İlki 1896'da başlayan modern olimpiyat oyunlarının 30'ncusu Londra'da yapıldı. Son yıllarda olimpiyatlara ev sahipliği için sert bir rekabet yaşanıyor ve ekonomistler, ev sahibi şehirlerin kazançlı çıktığı iddialarının bir değeri olup olmadığını anlamak için olimpiyat ekonomisini mercek altına almaya başladılar. Goldman Sachs ekonomisti Jose Ursua (bu konuda rapor hazırlayan ekipte yer almıştır) yapılan araştırmaların kısa vadeli bazı kazançlara işaret ettiğini; uzun vadeli kazançlarının niceliğini tespit etmenin ise daha zor olduğunu söylüyor ve "Olimpiyatları düzenleme ve inşaat-güvenlik mâliyetleri dâhil tüm mâliyetler hesaba katıldığında, Olimpiyatların gerçekten kâr getirip getirmediği sorgulanabilir bir mahiyet taşır" diyor.
Ancak gerçek hikâye, katılımcıların ekonomik kazanımları hakkında oyunların ne söylediği olabilir. Ursua, yükselen ekonomilerin kazandıkları madalya sayısının arttığını söyleyip ekonomik büyüme ile atletik başarı arasında ilişki olduğunu vurguluyor.
Tony Johnson: Olimpiyatların ekonomik etkisi tartışılan sıcak başlıklardan biri; ev sahibi şehir olmak için yaşanan rekabet de sert gidiyor. Şehirlerin ümit edebileceği farklı türde ekonomik kazanımları sınıflandırıp bunların ne derece gerçekçi olduğunu anlatır mısınız?
Jose Ursua: Ekonomik kazanımı nasıl târif ettiğinize bağlıdır bu; tarifiniz hem niceliksel hem niteliksel; hem uzun vadeli hem de kısa vadeli olabilir. Ekonomik kazanım tarifinde sanıldığının aksine kısa yol yoktur çünkü bilet satışı, turizm ve ticari faaliyetler gibi doğrudan ölçülebilir etkilerinin yanısıra oyunlara ev sahipliği yapmanın dolaylı ekonomik etkileri de olabilir. Dolaylı etkilerini ölçmek daha zordur. Çalışanların güdülenmesini etkileyen sosyal veya bireysel davranışlardaki değişim, iş çevresi, insanların güven duyması ve gelecek beklentileri bunlar arasındadır. Tüm bunlar, ekonomik niceliği veya fiyatları etkileyebilir. Ekonomik faaliyet göstergelerine yansıyan kısa vadeli etkilerini tespit etmek ise genelde daha kolaydır. Örneğin, Londra oyunları için yapılan ilave harcamalar, İngiltere'nin üçüncü çeyrekteki milli hasılasını yüzde 1.2 ila yüzde 1.6 arasında artırabilir. Uzun vadeli etkilerin ise ölçmesi zor etkenlerle ilişkisi vardır; mesela şehrin, turizm yerlerinin, ihracat tesislerinin ve Londra'nın evvelden sağlıksız olan kesimlerinin yenilenmesi amacıyla potansiyel yatırım alanlarının reklamı. Genel olarak, Olimpiyatları düzenleme ve inşaat-güvenlik mâliyetleri dâhil tüm mâliyetler hesaba katıldığında, Olimpiyatların gerçekten kâr getirip getirmediği sorgulanabilir bir mahiyet taşır. Bazı oyunların şehir için bahse değer kayıplar getirdiği düşünülüyor. Bunun somut iki örneği Münih (1972) ve Montreal (1976). Diğerleri ise - Los Angeles 1984, Barcelona 1992 ve Atlanta 1996- mâli kazanç elde etmiş görünüyorlar.
Oyunların mirâsı ve ev sahibi ülkenin daha çok sayıda madalya kazanması pek çok insan nazarında ödül hükmündedir.
Bu ülkelerin ekonomik sıçrama tecrübelerinin düzeyi nedir? Ve bu sıçrama ne kadar sürer?
Olimpiyatlara ev sahipliği yapmanın getireceği potansiyel ekonomik faydalar ülkeden ülkeye değişecektir. Daha iyi bir fiziki altyapısı olan, güvenlik yeteneklerini daha iyi örgütleyen bir ülke mâliyetleri düşürmek ve kazancı artırmak için daha uygun bir durumda olacaktır. Araştırmamız ev sahibi ülkenin kısa vadeli kazançlarına ilave olarak şunu da göstermektedir: Bir sonraki ev sahibi ülkenin ekonomik büyüme oranı, uzun vadeli ortalama büyümeye oranla yılda yüzde 1 oranında daha hızlıdır.
İskân alanında, olimpiyatlara ev sahipliği yapmak tesis inşaatları, şehrin turizm imkânlarının iyileşmesi ve artan ekonomik güven gibi daha az somut etkiler sayesinde bölgesel kira fiyatlarını da etkileyebilir.
Bir ülkenin gelir düzeyi ile Olimpiyatlarda kazandığı madalya sayısı arasında ne kadar güçlü bir ilişki var?
Bunu ölçmek için çokça çaba sarfediyoruz. Bunu yapmak amacıyla Yunanistan'da 1896'da yapılan ilk olimpiyatlardan 2008 Pekin olimpiyatlarına varıncaya kadar veri topladık. Kazanılan madalya sayısını özellikle de kişi başı milli gelir gibi makro ekonomik değişkenlerle, ilgili ülke gelişmiş bir ekonomi mi yoksa değil mi, demokratik ilerleme derecesi ve ilgili ülkenin olimpiyatlara ev sahipliği yapıp yapmadığı gibi değişkenlerle açıklayan çeşitli modellerle tahminlerde bulunduk. Kazanınla madalya sayısı ile kişi başı milli gelir arasında güçlü bir ilişki tespit ettik. Standart bir sapmayla, artan kişi başı milli gelirin Olimpiyatlarda iki ila beş madalyalık bir fark yaratma eğiliminde olduğunu tespit ettik. Ev sahibi ülkelerin kazandığı madalya sayısının yüzde 50 civarında artabileceğini de tespit ettik.
