Ordu, kendi içindeki ayrık otlarından rahatsız

Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde işlenen cinayetler, dönemin jandarma bölge komutanına kadar uzandı.

Teknik takipte emekli Albay Mehmet Ülger'in Ergenekon sanıklarıyla görüştüğü ortaya çıktı. Albay'ın tutuklanmasında, gelen ihbar mektubunun ve Ergenekon sanıklarının polise verdiği ifadelerin de etkili olduğu belirtiliyor.

Sosyolojik altyapısı bulunmayan bu cinayetin, provokatif olduğu önceden belliydi. Sosyolojik altyapısı yok; çünkü yıllarca farklı etnik ve inanç yapısına sahip şehir halkı, birlikte barış içinde yaşamayı başarmıştı. 1915 yılındaki tehcirde bile Hrant Dink'in deyimiyle Ermenilerin en çok korunduğu şehirdi Malatya... Türklerin, Kürtlerin, Sünnilerin, Alevilerin ve az da olsa Ermenilerin yaşadığı bu şehir, 12 Eylül öncesinde bütün gayretlere rağmen etnik çatışmaların yaşanmadığı bir yerdi. Çok farklı düşüncelerin neşet ettiği ama asla başkasına müdahale şekline dönüşmediği bir ildi Malatya. O nedenle bırakın vahşice cinayet işlenmesini, farklı düşünceye fiilî müdahale bile edilmesi düşünülemezdi. Bu cinayetin provokasyon olduğu, tertip olduğu o günden belliydi zaten.

Hatırlayacaksınız; Hrant Dink cinayetinin ardında da Trabzon Jandarma Bölge Komutanı Ali Öz'ün kasta varan ihmalleri çıkmıştı. İnsan bir an düşünüyor; lafa geldiğinde bu ülkeyi herkesten çok sevdiğini söyleyenler, Türkiye'yi uluslararası arenada çok zor duruma düşürecek cinayetlerin işlenmesinde niye önayak olurlar ki? Ayrıca çok farklı etnik ve inanç yapısına sahip bu ülkede, böylesine provokatif eylemlerin toplumsal barışı ve ülke birliğini nasıl da allak bullak edebileceğinin farkında değiller midir? Malatya ve Trabzon gibi son derece hassas coğrafyalarda güvenlikten sorumlu komutan olarak görev yapanların, bu cinayetlerle ilişkisinin bulunduğunun iddia edilmesi bile ne kadar vahim bir durum.

Bu tür provokasyonlar, eskiden de yapılır, ancak kimse bilmezdi. Yapılanlar ispat edilemez, bazı bilgiler iddiadan öteye gitmezdi. Oysa şimdi teknik çok gelişti. Yaptığın her yamuk işin izi bir yerlere bulaşıyor ve birisi göz yumsa başkası yummuyor. Yani anlayacağınız, toplumsal provokasyonlara girişmek eskisi gibi kolay değil. Bazı dış güç merkezlerinin; içerideki bazı uzantıları kullanarak Türkiye'yi şartlara uygun hale getirmesi eskisinden çok daha zor. Dedim ya, hem teknoloji çok gelişti, kimin ne yaptığını tespit etmek çok kolay, hem de toplum bu konulara çok daha şüpheci bakıyor.

Türkiye, toplum olarak hızla gelişiyor. Çağdaş ülkelerdeki demokratik düzeye hızla ilerliyor. Şüphesiz TSK, bu ülkenin en önemli çivilerinden birisi. Onu kesinlikle yıpratmamak lazım. Öncelikle ordu mensuplarının bu kurumu yıpratmamak için çok dikkatli davranması gerekir. Şener Eruygur, Hurşit Tolon, bir suç şebekesinin üyesi olmaktan yargılanıyor. Levent Ersöz'le ilgili iddialar ortada. Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerinin arkasından jandarma bölge komutanlarının adı çıkıyor. Belli ki ordu içinde Türkiye'yi karıştırmak için bazı mihraklarla dirsek temasında olanlar var. Siz istemeseniz de toplum bunu konuşuyor. TSK'nın bir an önce bu tip insanlardan kurtulması gerekir. Şunu da belirtmekte yarar var. Bence TSK; mensupları arasında bu tür ilişkiler içine girmiş olanlardan çok rahatsız. Hem de herkesten daha çok rahatsız. Bu ayrık otlarının askeriyeden temizlenmesi için hiç olmadığı kadar destek veriliyor.

Kaynak: Zaman