Obama meğer İsrail'e hiç dokunmayacakmış

Dünya halkları için umut görülen Amerikan Başkanı Barack Obama'nın politikalarını baltalamaya çalışan neocon'ların yeni bir oyunuyla mı karşı karşıyayız?

Yoksa Obama gözümüzün içine baka baka yalan mı söylüyor? Bush yönetimi döneminin gözde muhafazakar yayın organı Washington Times gazetesine bakılırsa 'öyle'. Meğer Obama bizlere 'nükleer silahlardan arındırılmış' dünya vaat ederken, Ortadoğu'nun adı bile konulmamış tek nükleer silahlı gücü İsrail'e hiç dokunmayacakmış!

Obama, BM Genel Kurulu toplantılarında 'nükleer silahlardan arındırılmış dünya' çağrısı yaparak herkesi memnun etti. Ardından bizzat ABD'nin hazırladığı, 'nükleer silahsızlanma için yeni anlaşma yapılması, de-nemelerin yasaklanması ve silah yapımında kullanılan füz-yon özellikli maddelerin üretimini yasaklayan anlaşmaların müzakerelerinin desteklenmesini' içeren karar tasarısı, BM Güvenlik Konseyi'nde kabul edildi. Geçen hafta da Batı'nın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın (NPT) imzacısı olarak yasal çerçevedeki nükleer enerji programının altında bir bit yeniği bulunduğunu iddia ettiği İran'la müzakerelere başlandı.

Gerçi, İran'ın Kum yakınındaki yeni 'gizli' uranyum zenginleştirme tesisinin açığa çıkarıldığı iddiası ile sanki Tahran saman altından su yürütüyormuş izlenimi yaratılmaya çalışıldı. Lakin, İranlıların zaten yeni kurmaya başladıkları, operasyonel filan olmayan bu tesisi 21 Eylül'de nükleer denetimleri yapan BM'ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na (UAEK) bildirmiş olması, bu tesisin de denetime açık olduğunu ilan etmeleri manipülasyonlara set çekti.

İşte bu gelişmeler her halükârda gönülleri ferahlatıcı nitelikteyken, Washington Times'ın haberi afallatıcı. Üç Amerikalı yetkiliye dayandırılan iddiaya bakılırsa, ABD Başkanı mayısta İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile ilk görüşmesinde, İsrail'e nükleer silah programını ifşa etmesi yahut NPT'yi imzalaması için baskı yapmama garantisi vermiş. Yani herkes nükleer silahlarından arınma sürecine sokulacak, lakin İsrail'e dokunulmayacak.

Zira gazeteye bakılırsa Obama, bu konuda 1969'da dönemin Amerikan Başkanı Richard Nixon ile İsrail Başbakanı Golda Meir arasındaki gizli mutabakatı teyit etmekle kalmamış, 'yazılı garanti' sunmuş! Netanyahu bunları bizzat açıklamış da kimsenin dikkatini çekmemiş. Channel 2'nin Obama'nın 'nükleer silahlardan arınma çağrısının İsrail'i de kapsayıp kapsamadığı' sorusuna Netanyahu çekinmeden şu yanıtı vermiş: "Konuşmanın bağlamından anlaşılan açıktır ki, Kuzey Kore ile İran'dan söz ediyordu. Fakat size Obama ile Washington'daki ilk görüşmemi anımsatmak isterim. Bu konuda ABD ile İsrail arasında pek çok yıldır var olan stratejik mutabakatı kendisine sordum ve teminatını aldım. Yok yere talep etmedim ve aldığım (belge) de bir hiç değildi."

1969 tarihli mutabakat, Washington'ın, İsrail açıklamadıkça yahut nükleer silah denemedikçe nükleer statüsünün pasif kabulüne dayalı. Anlaşmanın resmi kaydı kuydu yoksa da, 2007'de Nixon Kütüphanesi'nin açıkladığı dönemin Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger'ın kişisel notu 'sorma-söyleme' siyasetini teyit ediyor. Washington Times'a konuşan 'İsrail ve Bomba' adlı kitabın yazarı ve İsrail'in nükleer silahları konusunda en önde gelen otorite kabul edilen Avner Cohen'e göre, Obama'nın 'yazılı garantisi' bunun da ötesine geçtiğine işaret. 1969'un ancak bazı kişisel notlarda kalmış mutabakatını çöpe atarken, ABD'nin İsrail'in nükleer politikasını tümüyle benimsediği anlamına geliyor. Peki nedir bu politika?

İsrail'in nükleer doktrini 'Uzun Koridor' diye anılıyor. Buna göre İsrail, ancak resmen savaşta olduğu tüm ülkelerle barış anlaşmaları imzaladıktan ve komşu ülkelerin salt nükleer değil kimyasal ve biyolojik programlarını da çöpe atmasından sonra nükleer silahlarından vazgeçmeyi değerlendirecek. Dikkatinizi çekerim 'vazgeçecek' değil, 'vazgeçmeyi değerlendirecek'. Sebep de şu meşhur 'derin varoluşsal tehdit' algısı.

Oysa geçen ilkbaharda ABD Dışişleri'nin nükleer ve silahsızlanma meseleleriyle ilgili müsteşarı Rose Gottmoeller, İsrail'e NPT'yi imzalaması çağrısı yaptığında, bir anlık da olsa Amerika'nın rota değiştirdiği intibaı uyanmıştı. ABD'nin sukûneti bir yana, dünyanın kalanı İsrail'in atom silahlarını nükleer teknisyen Mordehay Vanunu'nun bunları ifşa edip (1986) bedelini 18 yıl hapisle ödemesinden gayet iyi biliyor. İsrail artık durumu yalanlamaya tenezzül dahi etmiyor. Obama'nın ise çifte standartlarla varabileceği bir yer yok. İsrail'e dokunulmazlık tanıyıp elindeki silahların hesabını soramadıkça, bu konudaki siyasetini meşrulaştıramaz. Hele de İran'la girişilen müzakere sürecinden sonra. Hem böylesi bir dokunulmazlık başta Türkiye olmak üzere herhangi bir bölge ülkesi için kabul edilebilir mi?

Kaynak: Radikal