Bu tezgahlar hep böyle başlamadı mı Türkiye'de?
Önce sokak kavgaları... Ardından molotof kokteylleri... Sonra kara yolunu kesip lastik yakmalar ülkeyi bölmeye, insanları kırmaya yönelik 'çatışmalar...' Suratı maskeli adamlar...
Bunların ardından olağanüstü hal uygulaması kimi illerde.
Ve sonunda sıkı yönetim.
Biz bu filmi çok gördük, arkadaş. Bu tezgahlara düşen hükümetler de biliriz.
Sokağı sıkı yönetime teslim edip, ülkeyi daha rahat yöneteceklerini sananları da. Ama sonra ne oldu? O sıkı yönetim geldi, Çankaya'ya oturdu.
Sokakta "olan biten... Hayır hayır bitmeyen ve sürdürülen" olaylar PKK'yı aşıyor gibi.
Olaylar nasıl başladı? Şöyle bir sakin sakin düşünün. Açılım kök salmaya başlayınca yavaş yavaş, DTP'nin içinde yuvalanmış PKK köstebekleri, hem partinin kapısına kilit vurdurmak hem de kargaşa ortamı yaratmak için kolları sıvadı. Ulusal Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Sedat Laçiner'in bir durum değerlendirmesi var: "Kentler kana bulandıkça, kırsalda eyleme gerek kalmayacak... Bu adamların dertleri ne Kürtler ne de Kürtçülük. PKK iç savaş hedefine kilitlenmiş durumda!"
Sadece bir değil iki taraf da sürekli tahrik ediliyor. Söylenmemiş sözler, söylenmişcesine yankılanıyor sokaklarda. Kimileri fısıldıyor karanlıkların içinden: "Bütün
Kürtleri kesecek bunlar!" Öte yandan başka bir fısıltı, başka kulaklara ulaşıyor: "Kürtler Güneydoğu'yu koparıp Bağımsız Kürdistan kuracak!"
Burada asıl hedef Türkiye'dir. Bu millettir. Başbakan diyor ki, "Biz bu meydanı terör yandaşlarına, vampirlere teslim etmeyeceğiz. İnadına demokrasi diyoruz, açılım diyoruz..."
Açılımı diğer siyasi partililerle birlikte götürmek mümkün değil. O zaman, milletle birlikte götürmek zorunluluğu var. Ama millete anlatarak, bıkıp usanmadan açıklayarak.
Hep yazdım, açılım rayına oturduğu an ne PKK ne de Öcalan'dan eser kalır. İşte Öcalan'ın da korkusu bu zaten!
Basit bir hesap yapalım: DTP'ye oy verenlerin sayısı
1.8 milyon. Bunların içinde ancak 800 bini, bilinçli bir biçimde oy vermiştir DTP'ye; geri kalan 1.1 milyonsa ağasının isteği üzerine sandığa gitmiştir. Yani emir komuta zinciri içinde! Güneydoğu dışında, PKK'dan ve PKK'yı desteklediği sürece DTP ya da yerine kurulacak partiden uzak duran en az
7 milyon Kürt kökenli seçmen var. Bunlar, DTP'ye oy verebilirdi. Ama DTP'nin PKK söylemleri nedeniyle yanına bile uğramadı.
Öcalan'ın en büyük korkusu, kendi yerine yeni bir önder yaratılması! "Şerafettin Elçi ve arkadaşlarını öne çıkaracaklar" diye bas bas bağırmıyor mu? Onun için bu kargaşayı, İmralı'daki odasından körüklemeyi sürdürüyor da sürdürüyor.
OHAL' miş, Sıkı Yönetim'miş, tam Öcalan'ın arayıp da bulamadığı şeyler! Onun için bu tezgaha gelmemek şart!
Kaynak: Star