Fırtınalı İran seçimleri, Barack Obama çağının dünyayı nasıl salladığının bir başka işareti. İktidardaki mollalar rejimin tehlikeye girmesinden endişeli; muhalefet seçimde hile yapıldığı iddiasıyla sokaklarda. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad halkın desteğini tazelediğini öne sürüyor, fakat dünyanın gördüğü şey rejimin kırılganlığı.
Ve Obama İran'daki karışıklık hakkında, kurnazca teşvik ettiği bu süreç hakkında ne söylemeli? Bence iki hafta önceki Kahire konuşmasında belirlediği çizgiyi sürdürmeli - İran'ı ve başka birçok ülkeyi yöneten baskıcı rejimlerle diyalog önerirken bile doğrudan Müslüman kamuoylarına seslenmeli.
ABD sonuca çok da şaşırmadı
Obama İran siyasetine burnunu soktuğu izlenimi verirse hata yapar. Bu mollalara, muhalefeti gözden düşürmek için ihtiyaç duydukları yabancı düşmanı kazandırır. Obama geçen pazartesi şunları söylerken doğru tonu tutturdu: "Dünya İran'ı izliyor ve seçimin nihai sonucu ne olursa, İranlıların katılımından ilham alıyor." Temel mesaj şu: İran halkını ve demokrasisini destekliyoruz. İran'ın yönetilme tarzındaki herhangi bir değişime onlar karar verecek, Amerika değil.
Belirleyici husus, genç protestocuların sokaklarda kalarak mollaları kendilerine karşı sert ve potansiyel olarak istikrarsızlaştırıcı adımlar atmaya zorlayıp zorlamayacağı. Konuya hâkim olan eski bir CIA yetkilisi, göründüğü kadarıyla İran'daki protestoların 'gevşek örgütlendiğini' ve dışarıdan hiçbir yardım almadığını söylüyor. İran üzerinde uzmanlaşmış bir başka eski CIA yetkilisi, rejimin Gürcistan ve Ukrayna'dakine benzer bir 'renkli devrim'den korkması için henüz çok erken olduğunu belirtiyor. Fakat uyarmayı da ihmal etmiyor: "Yazın ilerleyen günlerinde işler ilginç bir hal alabilir."
Konuştuğum Amerikalı istihbarat görevlilerine göre, Ahmedinecad'ın cuma günkü seçimi gerçekten kazanmış olması gayet mümkün - belki rejimin iddia ettiği yüzde 63'ten daha düşük oranda oy almış olabilir. Bir yetkili, "Sonuçların şişirilmiş olması gibi bir ihtimal var" diyor ve bunun istihbaratın ilk baştaki tahminiyle uyumlu olduğunu kaydediyor. Fakat, "İran seçim aygıtını etraflıca tetkik etme yeteneğimiz çok sınırlı" diye de ekliyor.
Obama'nın İran açılımı, seçimden ikinci çıkan eski başbakan Mir Hüseyin Musavi'nin sokaklara dökülen taraftarlarını cesaretlendirmiş gibi görünüyor. Aynı istihbarat yetkilisi, "İran kamuoyunun artan bir kesimi ABD'yle bir açılıma olumlu bakıyor ve Obama bu konuda cesaret veriyor" diye konuşuyor.
Belagatli Musavi ve karizmatik eşi, Ahmedinecad'ın kaba saba tiratlarından utanan İranlılara ilaç gibi geldi.
İran'dan ve diğer Müslüman ülkelerden gelen bilgileri yakından inceleyen bir istihbarat görevlisi, "İranlılar kendilerine gülünüp dalga geçilmesinden bıktı" ifadelerini kullanıyor.
Beyaz Saray'daki metin yazarları Kahire konuşmasını hazırlarken Amerikan istihbarat görevlilerine de danıştı - mesajı, Müslüman aşırılıkçılara en etkili karşılığı verecek tarzda düzenlemeye çalıştılar. Bu görevliler, serinkanlı rasyonel yaklaşımı sayesinde Obama'nın, aksi durumda cihatçı söyleme kapılabilecek olan genç insanlara yeni bir yol açtığına inanıyor.
Bir başka istihbarat görevlisi şunu söylüyor: "Başkanın şu ana dek yaptığı, ABD'yi farklı şekilde anlamak için stratejik bir çerçeve oluşturmak.
Obama radikal anlatıyı aşındırıyor ve bu radikal bakış açısına karşı alternatiflerin sayısını artırıyor. Radikalleşme sürecinin dışında değişimin gerçekleşebileceği fikrini daha cazip kılıyor."
Obama'nın Müslüman dünyaya uzattığı ele dair benzer bir analiz, Mısırlı eski bir cihatçı olan ve vaktiyle Kaide'nin iki numarası Ayman el-Zevahiri'nin de dahil olduğu bir şebekede faaliyet gösteren Tevfik Hamid'den geliyor. Hamid bir söyleşide şunları öne sürüyor: "Obama genç Müslümanlar arasındaki eleştirel düşünceyi teşvik ediyor, onları helal ve haram gibi basit kategorilerin ötesine geçmeye zorluyor." Hamid, Kahire'deki cihatçı grubunda söylenen bir sözü hatırlıyor: El fikr küfr, yani serbest bir tercümeyle, "Düşünmek seni kâfir yapar". Obama işte buna meydan okuyor.
Bizden yardım istemiyorlar
Mantığa karşı mantıksızlık; uzanan ellere karşı kapalı zihinler; modern dünyayla bağlantıya karşı tecrit ve gerilik; özgürlüğe karşı baskı. Obama çağı ileri adım atarken İran'daki ve Müslüman dünyanın çoğunda yürüyen tartışmanın şekli bu. Bu defa Amerika'yı sıkı sıkıya (fakat ifrada kaçmadan) halkın safına yerleştiren bir argümanımız var. Tahran'da gördüğümüz manzaralar bize milyonlarca Müslüman'ın değişime aç olduğunu hatırlatıyor - fakat bu değişimi kendileri gerçekleştirmek istiyorlar. (16 Haziran 2009)
Kaynak: Radikal