2010 sona ererken ve 2011’e girerken, Obama’nın her alanda karşılaştığı çıkmaz devam ediyor. Obama ikilemi bütün cephelerde tatmin edici bir çözüm olmaksızın sürüyor.
Ekonomik cephede - ABD ekonomisi bir yandan yüzde 10’a varan işsizlik oranı bir yandan haczedilen ev sayısının artmasıyla mücadele etmekte. Ayrıca büyük ölçekli şirketler ABD dışında yatırım ve ticaret yapmaya yönelirken, büyük bankalar da küçük işletmelere verdikleri kredileri düşürmekte. Tüketiciler neredeyse sadece Çin, Hindistan ve başka ülkelerinden ithal edilen ürünlere bağımlı hale gelmiş durumda. ABD doları hastalıklı Euro ve Yen karşısında hızla değer kaybediyor. Tüm bu olanlar karşısında adeta ABD Başkanı ve topal ördek konumunda olan ABD Kongresi’nin belirlediği tek strateji ise, önceki başkan Bush’un orta gelirli ve milyoner sınıf için yaptığı vergi kesintilerini iki yıl daha genişletmek oldu. Böylece, ABD’nin kontrolden çıkmış bütçe açığına muhtemelen Çin’den alınan borçla karşılanacak yaklaşık bir trilyon dolarlık miktar daha eklenmiş oldu.
Siyaseten sıkışmışlık
Siyasi alanda - 2008 sonunda Demokratların, Başkanlık yarışı ile birlikte Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğu kazanmasına rağmen, Cumhuriyetçi azınlık mücadeleyi bırakmadı ve Demokratlar karşısında başarılı bir siyasi mücadele sürdürdü. Senato’nun yüzde 60 evet oyunu zorunlu kılan kuralın da sağladığı avantajla Cumhuriyetçiler tasarıları yavaşlatıp bazı kararların alınmasını da durdurmayı başardılar. Cumhuriyetçiler hayır oyunda bir blok şeklinde birleşirken, Demokratlar evet oyu kullanan liberal demokratları ve hayır oyu veren muhafazakâr demokratları dahi kucaklayamayıp bir blok oluşturamadılar. Örneğin, sağlık reformuyla ilgili düzenlemenin kabul edilmesi, Cumhuriyetçilerin birçok değişikliğine maruz kalıp zayıflatıldıktan sonra ancak bir yıla yaklaşık bir süre içinde gerçekleşebildi.
Kasım 2010 seçimlerinde bağımsızların çoğunluğunun Cumhuriyetçiler için oy kullanması, Senato’da Demokratların çoğunluğunun sadece iki senatöre inmesine neden oldu, Temsilciler Meclisi’nde de Cumhuriyetçilerin kontrolü sağlaması gibi büyük bir değişikliği de beraberinde getirdi. Şimdi Başkan Obama’nın bir taraftan liberal Demokrat tabanından gelecek saldırılara maruz kalırken diğer taraftan da Cumhuriyetçilerle uzlaşmaktan başka bir seçeneği kalmadı.
Uluslararası arenada - ABD, sonunu getiremediği ve kendi içinde dahi büyük oranda desteklenmeyen Afganistan savaşı ile karşı karşıyadır. Bununla birlikte, İsrail’in, tüm uluslararası tepkilere rağmen Filistin topraklarında Yahudi yerleşim alanlarını durdurmayı reddetmeye devam etmesi nedeniyle ABD’nin, İsrail ve Filistin için yürüttüğü barış görüşmelerinin de hezeyana uğradığı söylenebilir. İran ise gerek nükleer programına devam ederek gerekse Gazze, Lübnan ve Afganistan’daki bazı güçleri destekleyerek ABD’ye adeta meydan okumaktadır. ABD İran’la ilgili olarak etkili bir siyaset geliştirememektedir. En son Wikileaks belgeleri ile ortaya çıkan ABD’nin diplomatik skandallarıyla ABD’ye olan güven tüm Dünyada bir kez daha sorgulanmaya başlandı. Tüm bu yaşananlardan sonra uluslararası arenada farkına varılan, Obama’nın seçim vaadi olan “değişim”e ilişkin iyi niyetine rağmen, pek de bir şeyin değişmediğidir.
