Obama Cumhuriyetçi bir realist mi?

2012 başkanlık seçim kampanyası sırasında bazı liberteryan dostlar şu konuya değindiler: Barack Obama ve Mitt Romney’in dış politika gündemleri arasında gerçekte büyük bir farklılık yok. Obama, Afganistan’da askeri takviyesine, İran’la karşılaşmasına, Libya’ya askeri müdahalesine, İsrail’e meydan okuyamamasına bakınca, 2008 seçimlerinde sergilediği pasifist diplomasi ve ulusal güvenlik cinsinden çok farklı çıktı. Uzun lafı kısası, Obama ve Romney aynı dış politika kumaşından; Ortadoğu ve diğer bölgelerde müdahaleci askeri yaklaşımı destekliyorlar. Dolayısıyla George W.Bush’un terfi ettirdiği neocon/yeni-muhafazakâr politikaları eleştiren liberteryanlar ve cumhuriyetçiler 2008’de olduğu gibi aptal durumuna düşmemeli, oyu Obama’ya kullanmaktan kaçınmalıydılar.

Aslında, Obama ve Romney dış politika ikizidirler anlatısını ileri sürerken, Cumhuriyetçiler Romney-Ryan adaylığına oy kullanmaları için Liberteryanları sıkıştırıyorlardı. Bu iki cumhuriyetçi her şeyden önce serbest pazar odaklı politikaları Demokrat Beyaz Saray sâkininden daha fazla savunuyorlardı.  Çoğu liberteryan böyle yaptı veya Gary Jonhson’ın adaylığını desteklediler.

Obama’nın Chuck Hagel’i savunma bakanı adayı olarak göstermesinin ardından bugünden geriye bakınca, oyumu Obama için kullanmam (vakti zamanında kınanmıştım) bugün Kasım ayına nispetle bana daha anlamlı geliyor.

Romney’in başkan seçildiğini farzedelim: Seçilmiş başkan Romney (neocon’lar Bob Zoellick’i veto ettiklerinden dolayı) dışişleri bakanı olarak John Bolton’u, savunma bakanı olarak da Joe Lieberman’ı atardı.(Demokratlar bu “partilerüstü” adaya, Cumhuriyetçilerin Hagel’in atanmasına verdiği tepkiden daha az tepki verecektir.) Romney Beyaz Saray’ı ve Kongre arasında müzakere edilen bütçeye gelince, Obama başkanlığında Kongre’nin onayladığı bütçeden çok da farklı olmayacaktı.

Mesele şu ki Amerikan başkanları savaş ve barış gibi konularda farklılık yaratırlar; ekonomik ve iç siyasi konulardaki etkileri daha azdır. Beyaz Saray Kongre’yi ve Amerikalıları Irak’a soktu. Ancak onları sosyal güvenliği özelleştirmeye itemedi.

Fakat bir şeyi ortaya koymalı. Romney ve onun dış politika kliğindeki isimler bizi Irak işgalini Fırat kenarında piknik hükmünde kılacak yeni askeri maceralara ve bataklıklara sokamasınlar diye Obama’ya oy verdim. Ya Romney ya da Obama’ydı (ve üçüncü bir partinin başkan adayına oy atmayı seçmen mastürbasyonu olarak görüyorum; çok kısa süreliğine tatmin edicidir ama gerçeği değildir.)

Aynı zamanda, Obama’yı müdahaleci olmayan; veya barış hareketi mensubu olarak da asla görmedim. Doğrusu, verdiği demeçler ve politikaları, bana George W.H.Bush ve onun James Baker, Brent Scrowcroft gibi zirve “realistlerini” hatırlatmıştır; büyük tasarımlar ve ideolojik haçlı savaşları yerine pragmatizmi ve işin içinden bir şekilde çıkmaya bakan yaklaşımı tercih ederlerdi. Topyekûn savaşları değil kısa askeri harekâtları seçerlerdi; Teddy Roosevelt yerine Woodrow Wilson’u.

Obama’nın Arap Baharına verdiği ihtiyatlı tepkiler, I.Bush’un Berlin Duvarının ve Komünizmin çöküşüyle baş etme çabalarını hatırlatmaktadır. Saddam Hüseyin’i Kuveyt’ten çıkarmak ama Irak’ı işgal etmemek, I.Bush’un realpolitiği ile II.Bush’un mesiyanik/kurtarıcı dış politikası arasındaki karşıtlığı sergilemiştir. Bu bakış açısından, Obama’nın Libya’da ve Ortadoğu’nun tamamında geriden liderliği, yanısıra Irak’tan (ve görünüşe göre Afganistan’dan) askeri çekilişin hızlandırılması hâlis I.Bush yaklaşımıdır ki pek çok yeni-muhafazakârın/neocon’un bugün Obama’yı horladıkları aynı yoğunlukta baba Bush’tan niçin nefret ettiklerini de izah etmektedir.

Her ne kadar I.Bush’un eski Yugoslavya’da beliren iç savaşa müdahaleye gönülsüzlüğünü, Batı Şeria’daki yerleşimleri durdurması için o dönem İsrail’deki Lükud hükümetine yaptığı baskıyı alkışladımsa da benim müdahalecilikten daha da uzak yaklaşımım, I.Körfez Savaşına, Amerika’nın Panama’yı işgaline niçin karşı çıktığımı açıklamaktadır. 11 Eylül’den sonra Beyaz Saray’ı işgal eden kişinin oğul Bush değil baba Bush olmasını dilerdim.

Baker-Scrowcroft realpolitik geleneğinin fikri mirasçısı Cumhuriyetçi Hagel’i seçen Obama, başkanlığını, en azından dış politikada George W.H.Bush yönetiminin bir kopyasına tahvil edecek büyük bir adım atmıştır.

Obama’nın iç politikada savunduğu birçok şey, vergileri yükseltmekten tutun da göç kanunu ve çevreyi korumaya kadar çeşitli alanlarda I.Bush yönetiminin (veya Nixon, Ford yahut Eisenhower yönetimlerinin) yapacaklarından çok da farklı değildir. Kısacası Obama bir sosyalist değildir; bir sosyal demokrat da değildir. Sadece iyisinden eski bir merkeziyetçi Cumhuriyetçi’dir.

Kaynak: The American Conservative

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın