Obama İran'la savaşı tercih etmeyecek


2007 Eylül’ünde, İran hakkında 2007 Ulusal İstihbarat Tahmin Raporu yayınlanmadan önce, Salon için “Bush İran’ı niçin bombalamayacak?” başlıklı bir makale yazmıştım.
O zamanlar, George W. Bush ve Dick Cheney’in İran’a karşı askeri harekât yürüteceğinin kesin olduğuna inanılıyordu. İstihbarat analistleri, askeri yetkililer ve ulusal güvenlik bürokrasisindeki diğerleri ile yaptığım pek çok görüşme ve tartışma sonrasında o makaleyi kaleme aldığımda, Amerika’nın İran’ı bombalama yolunda olduğu şeklindeki determinist takıntılarının balonunu patlattığımdan dolayı sol ve neocon sağcı sesler tarafından geçici olarak ayıplandım.

Makalenin yazılması üzerinden geçen yaklaşık üç yıl zarfında zeminde bazı değişiklikler olduysa da pek çok şey değişmeden kaldı.

Amerika’nın dünyadaki sıcak çatışmalarla dolu tabağına bir diğer sıcak savaş ilavesinin pek çok bilinmeyeni ve beklenmedik pek çok neticesi değişmeden duruyor. Ulus ötesi terör şebekelerinin faaliyete geçmesi için düğmeye basabilecek durumda olan İran, onları kısık ateşte tutarak patlamalarının önüne geçmektedir. İran’a saldırılması halinde bu kontrol valfi havaya uçacak, İran’dan hareketle Irak, Ürdün, Suriye ve İsrail’e uzanan bir terörist otoyol oluşacaktır. Bu şebekenin dizginleri, bölgedeki müttefik Arap hükümetleri aleyhine de boşalmış olacak; ayrıca Irak ve Afganistan’daki Amerikan kuvvetlerinin ve ortaklarının ziyana uğramasına neden olacaktır.
Bu problemler üç yıl önce de vardı bugün de var.

Bunların en başında, ABD Hava Kuvvetleri’nin kendinden emin olmasına hatta iştiyaklı olmasına rağmen, diğer askeri hizmet birimlerinin öyle kanlı canlı olmamaları ve böylesi bir askeri harekâtın talep edeceği levazım ve ikmal desteğinin diğer büyük harekâtlara zarar vereceğinden korkuyor olmaları var. Başka bir ifadeyle, Amerika’nın askeri görev listesine bir başka mükellefiyet eklemek, Amerikan ordusunun belini bükecek, moralini bozacak ve nihayetinde de gitgide mâliyetli hale gelen ve güvenlik hizmetlerini beklendiği şekliyle icra edemeyen Amerikan askeri makinesine verilen yurtiçi destekte büyük bir değişimle sonuçlanacaktır.

Bu yüzden, Savunma Bakanlığı, İran’a karşı açık askeri harekât düzenleme kararı alırken veya bu yönde herhangi bir stratejik gözden geçirme sırasında kendisini düğümlenmiş halde bulacaktır muhtemelen – İran’ın çeşitli nükleer seçenekler peşinden giderken yaptığı yahut yapmadığı her ne olursa olsun hem de.

İran’ın saldırıya uğrama arzusu olup olmadığı sorusu var bir de. David Frum’un kaydettiği gibi, İran’ın teokrasi seçkinlerinin davet ettiğini yapmazdan evvel bir an durmalıdır. Frum ve ben, İran’a saldırının Ahmedinejad’a, Ayetullah Hamaney’in çevresindeki aşırı sağ klana ve Devrim Muhafızları’nın en despotik, reform karşıtı kanadına siyasi güçlerini pekiştirmek için ihtiyaç duydukları şeyi vereceğinde mutabıkız.

Çekişmeli seçimlere, İran’ın zirve seçkinleri arasındaki hengâmeye ve İran siyasi sistemindeki güçlü diğer gerilimlere bakınca, liderlik bugün pekişmiş bir konuma sahip değildir. İran’ı bombalamak, İran’ın bugünkü liderliği lehine buna bir çözüm sunacaktır.
İran’a karşı askeri harekâtın diğer bir neticesi, Amerika’nın uluslararası sistemde yeni ve daha iyi ürünler üretme kâbiliyeti hakkında hâlihazırda mevcut olan küresel şüpheleri artırabilmesidir. Dünyada pek çok ulus nazarında, Amerikan kuvvetlerinin mevzilenmesi kendine güvenden değil çaresizlikten neşet etmektedir ve arzu edilen, tahmin edilen sonuca ulaştırmayacaktır. Çin ve Rusya, bugünün sıcak ilişkilerine bakmaksızın, İran’a karşı askeri harekâtı onaylayacak bir BM kararını büyük ihtimalle veto edecekler ve bu küresel kurumun onayını almamış bir askeri harekâtın sonucunun ne olacağını görmek için kenarda bekleyeceklerdir.

