Obama değişim değil, yeni bir emperyalizm söylemi getirdi

ABD yönetimi Irak, Afganistan, Lübnan ve Filistin'deki savaşların yanı sıra İran ve Kuzey Kore'ye yönelik yaklaşımıyla şekillenen imajını, yeni politikalarını beğendirmeye çalışan halim selim bir noktaya taşıyarak bir gecede değiştirmeye çalıştı. Başkan Barack Obama birkaç gün önce karşımıza nükleer silahtan arınmış bir dünya çağrısıyla çıktı. Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen Obama'nın, "Müslümanları zulüm ve şiddetle mücadelede dost ve ortak olarak görmemiz, onlarla ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı temelli bir ilişki kurmak gerekiyor" diye konuştuğu da aktarıldı.

Fakat bu tutumlar incelendiğinde, şer ve emperyalizm imparatorluğunun
söylemi değişse de aynı kalacağı görülüyor. Obama yönetimi, ekonominin aldığı ağır darbenin ardından ABD'nin dünyaya duyduğu ihtiyaç artarken dış politika söylemini yeniden formüle etmesi gerektiğini anladı. Obama döneminde Washington politikalarında yaşanan değişim, Amerikan hegemonyası açısından en sorunlu bölgelerdeki nesnel şartlardan kaynaklanıyor. Obama ABD'nin Irak'ta istenen değişimi gerçekleştirmesinin ve İsrail'in de Lübnan ve Gazze'deki savaşlarını George W. Bush destekli çirkin katliamlar yaparak sonlandırmasının ardından geldi. Yeni başkan İran'a yönelik diyalog içeren yumuşak bir siyaset izlemek istiyor, ancak Tahran'ın barışçıl nükleer programını engelleme amaçlı ambargo ve uluslararası seferberlik politikası devam ediyor. Kuzey Kore nükleer programından ödün vermesine rağmen hedef ülkeler listesinden çıkarılmadı. Washington Pyongyang'ın uzun menzilli füze geliştirmesi nedeniyle dünyayı ayağa kaldırırken, kendisi ve Batılı ülkeler askeri amaçlı binlerce füze ve uydu fırlatıyor.

Araplar askeri yatırım yapmalı

O halde emperyalist ülkelerin ahlak ve adalet için kendi politikalarından vazgeçeceklerini düşünenler yanılıyor. Bu soylu değerlerin emperyalizm literatüründe yeri yoktur. Washington sermayenin belirli bir grubun elinde toplanmasına izin verdiği için kapitalist ekonomisiyle yenildi. Politikalarını reddeden tutumlarla karşılaşırsa siyasi açıdan da yenilecek.

Bu nedenle Araplar diğer devletlerin dış politikalarındaki değişimlere dair yorum yapmayı bırakmalı, kendi politikalarında değişime gitmeli, imkânlarını ve askeri güçlerini artırmalı. Düşmanları Filistin işgalini sürdürmekten ve Arapların mukadderatlarını ellerinde tutmaktan caydırmak için en önemli yol askeri güçtür. (Ürdün gazetesi Sebil, 9 Nisan 2009)

Kaynak: Radikal