediliyor. Ayalon zavallı bir diplomat olabilir, fakat en azından ne zaman özür dileyeceğini biliyor ve ne zaman hata yaptığını anlıyor.
İsrailliler ve Araplar hep beraber özür dileyebildiğinde, hatalarını kabul edebildiğinde ve her şeyi reddetmeyi bırakabildiğinde, belki, sadece belki, gerçek barışa ulaşıldığı günü görebiliriz. (İsrail gazetesi, 24 Şubat 2010)

 


Kaynak: Radikal