Ölümle diyalog kuran şair Mahmud Derviş


 
 
Filistinli şahsiyetleri ve Avrupalı siyasileri bir araya getiren bir toplantıda Avrupalı bir yetkili oturanları dehşete düşüren bir üslupla 'Siz Filistinliler rahatsızlık veren bir halksınız.' demişti.  
 
Bu söz gerginlik havası yaratmıştı; ancak yetkilinin sözlerini sürdürmesi ve 'Sizden kurtulmak ve çözülmeniz için planlar yapıldı, ancak siz üst düzey canlılığı ispatladınız ve çözülmek yerine aranızda şairler, romancılar, müzisyenler, akademisyenler, işadamları ve siyasi liderler çıktı. Onlar kanalıyla çözülmeye direnen bir halk olduğunuzu gösterdiniz.' demesiyle bu gergin hava kalkmıştı. Filistin halkının canlılığına yönelik bu Avrupalı bakış açısı karşısında yaratıcılık ve başarı alanlarında birçok isim zikredilebilir. Fakat bütün bu isimler arasında herkesin kabul ettiği seçkin bir işaret olmak için tek bir isim belirecektir: Şairimiz merhum Mahmud Derviş. Şair, birçok köy evladından şehir havasına çıkanlar gibi Berve köyünden Hayfa kentine geldi. Fakat bu köylü genç erken yaştan itibaren kentin yıldızlarından biri olmayı başardı. Okuduğu şiir herkesin dilinde şarkı oldu. Bu gencin bu erken başarıyla şarkı da söylemesi uygun düşerdi. Fakat o buna karşı çıktı. Gözleriyle Arap ufkuna baktı ve bu ufku keşfetmesi gerektiğini gördü. Belki de kendisinin köklü Arap şiiri geleneğinin çocuğu olduğunu ve ait bulunduğu şiir geleneğiyle daha fazla kenetlenmesi için işgalin şırıngasından çıkması gerektiğini derinden anladı. Büyük macerası burada başladı, Arap vatanına ulaşmak için okyanuslar aşması gerekiyordu. Moskova'da 'İsrail gençliğinin' bir parçası olarak İsrail bayrağı altında yürüdüğü zaman birçokları kendisini kınadı; ancak saftan çıkıp Mısır'a giden uçağa bindiği zaman herkesi şaşırttı. Zira genç şairin yaptıklarının derin anlamını ilk idrak eden Mısır'dı. Enformasyon bakanını onu karşılaması için Kahire havaalanına gönderdi. O vakitten itibaren Derviş'in derin şiir yolculuğu başladı.

Kendisi hakkında 'Filistin davasının şairi' diyorlardı. O bu övgüyü sevmiyordu. Sorunun siyasi çerçevesini aşarak bir sorun olarak Filistin'i anlatan insanlığın şairlerinden biri olmayı istiyordu. Günler onun geliştiğine, Arapça dilini sevdiğine, satırları arasında eridiğine sahne oldu. Böylelikle bir Arap şairi ve insanlık şairi oldu. Bunun ortasında Filistin ve Filistin trajedisi hep vardı. Ayrıca özgürlük ve adalet her yaratıcı çalışmada vardı. Şair Derviş işte böyle berraklaştı. Filistin sorununa ölçülemez bir hizmet sundu. Bu hizmetin sesi, kurşun sesinin ulaşamayacağı mekânlara ulaştı. Edebiyat eleştirmenlerinin Derviş ve yaratıcılığı hakkında yazmayı sürdürecekleri kesin. Bir sanatçı olarak yaratıcılığı, direkt hedefi olmasa da direnişçi Filistin sorununa hizmet etmektedir.

Derviş, dar Filistin çerçevesinden büyük Arap vatanı çerçevesine çıktığı zaman bu çıkışı sadece coğrafik değildi. Aynı zamanda kökleri tarihin derinliklerinde bulunan Arap şiiri dünyasına çıkmış oldu. Arap şiir dünyasında kadın ve ceylan, güzel, derin ve çeşitli bir kültürdü. Derviş, kadının dünyasına doğru sürüklendi. Bir şair veya bir erkek olarak kadının dünyasına sürüklenmesinin sınırını bilemiyoruz. Bu sürüklenişinde kadın sürekli olarak şiirlerinde vardı. Derviş, son günlerinde Hayfa'ya gitmek istiyordu. Yolculuğunun halkası sürgünde tamamlandı ve ölüme şöyle seslendi: 'Ölüm de benim gibi beklemeyi sevmez.' Şiirlerinde ölümle yaşadı. Onunla diyalog kurdu, azarladı ve atıştı. Ölümün gelmesi gerektiğini biliyordu. Ölüm kendisini fani bir insan olarak karşılamadan önce o bir şair olarak ölümü şiirlerinde karşıladı.
 
Kaynak: Zaman