Önder Sav ve pişen kurbağa psikolojisi

Cumhuriyet Halk Partisi, efsane Genel Sekreteri Kasım Gülek'in ifadesiyle 'Halkın partisi' olmaya mı karar verdi, yoksa yerel seçimlere kadar takiyye mi yapıyor? Türkiye, haftayı bu sorunun cevabını arayarak geçirdi.

Çarşaflı kadınlara rozet takarak törenle partiye kabul eden Genel Başkan Deniz Baykal, destekle birlikte eleştirilere de muhatap oluyor. Baykal bilhassa katı laikçi kanata bu icraatını anlatmakta zorlanacak. En sert tepkilerden birini değişmez genel başkanın, demirbaş genel sekreteri Önder Sav veriyor. Baykal'ın konuyla ilgili grup konuşmasını alkışlamakta gönülsüz davranan Sav'ın rahatsızlığı gözden kaçmadı. Merkez Yönetim Kurulu'nda 'kısık ateşte pişirilen kurbağa' hikâyesi anlatan Sav'ın, rahatsızlığının ana kaynağı çarşaf değil.

Son aylarda Baykal'la Sav'ın arasına kara kedi girdi. İki büyük hata yapan Sav, liderini zor duruma soktu. Hacca gitmek isteyen bir vatandaşın duygularıyla alay etmesi ve Peygamberimiz'e hakaret etmesi ilk büyük gafıydı. Yalanlama çabaları sonuç vermedi. Cihan Haber Ajansı kameraları, hac diyaloğunu net biçimde yakalamıştı. Aynı günlerde yaşadığı cep telefonu skandalı bardağı taşıran damla oldu. Eski Bolu valisiyle yaptığı siyasi istişare Vakit gazetesine yansıyınca, 'Dinleniyorum' vaveylasıyla ortaya atıldı. Genel sekreterine güvenen Baykal, bunu hükümeti sıkıştırmak için iyi bir vesile görüp kamuoyu gündemine taşıdı. Sonra Sav'ın dinlenmediği, sadece cep telefonunun 'no' yerine 'yes' tuşuna bastığı anlaşıldı. Sav'ın bu beceriksizliği kendisiyle birlikte Baykal'ı müşkül durumda bıraktı. O tarihten itibaren 'kısık ateş' Sav'ın altında yanmaya başladı. Sav'a ve başkanlığını yaptığı komisyonun muhalefetine rağmen Baykal, partiyi olağanüstü tüzük kurultayına götürüyor. Sav, tüzüğün seçim öncesinde değişmesinin parti içi muhalefetin önünü açacağını ileri sürerek engellemeye çalıştı. Baykal'ı yumuşak karnından, parti içi muhalefetten vurmak istedi. Ancak başaramadı, CHP 29 Ocak 2009'da kurultay kararını ilan etti.

Çarşaf tartışmaları aslında içerideki daha köklü çarpışmaların dışa vurum vesilesi. Baykal liderliğindeki CHP'de konjonktürle birlikte değişen politikalara şahit olduk. SHP'den kopan Baykal ekibi, CHP'yi yeniden kurarken daha merkezde mevzilendiler. SHP'nin marjinalleştiği ve yaftalandığı tespitinden hareket ediyorlardı. Birleşmeden sonra da bu tespitlere göre davranmayı sürdürdüler. SHP vitrinini ve marjinal unsurları zamanla tasfiye ettiler. İlk yılbaşında Bosna'yı ziyaret edip kadınlara beyaz yaşmak dağıtmak, ikinci yılbaşını Hakkâri Üzümlü Karakolu'nda geçirmek köşe taşlarıydı.

Baykal, 1999'daki seçim yenilgisinden sonra ara verdiği siyasete dönerken yükselen akımları gördüğünü belli etti. 'Anadolu solu' söylemi ve Şeyh Edebali alıntıları Baykal'ın daha milli ve merkeze yakın sol arayışının işaretleriydi. Dine saygılı laiklik ve milliyetçi sol tezleriyle patlama yapan DSP'nin, Bülent Ecevit'in ölümüyle birlikte çöküşü de CHP adına bir fırsattı. Ulusalcı dalganın ayak seslerine kadar CHP bu konumu muhafaza etti. Baykal, ulusalcı dalga ile birlikte tavrını, üslubunu ve mesajlarını değiştirdi. Cumhuriyet mitingleriyle zirve yapan dalgayı, olduğundan daha büyük gördü. 22 Temmuz seçimlerinde yanıldığı ortaya çıktı. Ergenekon süreciyle birlikte gücünü iyice kaybeden ulusalcı dalga, küçük çalkantıya dönüştü. Baykal'ın eski rotaya doğru manevra yapmak için zamana ve vesileye ihtiyacı vardı. Yaklaşan yerel seçim bu imkânı Baykal'a sundu.

Üst üste gafları ve değişen şartlar Önder Sav ve ekolünün suyunun ısınmasına yol açtı. Sav'ın hissettiği sıcaklık doğru ama gerekçe farklı.

Kaynak: Zaman