Olmert'in Golan'dan ödün verme gücü yok

 

İsrail ve Suriye arasında Türkiye arabuluculuğunda yapıldığı söylenen müzakereler dondu. Zira Olmert ABD'nin onayı olmadan Şam'la müzakere kanalını açamaz; Bush'un talepleriyse Esad yönetimine epey ağır gelir

Suriye'yle İsrail arasındaki barış müzakerelerinin canlandırılması konusundaki Türk arabuluculuğu hakkında iki hafta önce kopan gürültü dindi; bu arabuluculuğun devam edip etmediği veya bir kez daha rafa kaldırılıp kaldırılmadığı hâlâ bilinmiyor. ABD, Beyaz Saray sözcüsü kanalıyla böyle bir arabuluculuğa karşı çıkmadığını ve Suriye'yle İsrail'in anlaşmasının önünde engel olarak durmayacağını teyit etti.

Ancak işin aslı, bu tür teyitler tamamen değişik bir Amerikan tavrını yansıtıyor.
Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Suriye tarafına İsrail tarafından götürdüğü ve diplomatik ve ticari ilişkilerde doğallaşma karşılığında Golan Tepeleri'ni Şam'a iade etme etrafındaki teklif ayartıcı görünüyor. Ancak pratikte yaşanan mevcut gelişmeler, özellikle de Hizbullah'la Hamas'a yönelik savaş için devam eden İsrail hazırlıkları ve nükleer programı nedeniyle Tahran'a yönelik Amerikan ve İsrail kışkırtmaları, bölgenin çekişen taraflar arasında ortak yaşama yol açacak bir barış sürecinden ziyade kapsamlı bir bölgesel savaşa doğru sürüklendiğine işaret ediyor.

Şam, Lübnan'ı Bush'a vermez...
İsrail hükümeti, ABD'yle tam eşgüdüm kurmadan Suriye'yle müzakere kanalı açamaz. ABD yönetimi, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın 'mekik turları'nda açıkça görüldüğü üzere, bütün ilgisini Filistin'le İsrail arasındaki müzakere sürecine ilerleme sağlama meselesine yoğunlaştırıyor. Bunu tabii ki Filistinlileri sevdiği için değil, kendisinin 'ılımlılar ekseni'nde yer alan Arap rejimlerinin ayıplarını örtmek için yapıyor. Söz konusu ılımlılar ekseninin, Washington'ın İran, Suriye, Lübnan ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki İslami direniş gruplarına karşı savaş açma kararı alması durumunda temel hareket noktasını oluşturması bekleniyor.

George W. Bush yönetimi, Suriye'den Amerikan rızasını kazanmadan önce uzun bir talepler listesini yerine getirmesini istiyor. Bunların en başında, Lübnan üzerindeki nüfuzundan tamamen vazgeçmesi, Lübnan cumhurbaşkanının hükümet yanlısı veya çoğunluğun şartları doğrultusunda seçilmesi ve Şam'ın Beyrut'la, başbakanın atanmasına göz yumacak biçimde tarafsız bir devlet gibi ilişki kurması geliyor. Ardından Filistin'deki direniş gruplarıyla işbirliğinin durdurulması ve liderlerinin Şam'dan uzaklaştırılması, Irak sınırının güvenliğinin artırılması ve Irak'taki direniş gruplarına karşı Amerikan projesiyle işbirliği yapması gibi daha az önemli başka talepler geliyor.

Suriye'nin bütün bu şartlara veya çoğunluğuna, özellikle de Lübnan'la ilgili bölüme boyun eğmesi beklenmiyor. Zira stratejik yaklaşımları ve çıkarları gereği bu ülkeden çekilmesi mümkün değil.
Böyle bir durum, 30 yıldan uzun süredir devam eden, maddi ve manevi açıdan ağır kayıplar vermesine yol açan çabalarının ürününü kaybetmesi anlamına gelir.
Bir başka ifadeyle Suriye, Amerikan vaatlerine ve İsrail sözlerine güvenilmeyeceğinden ötürü İran'la stratejik koalisyonunu kaybedemez ve şartlar ne olursa olsun, Hizbulah'tan vazgeçemez. Zira Amerikan projesine bel bağlayan Iraklılar yıkım, kanlı bir karmaşa ve bilinmeyen bir gelecek dışında bir şey elde etmedi. İsraillilerle barış anlaşmaları imzalayan Filistinlilerin durumuysa ortada. Bölünmeler, Yahudi yerleşim birimleri, katliamlar ve Nazi uygulamalarına benzeyen İsrail ablukaları görüyoruz...

Olmert bir barikatı bile kaldıramadı
Yukarıda anlatılanlardan çıkarılacak sonuç şu: Bütün taraflar -Suriye, İsrail ve ABD-, İran'ın nükleer programı, Hizbullah'la Filistin direnişinin gücünün artması, Irak ve Afganistan'daki Amerikan projesinin çökmesi de dahil bütün dosyaları kapatmayı hedefleyecek nihai süreci bekleyerek ortamı yatıştırmaya çalışıyor.

Gelecek altı ay epey önem taşıyacak ancak birçoklarının zaman geçirmeye ve diplomatik ustalığı bir araç olarak işleve koymaya bel bağlaması, bölgedeki çıkarlarını güçlendirmek için savaş seçeneğini yapılandıran ABD yönetimi gölgesinde meyvesini vermeyebilir.

Bize düşen, Filistinlilere ve Amerikan baskılarına yanıt vermek bağlamında Batı Şeria'daki barikatlardan birini bile ortadan kaldıramayan İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in, özellikle de yolsuzluğa bulaştığına dair ciddi soruşturmalarla mücadele ederken Golan Tepeleri'nden ödün verme eğilimine ve gücüne sahip olmadığını hatırlamak.

Kaynak: Radikal