Yüksek gelir veya yüksek gelişme düzeyi ve büyüme için daha iyi bir çevre ile olimpiyat başarısının artması arasında ilişki vardır.
Yunanistan'da yapılan ilk olimpiyatların üzerinden bir asır geçti. O tarihten beri yaşanan en dikkat çekici değişimler veya eğilimler nelerdir?
Çok ilginçtir, 1896'dan bu yana mevcut verileri kayda geçirmeye çok zaman harcadığımızdan dolayı büyük eğilimlere ulaştık. Bazı noktalara kısaca değineyim. İlki, Olimpiyatlar artık hakkıyla küreseldir; modern Olimpiyatlar yaklaşık 50 yıl boyunca Avrupa ve ABD arasında gidip gelmiştir; "taşra dünyasına" doğru ilk keşfi veya bunu göze alması 1956 Melbourne ve 1964 Tokyo Olimpiyatlarıyla olmuştur. Ancak bu oyunlar bile halen gelişmiş pazarlar hududu dâhilinde yapılmıştır. 1968 Meksika olimpiyatları, yükselen pazarlardaki ilk oyundur. Yirmi yıl sonra Seul; ondan yirmi yıl sonra da Pekin geldi. 2016 olimpiyatlarının ev sahibi Rio de Janeiro olduğundan dolayı olimpiyatların resmen küreselleştiğini söylemek abartı sayılmaz.
İkinci eğilim, olimpiyatlar artık tüm gelir düzeylerinde gerçekleşiyor. Son yüz yıl zarfında katılımcı ülkelerin sayısı neredeyse on kat arttı ve oyunlar çok çeşitli ulusları bir araya getiriyor. Ev sahibi ülkeler de kişi başı milli gelir ve gelişim düzeyi bakımından çeşitlilik arzediyor artık.
Bir diğer eğilim, yükselen pazarların olimpiyat madalyalarının yarısını almalarıdır. Altın, gümüş ve bronz madalyaların yüzde 50'nde iddia sahibidirler ki şaşırtıcıdır. Yükselen pazarlar oyunlara katılmaya başladıkları 1920'lerde ve 1930'larda kazandıkları madalya sayısı spor dallarının pek çok dalında çok düşüktü ama yaklaşık yirmi yıl sonra, özellikle de II.Dünya Savaşı sonrasında bu durum değişmeye başladı. Belki de sağlık, eğitim ve spora yönelik sosyal davranışların değişmesinin bir yansımasıdır, yükselen pazarlar bugün boks, yüzme, halter gibi birçok dalda lider konumundalar.
Madalyaların bölgelere göre paylaşılması dünya çapında dengeleniyor; olimpiyatlara katılması beklenen iki yüzden fazla ülke şu an kelimesi kelimesine tüm kıtaları kapsamaktadır. Dünya ekonomisi küreselleştikçe dünyanın farklı bölgelerine giden madalya hissesi de küreselleşiyor. Sırf BRIC ve diğer yükselen pazarlar değil araştırmamızda büyüme potansiyeli bakımından geleceği parlak addettiğimiz ülkeler grubu da buna dâhildir.
Birkaç örnek verebilir misiniz?
BRIC'e (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ilave olarak Meksika, Güney Kore, Bangladeş, Türkiye küresel alanda gitgide daha fazla varlık gösteren ülkelerdir ve olimpiyatlarda göz korkutucu rakipler olarak yerlerini almışlardır. Madalyaların çoğu ya Kuzey Amerika'ya ya da Avrupa ülkelerine giderdi; bugünlerde sırf kıtalar değil jeopolitik gruplar arasında da paylaşılıyor.
Hâlihazırda 2016 Brezilya Olimpiyatlarına doğru seyrediyoruz; tüm olimpiyatlardan çıkarılan dersler hakkında neler düşünüyor olmamız gerekir?
Londra oyunları pek çok alanda yüksek standartlarda tatmin edicidir ve gelecekteki olimpiyatlar için bir meydan okuma teşkil etmektedir. Fakat aynı dinamikler daha önce de işledi ve Rio, Londra'nın üzerine çıkarak kendisinden sonraki olimpiyatları da iyileştirebilir şüphesiz.
Brezilya 2014 FIFA dünya futbol şampiyonasına ve 2016 Olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapacak. Bunlara ek olarak, ev sahibi şehir Rio de Janeiro kısa bir süre önce doğal çevre kategorisinde UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine seçildi ki bir onurdur (...)
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin Fransız kurucusu Pierre de Coubertin 1912 Stockholm Olimpiyatlarında belki de spor hakkındaki en meşhur şiirlerden biri olan "Ode to Sport" adlı şiirinden dolayı edebiyat dalında altın madalya kazanmıştı. Şiirindeki mısralardan biri şöyle başlar: "Spor, sen ilerlemesin. Sana hizmet eden, hem ruhen hem de bedenen kendini iyileştirmeli." Araştırmamız bunun tersinin de doğru olabileceğini gösteriyor. Ekonomik büyümede ilerleme ve iyileşme, sporda da ilerlemenin muadilidir.
Kaynak: Amerikan Dış ilişkiler Konseyi
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı