İran’la varılan nükleer programa dair çatı anlaşması sonrasında Obama’nın New York Times gazetesi yazarlarından Thomas Friedman’a açıldı ve içini döktü. Onun vasıtasıyla Araplara mesaj gönderdi.
Thomas Friedman kıdemli bir gazeteci. Kralların ve liderlerin gazetecisi. Ödül avcısı. Beyrut’tan Kudüs’e gibi kitapların sahibi. Hama olaylarının şahitlerinden. 2002 yılında Suudi Arabistan’ın müteveffa kralı Abdullah’ın, planıyla ilgili ilk elden konuştuğu gazeteci. Daha doğrusu onun kaleminden Abdullah planını dünyaya duyurdu. Plan bir Yahudi’nin ağzından duyurulsa da Yahudiler plana asla iltifat etmediler. Zira iki devletli bir çözüm istemiyorlar. Karşıdan ciddi istekler geldiğinde de ipe un seriyorlar. Thomas Friedman sıradan bir gazeteci değil. İran meselelerine de kafa yoran isimlerden birisi. İran’ın İslam dünyası içindeki yerini de takdir ediyor. Geçmişe doğru tarandığında yazılarında buna dair çok fazla ipucu olduğu görülecektir.
Bu arada unutmadan, Obama’nın Thomas Friedman’a vermiş olduğu mesaj, oğul Bush rejiminin 2002 sonrası vermiş olduğu mesajın aynısı. Bush Arapların kalkınmayı beceremediklerini söylemiş, Rice da ona bir ilaveyle 60 yıldır müstebit ve zorbalara verdikleri desteğin geri teptiğini ifade etmiştir. Mesajın meali şöyle idi: 11 Eylül saldırısı olmuşsa ve bazı gençler öfkelerini ABD’den çıkarıyorlarsa bunun gerisinde zorba rejimler var. Zorbalar yüzünden öfke nöbetlerine muhatap olduklarını söylüyorlardı.
Böylece bir darbe klasiğine başvurarak, Arapları terbiye etmek için durumdan vazife çıkardılar. Rice ise bu rejimlere destek verdiklerini itiraf ediyor bununla birlikte eski halin muhal olduğunu söylüyor ve demokrasiyi desteklemenin vaktinin geldiğini müjdeliyordu. Bununla birlikte aynı Condoleezza Rice 18 ay sonra Kahire’ye geri dönerek eski politikayı canlandırmış yani müstebitlere tav ve yar olmuştur. Müstebitlerle alaka tazeleme Arap Baharına kadar devam etmiştir. 2005 ve 2006’da yapılan seçimlerde sandıklardan İslamcılar çıkmıştır. ABD ise İslamcılara hazır değildir.
*
Obama da Arapların düşmanının ne İran ne de İsrail olduğunu söylüyor ve düşmanlarını kendi içlerinde aramalarını salık veriyor. Yine zorbalık veya müstebit edebiyatına başvuruyor. İyi de cılız bir surette gelişen Arap Baharını ve ona dayalı halk iradelerinin zuhurunu arkaik rejimlerle bir olarak söndürmediler mi? Chuck Hagel vasıtasıyla Amerikalılar Mısır’da Sisi darbesine destek vermediler mi?
Şimdi de Amerikan yardımı eskisi gibi kaldığı yerden devam ediyor ve kısa bir kesintinin ardından askeri sevkiyat da yeniden başlatıldı. İnsan hakları edebiyatı buna engel olamıyor. Demek ki balık hafızalı olan sadece bizler değiliz. İstibdat veya zorbalık edebiyatı üzerinden Obama suçu Araplara atıyor ve onları günah keçisi ilan ediyor. Elbette Arapların suçu Araplara. Kimse de Arapların sütten çıkmış ak kaşık olduklarını iddia etmiyor. Lakin Obama’nın da cıva gibi üstte çıkması hiç hayra alamet değil.
Öteden beri ABD, İsrail ile Arapları kaynaştırmaya çalışır. Bunun yolu Araplarla İsrail arasındaki düşmanca duygulara son vermektir. Şimon Peres’in Yeni Ortadoğu kitabı ile BOP projesi bunu temine adanmıştır. Bu nedenle de 1990 sonrasında Arapların düşmanı ve baykuşu Saddam haline geldi, getirildi. ‘Arapların zehiri de panzehiri de kendi içindedir’ denildi.
11 Eylül sonrasında medeniyetler içi çatışmaya odaklandılar. Bu defa da Saddam yerine İslamcılar öne çıkarıldı, küresel düşman haline getirildiler. Önce Saddam sonra Kaide ve IŞID sıralamasıyla yeni düşman tanımları boy gösteriyor. Ama sıralamada İsrail yok. Aksine İsrail dost kategorisine sokulmaya çalışılıyor. Teröre karşı ortak cephede yer alıyor. Obama döneminde İsrail’den başka İran’ın da Araplara düşman olmadığı telkin edilmeye baylandı. Bu 2013 yılından beri böyle. Halbuki daha çok olmadı Türkiye gibi ülkeler İran’a yönelik olarak şiddetli ambargo uygulamaya davet ediliyorlardı. Şimdi ne değişti? Demek ki bizler ABD’nin keyfine tabiyiz. Dost ve düşman tanımını o yapacak, biz de uygulayacağız.
Obama, Thomas Friedman’a konuşmasıyla, Bush-Rice ikilisinin iki politikasını tekrarlamıştır. Araplar istibdat kültürüyle birlikte içeride düşman üretiyorlar. Bush-Rice ikilisinden farklı olarak Obama bunun Amerikan çıkarlarına zararına pek odaklanmamıştır. Fiiliyatta Obama Rice’ın yaratıcı kaos politikasını da uygulamıştır. Cılız Arap Baharını tersyüz ederek kaosa hizmet etmiştir. Şimdi bunun üzerinden yeniden bir düzen inşa etmeye çalışmaktadır. Kah aktif kah pasif politikalarıyla ABD lehine düzen çıkarmak için kaosu derinleştirmektedir (http://www.almokhtsar.com/node/435058 ).
Aslında Obama, Bush’un İslam dünyasındaki politikalarını tashih etmeye geldi ama aksine derinleştirdi. Dick Cheney kızkardeşiyle birlikte yazmış olduğu yeni kitabında Obama’nın ABD’nin gücünü gerilettiğini söylese de hiç öyle bir durum yok. Gözleri arkada kalmasın; Obama politikalarını daha ince ayar yürütüyor. Obama’nın 2009 yılında Kahire Üniversitesindeki konuşmasından geriye ne kaldı? Sırıtan ikiyüzlülükten başka!