Önce Avrupa'nın kodlarını çözelim

Avrupa Parlamentosu'nun son aldığı karar modern batı uygarlığının insan, bilim, din, özgürlük tasavvurunun özeti gibi. Modern Avrupa medeniyetinin kodlarını ele veren kararın gerekçeleri her şeyin özeti gibi.

Buna göre çocukların 14 yaşından önce kendi iradesi olmadan sünnet edilmeleri yasaklanıyor. Bunun için beden bütünlüğü ve tıbbi zorunluluk olmaması gibi gerekçeler öne sürülürken dini bir konuda din mensuplarının inançları, dini yaşama gerekçeleri hiç dikkate alınmıyor.

Bir çırpıda İslam karşıtı karar diyerek batıya dair ezberleri tekrarlayabilir, Avrupalıların şaşırtmadığını söyleyerek muhafazakar duyarlılığın karşıtlık duygularını pekiştirebiliriz. Ne var ki, bu örnek olay hiç de kestirilip atılacak türden değil. Üstelik Avrupa Birliği'ne 'bir medeniyet projesi olduğu' için girmek istediğini beyan eden bir muhafazakar iktidar döneminde.

Sünnetin yasaklanması için çok katmanlı felsefi, tarihsel, toplumsal gerekçeler sıralanıyor. Bu gerekçeler aslında din-toplum birey ilişkiler açısından seküler Avrupa zihninin topografyası okunabilir.

Seküler zihnin din-kutsal karşısında bilimi kutsayan, din karşısında bireyi 'aşkın boyut'tan koparan bir insan –beden tasavvur ortaya çıkıyor. Vucüt bütünlüğünden bahseden bir beden felsefesinden hareketle tıbbi zorunlulukla desteklenen pozitivist aydınlanmacı bir zihniyet var karşımıza.

Benzer gerekçeler kurban konusunda da sıralanmıştı. Canlı olarak hayvanla insanı aynı tanıma sıkıştıran, sahte bir 'vicdancılık'la hayvan ve beden sevgisi sergileyen seküler bakış, kurbanın kanının akıtılmasını zulüm olarak algılayacaktır. Tıpkı sünneti bedene tıbbi zorunluluk olmadan müdahale sayması gibi...

Fransa'daki peçe yasağı da benzer beden anlayışı üzerinden gerekçelendirilmişti: Batının insan yüzünün onuru ilkesine dayanan bir uygarlık olması... Müslüman kadının başını kapatması gibi hicabı erkek egemen toplumun kadın üzerindeki baskısı olarak okuyan paradigmanın Müslüman kadının ve de erkeğin niçin ve nasıl örtüneceğini kavraması nasıl imkansızsa, bu yaklaşımla kurban kanı akıtmanın vicdani, metafizik boyutunu kavraması muhal.

Bu gerekçelerin hiç birinde din, kutsal ve müteal olan referans alınmıyor. Sadece İslam açısından değil Yahudilik gibi başka dinler için de kutsal sayılanla, yani sorun dini olanla... Kilise her türlü modern sapmaya gerekli uyumu göstermekte gecikmediği, toplumsal hayattan çekildiği, reforme edilerek seküler dünyaya uyum sağladığı için bu tür konularda çatışma çıkarmıyor. Kilise bu meydan okuma karşısında kendinden ödünler vererek 'kutsallığını/saygınlığını' koruma yolunu seçti; Hayattan kovulmuş bir din olarak

'Erkek çocukların fiziksel bütünlüğünün tıbben meşru olmayan ihlali' olarak tanımlayan 'fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde tehdit oluşturabileceği' tezini bilimsel gerekçelerle savunan AP kararı son derece demokratik! Bu çerçevede itiraz ve kabullerimizin gerekçeleri; bizim aidiyetimiz gösterir.

Tüm bunlar farklı iki medeniyet tasavvurunun insana, topluma, bedene, dine karşı bakış, yorum farklılığı denilebilir. Sorun şu ki, batı kendi yaklaşımını evrensel olduğu iddiasında ve evrenselleştirme çabasında. Bu evrenselleştirme batının tahakküm ve sömürü çarklarını besleyen bir araçlarından bağımsız değil. Bir yanda kendi tanımına uygun din ve vicdan özgürlüğü kriterlerini bir tür müdahale unsuru olarak kullanırken diğer tarafta farklı din ve kutsal değerlere, hayat tarzlarına hala pozitivist bilimsel gerekçelerle yaptırım uyguluyor. Avrupa'nın jeo-kültürel alanında yaşayan farklı din ve kültür mensubu toplulukları da bu sekter, totaliter evrenselci anlayışa uymaya zorluyor. <<<DEVAMI>>>