ABD dış politikası, Türkiye gibi küresel ve bölgesel ortakları daha fazla dinleme ve daha çok işbirliği içinde bulunmasındaki isteksizliğinin zararını görmektedir. ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli müttefiki ve Obama’nın üç acil stratejik sorun olarak belirlediği Afganistan, Irak ve İran meseleleri bakımından da en kritik ortağı olması itibariyle Türkiye, Obama’yı İran’ın nükleer program konusunun diplomatik yollarla çözümlenmesi ve Afganistan savaşını tüm bölgeye yayılmadan durdurma konusunda teşvik etmeye devam etmektedir. Buna rağmen, bu yıl mart ayında ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Ermeni iddialarına ilişkin kararı bir oy farkla kabul ederken, geçtiğimiz günlerde konuyu Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nun topal ördek oturumunda gündeme getirmeye çalıştı ve fakat başarılı olamadı.
Şimdi asıl soru şu: ABD’den 2011 ve 2012 senelerinde ne beklenmelidir? ABD’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar temel politika değişikliklerini zorunlu kılmaktadır. Ekonomik anlamda, Amerika daha çok üretmeli, daha az harcamalı, bütçe dengesini sağlayarak açığı ve borçlanmayı azaltmalıdır. Kurulacak yeni uluslararası ekonomik ilişkiler adil rekabeti ve ticareti teşvik etmeli, ekonomi kumar zihniyetinden arındırılmalıdır. ABD, bölgesel ve küresel sorunları çözme konusunda bölgesel ve küresel aktörlerle daha fazla işbirliği yapmalıdır. İhtiyacı olan şey daha fazla diyalog ve diplomasi. Kaldı ki, İsrail-Filistin anlaşmazlığı, İran’ın nükleer konusundaki hırsları ve Afganistan savaşları gibi zor ve sorunlu alanların çözüme kavuşması için de samimi müzakerelere başlaması gerekmektedir. Amerikan diplomasisinin güvenilirliğini yeniden tesis etmeli, hem diğer ülkelerle hem de kendi içindeki diplomasi dilini yenilemeyle işe başlamalıdır.
Obama nasıl kurtulur?
Siyasi olarak görünen o ki ABD, seçmenlerin etkisini artıracak ve lobi etkisini azaltacak esaslı reformlara ihtiyaç duymaktadır. Ancak ABD’deki siyaset oyun sahası çok fazla çatışan güçler tarafından yönetilmektedir. Başkan Obama liberal politikaları takipteki yetersizliğinden dolayı partisinde daha da güçsüzleşecektir. Bununla birlikte Cumhuriyetçiler ve Çay Partisi hareketi de 2010’daki yeni kazanımları ile yönetimdeki yetkinliklerini kanıtlama ihtiyacındadırlar. Yakın zamanda yenilgiye uğrayan Demokratlar 2012 seçimlerinde zemin kazanmak, mesafe kat etmek zorundadırlar. Kasım 2012’ye dek sürecek başkanlık seçimi şimdiden start aldı diyebiliriz.
Bu koşullar altında önümüzdeki 2 yıl ABD’de büyük ölçüde esaslı değişiklikler beklenmemeli. Obama, ABD’de ulusal siyasette yürütülen ihtilaf ve anlaşmazlıklara odaklanırken önünde duran aşılması zor küresel sorunları çözmenin üstesinden gelebilecek mi?
* Dr. CÜNEYT YÜKSEL; AK Parti Mardin Milletvekili / Siyasi ve Hukuki İşler Başkan Yardımcısı
Kaynak: Star