Diğer kalemlerin de kaydettiği gibi, İran, diğer ülkelerden – Rusya ve Çin dâhil - hak etmediği sempati tepkilerinin lehdârı olabilir; Rusya ve Çin, Amerikan gücü İran’a karşı salıverildiğinde İran’ın petrol ve doğalgaz rezervlerini kendilerine bağlayacak bir şey olarak görüyor olabilirler ki Amerika’nın Ortadoğu’daki petrol ve enerji kaynakları üzerindeki hegemonyasının sonu olur.

İran’a saldırılması durumunda, ABD ve müttefikleri için muhtemel daha bir düzine akıbet ve zarar beklentisi ilave edebilirim – ki en ciddi olanı da böylesi bir saldırının İran’ın nükleer başlık edinme kabiliyetini olsa olsa geciktirecek olmasıdır. Saldırı halinde, bugün sorgulanabilir olan yarın kesin olarak var olacaktır. Başka bir ifadeyle, İran, Japonya gibi örtük bir nükleer seçenek izliyor olabilir. Savaş başlığı üretme kabiliyetine sahip olup o sınırda durmayı tercih edebilir. İran’ın bombalanması, gelecekte bu silahlara sahip olmasını garantileyecektir ve böyle bir durumda, İran’ın kararsız davranışlarını ve duruşunu haklı kılmak için kullandığı güvenlik paranoyası geçerli olmuş olacaktır.

Bu yüzden de İran’ın bombalanması sonrasında bile nükleer silahlı ve öfkeli bir İran var olabilir. İran dâhil, büyük devletlerin genelde dikkatlice düşünülmüş stratejik hesaplar üzerinden hareket ettiğini düşünüyorsam da bu her zaman geçerli değildir ve İran’ın duygulanıma göre davranma, intikam alma veya sakatlık yapma ihtimali artacaktır.

İran’a karşı askeri harekâtın teorik değerlendirmesini yaparken ulaşılacak en kötü sonuç budur.

Obama yönetiminde bulunan kimileri de İran’ı bombalamanın veya bombalamamanın derli toplu sonuçları olacak iki elemanlı bir önerme olmadığını biliyorlar. İsrail’in içinde bulunduğu şart ve ahvalin güvenliği ve Arap sokaklarındaki insanların pek çoğunun Arap hükümetlerinin Filistinli kardeşlerinin aşağılanmasına son verecek hiçbir şey yapmaksızın İsrail’in güvenlik tercihlerine boyun eğdikleri şeklindeki görüşü, Arap Birliği’ndeki hükümetleri tehlikeye sokacaktır.

İran siyasi liderliğinin teşvik yapısını değiştirmek için henüz yapılmamış pek çok şey olduğunu, İran liderlerini uluslararası bakımdan daha kabul edilebilir bir seyre doğru ayartmak ya da tavlamak gerektiğini düşünüyorum - ve İran Savaşı seçeneği gibi bir yıkım sürecinden yana tavır koymazdan evvel bunların denenmesi ve masaya konması gerekir.

İran’a karşı savaş seçeneği ile flört eden kimseler var Obama yönetiminde ama Bush yönetiminde olduğundan çok daha az sayıdalar. Amerika’nın küresel gücünü ve kaldıraç kuvvetini yeniden icât etmenin bir yolunu bulmak için çokça çalışan ve İran’la savaşın bu ihtimali yok edeceğinin ve de küresel hâkim güç olduğunu farzeden Amerika’nın muhtemelen sonunu getireceğinin farkında olan pek çok realist tarafından kuşatılmış haldeler.

Obama yönetiminde siyasi fırsatçılar da var; Obama ve İsrail Başbakanı arasındaki ilişkiler için korkunç geçen bir yıl sonra, İsrail-Filistin üzerindeki derin gerilimlerin 2010 seçimleri hatrına yeterince uzakta durmasını istiyorlar.

Obama’nın Benjamin Netanyahu ile metne dayalı, olumlu, arkadaşça mücadelesinin, ABD’nin İsrail’in İran, yerleşimler ve dünya bakışına boyun eğdiği anlamına geldiğinden dolayı üzülen çok kişi var.

Durumu yanlış okumak olur bu. 2010 Aralık ayı geldiğinde, benim önsezilerime göre Beyaz Saray’ın İsrail duruşuna her şeyin üstünde bir inanç besleyenlerin tümü de Obama’nın istedikleri o tek şeyi vereceğini düşünen ama hayal kırıklığına uğramış öteki çıkar grupları gibi Obama Beyaz Sarayı’ndan yana hayal kırıklığına uğrayacaklardır.

Obama, bu konuda, metne sâdık kalacak ve İsrail’in Gazze’den tektaraflı çekilmesini eleştiren destekçilerine Ariel Şaron’un dediğini diyecektir: Ulusumuzun güvenlik ihtiyaçlarını tespit ederken farklı pek çok seçeneği tartmak durumundayız. Olaylar, başbakanlık masasının arkasında otururken başka görünür.”

Aynısı Barack Obama için de doğru. İran’a karşı askeri seçeneği harekete geçirdiği takdirde, takımından bazı kişiler bu seçenekle flört ediyor olmasına rağmen, biliyor ki ABD ve müttefikleri için kazançlı bir sonuç yoktur.

Özgün Başlık:Aşırı heyecana gerek yok: Obama İran’la savaşı tercih etmeyecek
Kaynak: Huffington Post
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı