Obama'yı dinlerken...

Hayır Meclis'te değil, daha önce, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le yaptığı basın toplantısını dinlerken, Amerikan Başkanı'nın bazı sözleri, beni bir önceki başkanın, George W Bush'un İslam dünyası ve hukuk konusunda çok güvendiği bir danışmanıyla yaptığım iki saatten fazla süren bir tartışmayı hatırladım.

Ama durun, önce Başkan Obama'nın çok önemsediğim sözlerini aktarayım size:
"İlişkilerin şimdiye kadar hiçbir şekilde kötüleştiğini, bizlerin dost ve müttefik olmaktan geri durduğumuzu sanmıyorum. Yapmak istediğim iyi olan bu zeminin üzerine iyileştirmeler yapmaktır. Daha güçlü ABD ve Türkiye ilişkilerin kurulması, Türkiye ve ABD ilişkilerinin bir model ortaklık oluşturmasıyla mümkün olabilir. Söz konusu modelde, baskın olarak Hıristiyan bir ulusla, çoğunluğu Müslüman olan batılı bir ulus bir araya gelecek ve Avrupa ile Asya arasında bulunan Türkiye, ABD ile modern, uluslararası bir camia oluşturabilecek. Bu güvenli, saygın, refah içerisinde, görülür, engellenebilir kültürel ayrılıklar olmayan bir ortaklık olacak. Biz kendimizi Hıristiyan ya da Yahudi bir ulus olarak görmüyoruz, vatandaşların ve ideallerin birbirine bağladığı, değerlerin oluşturduğu birleştirdiği bir ulus olarak görüyoruz. Modern Türkiye de benzer birtakım prensiplerle kuruldu. Bizim her iki ülkede de gördüğümüz, bu vaadin, laik bir ülke, hukuk üstünlüğü vaadinin sürdürülüyor olması ve bu önemlidir. Bunu desteklemeye devam edeceğiz. Dünyaya bu mesajı bu şekilde verebilirsek son derece sıra dışı bir etkisi olacak ve bu ortaklığı önümüzdeki günlerde de görmek istiyorum."

***
Gerçekten bu kadar basit aslında.
İki ülkeyi, daha doğrusu Türkiye ile bütün Batı'yı birbirine yakın kılan şey, Başkan Obama'nın sözleriyle 'Hukukun üstünlüğü vaadinin sürdürülüyor olması.'

Eski Amerikan yönetimine yön veren ideologların, akademisyenlerin görmediği veya görmek istemediği tam olarak buydu: Hukukun üstünlüğüne dayalı laik model.

Başkan Bush'un danışmanıyla tartışmamın odağında da bu kavram vardı. Kendisi de hukukçu olan ve Irak Anayasası konusunda Amerikan yönetimine danışmanlık hizmeti veren bu akademisyen, şeri hukukun da 'hukukun üstünlüğü' anlamına geldiğini öne sürüyordu.

Oysa elbette şeri hukuk da bir hukuktu, 1400 yıldır işlev görüyor, gündelik hayatın bütün sorunlarını çözüyordu. Ama bir sorun var: Şeri hukuk, pozitif hukuk değildi; gelişmeye, yeni yorumlara açık olsa da sonunda Kuran'a uymak zorundaydı. Ve bu anlamda da, özgürlüklerimizin kaynağı olamazdı, olsa olsa hayattaki sınırlarımızın, bize yasak olmayan şeylerin kaynağı olabilirdi.

Amerika, bütün İslam dünyasına demokrasi getirmeye ve bu arada da Türkiye'yi model gibi göstermeye kalkıştığında, arka plandaki fikirde işte böyle devasa bir delik vardı. Bu benzetme, Türkiye'yi 'model olarak gösterme' Türkiye'den de tepki görüyordu, çünkü içimizden bazıları, 'Biz İslam ülkesi değiliz, nüfusunun tamamına yakını Müslüman olan bir laik demokrasiyiz' diyordu.

Eski yönetimin anlamadığı, Obama yönetiminin ise iş başına gelir gelmez anladığı temel fark bu işte.

Eğer Türkiye'yi hukukun üstünlüğünü hayata geçirmeye çalışan bir demokrasi olarak tanımlarsanız, Türkiye'de size kimse kızmaz. Türkiye'yi kızdırmazsanız, bizde hâlâ daha kırılganlığı süren demokrasiyi de desteklemiş olursunuz. Bu destek, eğer demokrasinin sağlamlaşmasına, sorunlarını kendi kendine çözmesine yardımcı olursa, sonunda Amerika da kazanır, dünya da kazanır, İslam dünyası da kazanır.
Obama'yı dinlerken bu vizyonu da dinledim.

Kaynak: Radikal