Operasyon gündemi

 

Kuzey Irak'a kara operasyonunun başlaması ile sıklıkla ileri sürüldüğü gibi, sadece türban meselesi gündemden düşmedi. Ayrıca, kimse merak etmesin, keşke gündemden düşse, ama türban kolay kolay gündemden düşmez. Ama, Tuzla tersaneleri rezaleti ve benzerleri kolayca tekrar gündem olmayabilir. Bunlar zaten iş iyice çığrından çıkınca ve türban tartışmasının yedeğinde gündeme gelen konular.

Aziz Çelik, geçen hafta, Radikal'de 'İş cinayetlerinin 60 yıllık bilançosu: 200 bin ölü ve sakat işçi yetmez mi?' başlıklı bir değerlendirme yazısı yazdı. Hemen ekleyelim, bunlar resmi rakamlar, sigortasız, kayıtsız kuyutsuz çalışan bir sürü insan, bunların başına gelen ölümlü ölümsüz bir sürü kaza var. Bunlar rakam olarak değil, inşaattan düşüp sakat kaldıktan sonra sokakta el açan dilenci olarak da karşımıza çıkıyor. Sayıları belli değil, ama halleri ortada. Taşeron sisteminin sonuçları ortada ve fakat bu sistemin girmediği tek alan kalmadı.

Diğer taraftan, TÜSİAD, yine nedense tam türban tartışmasının ortasında 'ekonomi istihdama çare üretmiyor, hükümet bu konulara odaklansın' diye çıkış yaptı. Bu ekonomik modelin istihdam yaratmayacağı ancak mı fark edildi? Bugüne kadar, TÜSİAD istihdam odaklı ekonomi modeli önerdi de, hükümet karşı mı çıktı? Bu hükümetin, bu çevrelerce en beğenilen politikası ekonomi politikası değil miydi? CHP, türban konusundaki itirazını açıktan yapıyor, TÜSİAD ve bazı liberaller ise, güya ekonomi politikalarına itiraz üzerinden, hepsi bu.

Açık konuşalım, büyük iş çevreleri ve liberallerin AKP ile ittifakı, bu istihdam yaratmayan, emekçiyi yoksullaştıran, ezen, sürekli kurban verdiren ekonomik model üzerindendi. AKP'nin muhafazakârlığı ve özellikle türban gibi semboller öne çıkınca, bu ittifak zaman zaman sarsıntı geçiriyor. Olay bu.
Diğer taraftan, halen AKP'ye destek vermeye devam eden ve bunu 'demokratlık' adına yapanların çoğunun, AKP ile ortak zemini de, soldan, sosyal politiklarda titizlenmekten istifa ettikleri noktada oluşmuştur. Onların itirazı da, AKP'nin diğer özgürlük alanlarında, türban kadar titizlenmemesi ve mazallah AB sürecini riske etmesi üzerinedir. Onların da bu rezil ekonomik modele itirazı yoktur. Hak ve özgürlüklerin alanının alabildiğine geniş olmasından bunca bahsetmelerine karşın, nedense o geniş alanda, sosyal hakların, sendika-örgütlenme özgürlüklerinin bahsi, Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenik olma hakkı kadar yer bulamaz. Onlar işçiden emekçiden bir kez bahsetmez, demokratlıklarına halel gelmez. Ama, siz hatırlatırsanız, bir de demokratikleşmeyi öncelememekle suçlanırsınız, neredeyse faşist muamelesi görürüsünüz.

AKP-iş çevreleri-'liberal/demokrat aydın' ittifaklarına toptancı bakmamakta mutlaka fayda var.

Ancak, mevcut çatışmalar ne olursa olsun, bu ittifak çatısının, işçiyi, emekçiyi, işsizi yok sayan bir ekonomik politika ortak zemininde kurulduğunu hatırlamakta da sayısız fayda var. Tabii, benzer bir ortak
zeminin, muhalefet cephesinde, laiklik-milliyetçilik çatısı altında kurulduğunu da unutmayalım.

Bu koşullar altında, kimsenin iş kazasında ölenin, yaralananın, sigortasız çalışanın hakkını, özgürlüğünü savunacağı yok. Emeğin, ezilenin hakkını savunmanın 'siyasi moda'sının geçtiği bir devirde, olan ölene oluyor. Hal böyle iken, Irak'a kara operasyonu, gündemi büsbütün değiştirdi. Böylece, Tuzla'da ölenler, operasyonun ilk şehitleri arasına girdiler.

Kaynak: Radikal