Olmert'in 'siyasi sermaye'si kuşku nedeni

 

Yolsuzlukla suçlanan Olmert'in, İsrail'in en tutarlı düşmanlarından biriyle barış yapma yeteneğini sorgulayanlar haksız değil. Her halükârda, İsrail'le Suriye arasındaki resmi görüşmeler yeni ABD başkanını bekleyecek

Suriye ve İsrail'in 'iki yönlü' diplomasi yürüttüğüne dair haberler, Ortadoğu'yu yakından takip edenler için büyük sürpriz olmamalı -fakat bölgedeki başka her şey gibi bunun zamanlaması da hayati önemde ve insan İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in açıklamasının samimi bir barış çabası mı, yoksa hükümetinin attığı son zar mı olduğunu merak etmeden duramıyor.
Meselenin özü Suriye devletinin siyasi makyajı veya İsrail'in düşmanlarına verdiği destek değil, İsrail hükümetinin (Şebaa çiftlikleri dışında Lübnan'dan çekilmek zorunda kalınmasından veya Filistinlilerle ilgili süregiden ataletten farklı olarak) 1978'de Mısır'la imzalanana benzeyen gerçek bir toprak karşılığı barış anlaşmasını başarmak için yeterli siyasi sermayesi olup olmadığı.
Görüşmelere dair haberler daha ulaşır ulaşmaz, İsrailli milletvekilleri de zaten ateş altında olan başbakanı siyasi bir 'çılgınlık' yapmakla suçlamaya girişti. Sözgelimi İşçi Partili milletvekili Shelley Yaçimoviç, Olmert'in açıklamasını 'anlamsız bir gündem değiştirme' diye niteledi. Olmert şu an ülke içinde ciddi baskı altında; bir dizi yolsuzluk skandalına karıştığı iddia ediliyor ve bunlardan birinde cezai soruşturmayla yüz yüze.

Şeytan ayrıntıda gizli
Bu yüzden Olmert'in İsrail'in bölgedeki en eski ama belki de en tutarlı düşmanlarından biriyle barış yapma yeteneğini sorgulamakta haklıyız. Golan Tepeleri, meselenin odağındaki kilit niteliğinde. Golan vaktiyle İsrail için Şam'ın üzerinde salınan bir 'Demokles kılıcı'nı garanti edebilecek stratejik bir gereklilik sayılırken, SSCB'nin çöküşü Golan'a karşı stratejik dengenin Suriye için bir seçenek olmaktan çıktığı anlamına geliyordu ve iki ülkenin askeri güçleri arasındaki uçurum da gerçek bir gerekçe üretemeyecek kadar fazla.
Bununla birlikte 2006'da Olmert'in 'Golan Tepeleri ilelebet bizim elimizde kalacak' açıklamasının ardından iki ülke arasında savaştan söz edilir olmuştu. Gerçekten de Golan popüler bir turizm durağı haline geldi; burayı yılda 2.1 milyon insan ziyaret ediyor, orada yaşayan yaklaşık 18 bin İsrailli'yi söylemeye gerek bile yok. Olmert'in fikrini değiştirdiği ortada -ancak şeytan ayrıntıda gizli ve nihai sınırlar, silahsızlandırmanın nasıl olacağı, su kaynakları, aile birleşmeleri ve müstakbel normalleştirilmiş ilişkiler gibi konuların hepsinin menüde olması; liderlerin de o menüden sipariş verebilecek siyasi sermayeye sahip olması lazım.
İlginç olan şu: Egemenliği geçen eylülde İsrail'in düzenlediği hava saldırısıyla ihlal edilen bir ülke olarak Suriye dolaylı görüşmeleri açıkça kabul ediyor. Resmi Sana haber ajansı şöyle bildiriyordu: "İki taraf da iyi niyetle görüşmelere başlama arzusunu dile getirdi ve Madrid Barış Konferansı kararları temelinde kapsamlı barışa ulaşılması için ciddi ve sürdürebilir diyalog yürümeyi kararlaştırdı."
Suriye ve İsrail'in temas kurabilmesi, ABD'nin bölgedeki zayıflığıyla ters bir görüntü arz ediyor. 2005'teki kadar kötü değilse de, Suriye-ABD ilişkilerindeki soğukluk devam ediyor; Şam'da ABD'nin diplomatik temsilciliği yok. Dolaylı görüşmelerin çoktandır yapıldığına yönelik açıklama belki de resmi görüşmelere hazırlık niteliği taşıyor. Bu görüşmeler de 20 Ocak 2009'da Beyaz Saray'a yeni ve tahminen daha diplomatik bir başkanın yerleşmesiyle başlayacak. İlginç bir biçimde, ABD'nin dürüst arabulucu olarak sözüm ona 'geleneksel' rolünün (inanılmaz ağır ilerleyen Annapolis süreci nedeniyle pamuk ipliğine bağlı hale gelen bir rol bu) yerini, Türkiye'nin diplomatik arabuluculuğu almış durumda.

