Obama'ya haksızlık ediliyor

 

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD Başkanı Barack Obama’yı zayıflıkla suçlayan üçüncü uluslararası isim oldu. Ondan önce Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Obama’yla görüşmesinden çıktığında, ABD başkanının güçlü bir siyasetçi olduğuna dair tek bir işaret görmediğini belirtmişti.

Sarkozy ve Davutoğlu’dan önce de, eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski Obama’nın ilk yılındaki performansından duyduğu hayal kırıklığını ifade ediyor ve başkanı usta bir hatipen varlığını dayatan bir devlet adamına dönüşmeye teşvik ediyordu.

Peki bu üç siyasetçi suçlamalarında haklı mı? Bu suçlamalar bir nebze de olsa haksızlık içermiyor mu? Evet, içeriyor. Öncelikle, Obama Beyaz Saray’a ABD yarım yüzyılın en kötü ekonomik krizinin eşiğindeyken geldi. Bu nedenle çabalarını iç sorunlara yoğunlaştırmak ve dış politikaya daha az zaman ayırmak zorunda kaldı. 

Kongre’yle kan uyuşmazlığı var
İkincisi, Obama’nın nüfuzu Kongre’nin yönetim tarafından alınan bazı kararları veya eğilimleri engellemesiyle sınırlandı. Şimdi lobiler istedikleri dış politikayı dayatır oldu. Örnek çok: 1915’te ölen Ermenilerin ‘soykırım’a uğradığına dair karardan, İran’a yaptırım öngören yasanın çıkarılmasına, Suriye’ye yaptırımların sürmesi kararına, Hamas ve Hizbullah’ın terörist örgüt olarak görülmesine kadar...

Kongre bütün bu durumlarda ABD’nin stratejik çıkarlarına zarar veriyor olsa bile yabancı çıkarlara hizmet ediyor. Obama yönetimi esasında aciz durumda. Zira Amerikan halkının çoğunluğu Afganistan, Pakistan ve hatta vatandaşlarının savaştığı Irak’ın bile haritadaki yerini bilmiyor. Obama şu an Beyaz Saray’ın otoritesinin gerilemesinin ve lobilerin iktidarının ilerlemesinin bedelini ödüyor.

Birkaç ay daha bekleyebiliriz
Ekonomik kriz ve lobilerin gücü, Obama’ya dair olumsuz yargıları hafifletiyor. Obama özellikle de ilk yılında ABD’yi, 21. yüzyılın değişikliklerine uyum sağlamaya hazır, mütevazı bir süper güç olarak sunmakta başarılı oldu. Fakat biz Obama’ya hoşgörü göstermeye hazır olsak da tarih aynı ölçüde bir hoşgörülü olmayabilir. Zira eğer Obama bir devlet adamına dönüşmez, Filistin, İran ve Afganistan’da çözümler bulmazsa, ABD dünya liderliğini kaybedecek ve başkan da bunun ilk sorumlusu olacaktır.

Daha açık konuşmak gerekirse, Brzezinski’nin deyişiyle Obama’nın başkanlığını ‘umuttan cesarete’ dönüştürmesi bir tercih değil, bir gereklilik oluşturuyor. Zira böyle yapmamasının alternatifi hem kendisi hem de ABD için felaket anlamına gelecektir.

Şimdi Obama’nın önünde varlığını kanıtlaması için birkaç ay var. Fakat bu aylar öncekiler gibi geçer ve Davutoğlu-Sarkozy-Brzezinski üçlüsünün Obama’nın zayıf bir başkan olduğu suçlaması kanıtlanırsa, işte o zaman hafifletici hükümlerin hiçbir anlamı ve gerekçesi kalmayacaktır. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 8 Mart 2010)

 

Kaynak: Radikal