Mitt Romney ve Kongre’deki Cumhuriyetçiler Libya’daki Amerikan büyükelçisine düzenlenen saldırıyı Barack Obama’nın dış politika faciasının bir işareti olarak tasvir etmek için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar. Ancak iddia ediyorum ki tarihçiler geriye dönüp Obama’nın son dört yıldaki hatalarına bakarken çok daha farklı bir yere odaklanacaklar: Suriye devrimini feci bir şekilde ele almasına.
Büyükelçi Chris Stevens ve diğer üç Amerikalının Bingazi’de öldürülmeleri bir faciaydı ancak bu kayıplar Obama’nın siyasi seçimlerinin değil dışişleri bakanlığındaki orta düzey yetkililerin kifayetsiz güvenlik kararlarının sonucunda gerçekleşmiştir. Başkanın Suriye’yi ele alışına gelecek olursak, dış politikasının – can sıkıcı yabancı liderlerle sıkıfıkı olmaya aşırı inancından tutun da bizâthi bir amaç olarak çok-taraflılıktaki ısrarına ve Amerikan gücünü ileri sürmekte kendi kendini mağlup eden ihtiyatlılığına kadar - her bir zayıflığının numunesidir.
Sonuç, acılı ama münferit bir aksilik değil de zuhur eden stratejik bir felâkettir: Ortadoğu’nun kalbindeki bir savaş gitgide Türkiye ve Ürdün gibi hayati müttefiklere; Irak ve Lübnan gibi istikrarsız komşularına doğru yayılıyor. El Kaide Suriye’de Libya’da olduğundan çok daha faaldir; ve bu esnada, daha liberal ve laik güçler yardım etmediği için Amerika’ya karşı dönüyorlar. Çoğu sivil 30.000 insan hayatını kaybetti ve her gün daha yüzlercesi ölüyor.
Bu kargaşanın tek sorumlusu Obama değil elbet. Fakat bir dizi yanlış hesabı tutarlıydı o da şayet niyetlenilmedik sonuçları Beşşar Esad’ın uluslararası tecritten kaçması ve sonra cezadan muaf kalarak kendi halkını katletmesi olmasaydı.
Obama’nın Suriye politikası, diktatöre ulaşmak gibi yanlış bir fikirle 2009’da başladı. Obama başkan olmasından birkaç ay sonra Bush yönetiminin Esad’ı tecrit yaklaşımını tersine çevirdi. Daha sonra ABD büyükelçiliğini tekrar açtı ve George Mitchell gibi özel temsilciler atadı.
Obama politikasının sorunu, haydut bir rejimle kur yapması değildir sırf; Esad’a ulaşmaya çalışıp onun ıslah edilemez bir haydut olduğunu zor yoldan öğrenen George W.Bush’un sindirdiği dersi, bile isteye hiçe saymış olmasıdır da. Obama, Bush’un ABD’yi Esad ve Hüsnü Mübarek gibi diktatörlerden uzak tutma politikasını tersine çevirmekte yine de ısrar etmiştir ki abidevi bir yanlış hesaptır.
Geçen yıl Mart ayında Esad’a karşı ayaklanma başladığında Obama’nın ilk tepkisi, Esad’ın işbirliğine teşvik edilebileceği öngörüsü oldu. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton “pek çokları…onun reformcu olduğuna inanıyor” demişti. Bu yanılsama, Esad’ın güvenlik güçleri o vakitler sadece barışçıl gösteri yapanları vurup devirirken Amerikan yönetiminin beklemede kalmasını sağladı; Obama ancak 2011 Ağustos’unda Esad’ın “gitmesi” gerektiğini söyledi.
Suriye o vakte kadar zaten iç savaşa batmıştı. Dışişleri Bakanlığının Suriye uzmanları durumun vahametini takdir ettiler. Kongre’deki ifadelerinde Esad çabucak devrilmediği takdirde Suriye’nin, cihatçıları güçlendirecek ve komşu ülkelere sıçrayacak yıkıcı bir mezhep savaşına yuvarlanacağı uyarısını yaptılar. Fakat Obama, bazı senatörlerin müdahale önerilerini de reddetti. Bunun yerine, ikinci büyük bir hata yaptı: BM’de çözüm arayan bir politikayı benimsedi. Geçen Mart ayında şöyle diyecektir: “Yapabileceğimiz en iyi şey, uluslararası câmiayı birleştirmektir.”
Sayısız gözlemcinin doğru şekilde tahmin ettiği üzere Kofi Annan’ın BM misyonu daha baştan başarısızlığa mahkûmdu. Beyaz Saray bu gerçekliği artık inkâr edecek durumda değilken eşdeğerde fantastik bir kumara yöneldi: Vladimir Putin, Esad’a verdiği desteği geri çekmeye ve onu başkanlıktan ayrılmaya ikna edebilirdi. Bu diplomasi, Hillary Clinton’ın Kremlin’in yola koyulma kararı aldığını ve Esad’ın gidişini sağlayacak bir geçiş planını destekleyeceğini neşe içinde öngördüğü 30 Haziran’da zirvesine ulaşacaktır.
Söylemeye gerek yok, Putin öyle bir şey yapmadı. Savaş devam etti; binlerce insan öldü. Son üç aydır Obama’nın politikası negatif hale geldi: Amerikan gücünün kullanılmasına tek kelimeyle karşı çıkıyor. Seçim kampanyasına sabitlediği Ortadoğu’da “savaş gelgiti çekiliyor” sloganıyla müdahalenin çatışmayı daha da kötüleştirdiğini iddia ediyor Obama; ve savaşın Nato müttefiki Türkiye’ye doğru yayılmasını ve yüzlerce el Kaide savaşçısını Suriye’ye çekmesini izliyor.
Romney ve Cumhuriyetçilerin, büyükelçinin terör saldırısında hayatını kaybetmesi hakkında konuşmaları, savaş yorgunu Amerikalılara bunun hakkında soru sormalarından daha kolaydır şüphesiz. Fakat Obama’nın en büyük hatası Suriye’dir; gelecek yıl Oval Ofisi kim işgal ederse etsin bu hata onu bulacaktır.
Kaynak: Washington Post
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın