Orada bir köprü var uzakta

Birkaç gün önce, kısa süre sonra, muhtemelen şubat ayında, Sarıyer'in Avrupa yakasındaki Garipçe köyünü Beykoz'un Asya yakasındaki Poyrazköy semtine bağlayacak üçüncü Boğaz köprüsünü hangi firmanın yapacağına dair kararın alınacağı açıklandı.

Bu köprünün yapılması aleyhindeki onca protestoya ve ortaya konulan onca kuvvetli argümana rağmen proje durdurulamaz görünüyor. Peki Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sonucunda, köprünün çevre felaketine yol açacağını ve kentin zaten muazzam boyuttaki trafik sorunlarını kötüleştirmekten başka işe yaramayacağını iddia eden kentsel gelişim uzmanlarının haklı bulunma ihtimali var mı? Korkarım ki yok.

İhaleyi kazanan şirket, Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan (ÇOB) ruhsatlı bir başka uzman şirketten böyle bir ÇED yapmasını istemek durumunda olacak. Mevzubahis değerlendirme, köprünün inşasının kentin kuzeyindeki orman alanlarına, su kaynaklarına ve tarım arazilerine etkisinin ne olacağını açıkça ortaya koymak zorunda. ÇOB, bunun ardından değerlendirmenin doğru ve güvenilir olup olmadığını kontrol edecek ve elbette en önemlisi, raporda bahsi geçen çevresel sonuçların tamamı üzerinde bir hükme varacak. Sonuç olumlu olduğu takdirde, inşaatın başlamasına nihai yeşil ışık yakılacak.

Teoride ÇED, kaygı duyan çevrecilerin elinde güçlü bir araç olabilir. Kaygılarını destekleyen veriler ve tahminler sunarak içeriğine etki edebilirler. Eğer bu itirazlar nihai değerlendirmeye dahil edilirse ÇED, bakanlığa risklerin ziyadesiyle yüksek olduğunu ve projenin değiştirilmesi veya iptal edilmesi gerektiğini göstermek için kullanılabilir. Lakin pratikte pek de böyle olmuyor.

Ruhsat almak konusunda ÇOB'a bağımlı olan bir şirket, bu köprünün yapılması için sıkı mesai harcayan aynı bakanlıkla niye ters düşsün ki? Böyle devasa ve prestijli bir planın (tahmini maliyeti 9 trilyon lira ve Başbakan tarafından da kuvvetle destekleniyor), bazı mühendisler yeni argümanlar öne sürdü diye durdurulacağını beklemek gerçekçi mi? Sanırım cevabı siz de biliyorsunuz.

Doğrusunu isterseniz bu sorun Türkiye'ye mahsus değil. Bütün Avrupa ülkelerinde resmî makamların büyük altyapı projelerine başlamadan önce ÇED yaptırmasını mecbur kılan ayrıntılı ve gelişkin yasalar var. Bütün değerlendirmelerin yüzde 99'u neticede proje sahiplerinin hesaplarını teyit ediyor ve mesai başlıyor; bu da çevresel kaygıların eninde sonunda ticari ve siyasi çıkarlar tarafından daima bertaraf edileceğine dair kuşkular besleyen birçok vatandaşı haklı çıkaran bir manzara. Ancak bazen iyi örgütlenmiş ve bilgilenmiş vatandaşlar planlarda, doğal çevreye fayda sağlayacak veya yakın bölgeler üzerindeki olumsuz etkileri azaltacak önemli değişiklikler yaptırmayı başarıyor. Türkiye'de böyle olumlu bir etkide bulunma ihtimali zayıf; bunun başlıca iki sebebi var. İlki şu: Türkiye'deki mevcut yasaların en önemli kusurlarından biri kamuoyuyla istişareden yoksun olması. Köprü örneğinde, yıllardır hazırlık yapılmasına rağmen, hayatları ciddi şekilde etkilenecek insanlar sürece hiç dahil edilmedi veya bilgilendirilmedi. Bu da elbette bu tür planlar aleyhinde başarılı ve zamanında bir kampanya örgütlemeyi oldukça zorlaştırıyor. İkinci sebep: Sokak protestoları örgütlenmesine ve birçok uzmanın hükümetin önerileri aleyhinde konuşmasına rağmen etkisi çok sınırlı kalıyor. Medyanın konuya ilgisi var, fakat hiçbir büyük gazete veya televizyon kanalı, fikirlerini tekrar gözden geçirmeleri için yerel ve ulusal makamlar üzerinde sürekli baskı kurmayı öncelikleri arasında görmüyor. Protesto gösterilerine bazı muhalif siyasetçiler katılıyor olsa da, sivil toplum örgütleri ve vatandaş inisiyatifleri büyük muhalefet partilerini mevcut planlara karşı birleşmeye ve konuyu seçimlerde gündeme getirmeye ikna edemiyor gibi görünüyor.

Kaçırılan muazzam bir fırsat bu, zira milyonlarca İstanbullu kentin kalan yeşil alanlarının geniş kesimlerine ciddi zarar verecek, çeşitli semtlerdeki hayat kalitesini olumsuz etkileyecek, diğer Boğaz köprülerindeki trafik sıkışıklığı sorununu çözmeyecek ve kentin fazlasıyla ihtiyaç duyduğu modern toplu ulaşım sistemine hiçbir katkı sağlamayacak bir projenin olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya bırakılacak.


j.lagendijk@zaman.com.tr

 Kaynak: Zaman