Obama ve Erdoğan: Demokrasinin gücü

Erdoğan Türkiye'sinin ABD'ye 'hayır' dediği mekanda Obama, İslam dünyasına seslendi. Müslümanlar içinde birçok Amerikan sevdalısı ilk ziyaret onurunu kendilerinin almasını istediler ancak Obama bu onuru çantada keklik olanlara değil, kendisiyle eşit düzeyde olanlara verdi.

Erdoğan ve parlamentodaki milletvekillerinin çoğunluğu İngilizceden anlamıyordu ancak Amerikan zihniyetini çok iyi anlıyorlardı. Tıpkı Obama'nın Arapça veya Türkçe konuşmadan İslam'ı ve medeniyetini anladığı gibi...

Obama, konuşması sonrası Erdoğan'a sarıldı. Medya bu adamı Gazze katliamından kurtulan Filistinli yaralılara gözyaşı dökerken, Davos'ta da Peres'e öfkelenirken görüntüledi. Suriye'den Hamas'a ve Irak direnişine kadar ABD'nin düşmanlarını kabul eden Türkiye, ABD başkanının dünyadaki ilk durağıydı. Zira önceki ziyaretler konferanslara ve toplu görüşmelere katılma bağlamındaydı. Korkunç baskılara direnerek ABD güçlerinin Türk topraklarından Irak'a girişine karşı oy kullanmak suretiyle Bush yönetimini şoke eden Türk parlamentosunda Obama 'ABD'nin İslam'la veya Müslümanlarla savaş içinde olmadığını, ABD'nin Müslümanlarla ilişkilerinin terörle mücadele çerçevesiyle sınırlı kalmayacağını ve bütün alanlarda işbirliğine uzanması gerektiğini' ifade etti. Obama 'demokrasinin gücüne' hayran olduğu gibi İslam geleneğine de hayrandı. Batı ile İslam dünyası arasındaki anlaşmazlığın dinî değil, siyasî olduğunu belirterek soruna teşhis koydu. Türkiye'nin AB üyeliğini destekledi, kendi kültürü, önemli jeo-stratejik konumu ve etkili dış politikasıyla AB'yi zenginleştireceğini ifade etti. El Cezire Televizyonu'nun Türkiye temsilcisi Yusuf El Şerif'in de ifade ettiği üzere konuşmasında Türkiye'nin görüntüsünü Türklerden daha güzel çizdi. Bunun laikler ile İslamcılar arasındaki iç çekişmeler üzerinde yansımaları olacaktır. Zira laikler İslami köklere sahip AKP'nin Gazze savaşı sırasındaki politikalarının Türkiye'nin imajına zarar verdiği ve ABD ile stratejik ilişkilerini tehdit ettiği savını pohpohlamışlardı.

Aynı 'demokratik güçle' Türkiye, Obama'nın ABD'sine 'hayır' dedi. Tıpkı Bush döneminde 'hayır' dedikleri gibi... Zira Obama dış politikasının önceliğini oluşturan Afganistan'a Türk gücü gönderilmesinde ısrarcıydı ancak Türkler Obama'nın ziyareti öncesi Zerdari ve Karzai ile birlikte üçlü bir zirve yaptılar. Bu zirvede Türkiye'nin ISAF güçlerine imar ve kalkınmayla ilgili katılımının yeterli olduğunu ve dünyadan istenen, Afganistan'ı ordularla değil parayla desteklemek olduğunu ifade ettiler. Obama, bir Amerikan başkanından beklenildiği üzere ilk gezisini İsrail'e yapmadı. Aksine İsraillilere sağcı hükümetin gölgesinde açık bir dille seslendi ve birçok kez İsrail'in ve Filistinlilerin iki devletli çözümü kabul etmesi gerektiği üzerinde durdu. ABD başkanı olması sıfatıyla barış sürecini bu yolda izleme taahhüdünde bulundu. Ayrıca Suriye ile İsrail arasındaki Türk arabuluculuğunu destekledi ve bu müzakerelerin başlaması gerektiğini teyit etti. (Konuşma sırasında Netanyahu öfkelenmiştir ve ben televizyonu kapatıp Bush günlerine rahmet okuduğunu uzak ihtimal görmüyorum.)

Obama'nın tutarsızlığına dair bazı uyarılarda bulunuluyor. Zira Obama pratik olarak hiçbir şey sunmuş değil. Her şey güzel sözler ve vaatlerden ibaret. Fakat Obama'ya 'seni aramızda görmek istemiyoruz, İsrail'e git' mi demeliyiz? Acaba Amerikan politikalarındaki değişim, güçlerini Irak'tan çekmesi ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için bu değişimi Filistin'e taşıması anlamına mı gelmektedir? Ürdün gazetesi El Ghad, 7 Nisan 2009
 
Kaynak: Zaman