İran gerilim yaratacak
Ancak odada bir fil var: Müstakbel bir barış açısından kritik bir bağlamsal konu, Suriye-İran ilişkilerinin statüsü. İran İsrail'in intikam tanrısı olarak görülüyor, ancak Tahran Şam'ın uzun zamandır stratejik müttefiki. Son birkaç yıl boyunca Suriyeli resmi kaynaklar İran'ın ülkelerinde 1.5 milyar dolarlık yatırım yaptığını öne sürüyor (Suriye'nin gayrı safi milli hasılası 25 milyar dolar); ek olarak çok sayıda İranlı turist Şii mabedlerini ziyaret etmek için Suriye'ye gidiyor. Suriye-İran ilişkilerinin, Suriye-İsrail barış görüşmeleriyle ciddi gerilim yaşayacağına kuşku yok. Bu da iki devletin ilişkilerinde ve Hizbullah'la Hamas gibi gruplar üzerinden kullandıkları nüfuzda büyük değişiklikler yaşanması anlamına geliyor.
Suriye-İsrail barış görüşmeleri samimi bir çabadan ziyade Suriye'nin müttefikine 'sırt çevirmesinin' aracı olarak görülüyorsa, İran'ın tepki vermesi kaçınılmaz. Bu barışa bir şans tanımaktan vazgeçmek veya kaçınmak için bir neden değil. Halihazırda Golan yakınındaki askeri varlığını sürdürmek için 4-6 milyar dolar harcayan ve ABD'nin artan yaptırımlarına maruz kalan Şam için açık ekonomik fırsatlar söz konusu. Yani bugünkü açıklamayı neyin takip edeceği, Olmert'in siyasi inancı açısından bir sınav niteliğinde.

Kaynak: Radikal

 

Şeytan ayrıntıda gizli
Bu yüzden Olmert'in İsrail'in bölgedeki en eski ama belki de en tutarlı düşmanlarından biriyle barış yapma yeteneğini sorgulamakta haklıyız. Golan Tepeleri, meselenin odağındaki kilit niteliğinde. Golan vaktiyle İsrail için Şam'ın üzerinde salınan bir 'Demokles kılıcı'nı garanti edebilecek stratejik bir gereklilik sayılırken, SSCB'nin çöküşü Golan'a karşı stratejik dengenin Suriye için bir seçenek olmaktan çıktığı anlamına geliyordu ve iki ülkenin askeri güçleri arasındaki uçurum da gerçek bir gerekçe üretemeyecek kadar fazla.
Bununla birlikte 2006'da Olmert'in 'Golan Tepeleri ilelebet bizim elimizde kalacak' açıklamasının ardından iki ülke arasında savaştan söz edilir olmuştu. Gerçekten de Golan popüler bir turizm durağı haline geldi; burayı yılda 2.1 milyon insan ziyaret ediyor, orada yaşayan yaklaşık 18 bin İsrailli'yi söylemeye gerek bile yok. Olmert'in fikrini değiştirdiği ortada -ancak şeytan ayrıntıda gizli ve nihai sınırlar, silahsızlandırmanın nasıl olacağı, su kaynakları, aile birleşmeleri ve müstakbel normalleştirilmiş ilişkiler gibi konuların hepsinin menüde olması; liderlerin de o menüden sipariş verebilecek siyasi sermayeye sahip olması lazım.
İlginç olan şu: Egemenliği geçen eylülde İsrail'in düzenlediği hava saldırısıyla ihlal edilen bir ülke olarak Suriye dolaylı görüşmeleri açıkça kabul ediyor. Resmi Sana haber ajansı şöyle bildiriyordu: "İki taraf da iyi niyetle görüşmelere başlama arzusunu dile getirdi ve Madrid Barış Konferansı kararları temelinde kapsamlı barışa ulaşılması için ciddi ve sürdürebilir diyalog yürümeyi kararlaştırdı."
Suriye ve İsrail'in temas kurabilmesi, ABD'nin bölgedeki zayıflığıyla ters bir görüntü arz ediyor. 2005'teki kadar kötü değilse de, Suriye-ABD ilişkilerindeki soğukluk devam ediyor; Şam'da ABD'nin diplomatik temsilciliği yok. Dolaylı görüşmelerin çoktandır yapıldığına yönelik açıklama belki de resmi görüşmelere hazırlık niteliği taşıyor. Bu görüşmeler de 20 Ocak 2009'da Beyaz Saray'a yeni ve tahminen daha diplomatik bir başkanın yerleşmesiyle başlayacak. İlginç bir biçimde, ABD'nin dürüst arabulucu olarak sözüm ona 'geleneksel' rolünün (inanılmaz ağır ilerleyen Annapolis süreci nedeniyle pamuk ipliğine bağlı hale gelen bir rol bu) yerini, Türkiye'nin diplomatik arabuluculuğu almış durumda.

İran gerilim yaratacak
Ancak odada bir fil var: Müstakbel bir barış açısından kritik bir bağlamsal konu, Suriye-İran ilişkilerinin statüsü. İran İsrail'in intikam tanrısı olarak görülüyor, ancak Tahran Şam'ın uzun zamandır stratejik müttefiki. Son birkaç yıl boyunca Suriyeli resmi kaynaklar İran'ın ülkelerinde 1.5 milyar dolarlık yatırım yaptığını öne sürüyor (Suriye'nin gayrı safi milli hasılası 25 milyar dolar); ek olarak çok sayıda İranlı turist Şii mabedlerini ziyaret etmek için Suriye'ye gidiyor. Suriye-İran ilişkilerinin, Suriye-İsrail barış görüşmeleriyle ciddi gerilim yaşayacağına kuşku yok. Bu da iki devletin ilişkilerinde ve Hizbullah'la Hamas gibi gruplar üzerinden kullandıkları nüfuzda büyük değişiklikler yaşanması anlamına geliyor.
Suriye-İsrail barış görüşmeleri samimi bir çabadan ziyade Suriye'nin müttefikine 'sırt çevirmesinin' aracı olarak görülüyorsa, İran'ın tepki vermesi kaçınılmaz. Bu barışa bir şans tanımaktan vazgeçmek veya kaçınmak için bir neden değil. Halihazırda Golan yakınındaki askeri varlığını sürdürmek için 4-6 milyar dolar harcayan ve ABD'nin artan yaptırımlarına maruz kalan Şam için açık ekonomik fırsatlar söz konusu. Yani bugünkü açıklamayı neyin takip edeceği, Olmert'in siyasi inancı açısından bir sınav niteliğinde.

 

Kaynak: Radikal