Nurculuk, Gülen ve Genelkurmay

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un konuşmasının ardından başlayan tartışmalara, bugün bir başka boyutuyla bakmaya çalışalım.

Başbuğ'un konuşmasındaki 'cemaat' değerlendirmesinin, Gülen hareketini hedef aldığını ve bunun da önümüzdeki dönemin en ciddi gerilim hatlarından biri olduğunu son yazıda ele aldık.

Sorumuz şu: Acaba bu çatışma, taraflardan birisinin, diğerinin gösterdiği hedefe düşman olmasıyla mı ilgili? Daha açıkçası, TSK ile Gülen hareketi arasındaki bu gerilim, hedef farklılığından mı kaynaklanıyor?

Prof. Yasin Ceylan'ın bu haftaki Radikal İki'de yayınlanan 'İslam, Nurculuk ve Fethullah Gülen hareketi' başlıklı yazısı ilginç bir değerlendirmeyle başlıyor:

'İslam dünyasında Batı kültürüne ve Batı modeli yaşam tarzına tepki gösteren en eski ve en etkin akım Nurculuk'tur.'

Makale ayrıca '...Tarihi bir realite olarak Said Nursi ile Mustafa Kemal arasındaki ihtilaf bilinir. Said Nursi'nin Kemalist reformları benimsemediği ve onlara karşı mücadele verdiği de bilinir' tezi savunuluyor.

Meselenin reformlara karşı olma kısmını ayrı, Cumhuriyetin kuruluşuna verilen destek kısmını ayrı değerlendirmek gerekiyor. O nedenle Prof. Ceylan'ın buradan hareketle savunduğu tezler daha da tartışmalı hale geliyor. Tıpkı 'Nur hareketinin Kemalizm'le barışmasını zıtların buluşması olarak görürüm' tespitinde olduğu gibi.

* * *

Ceylan'ın makalesi hem tartışmalı tezlere sahip, hem de gündeme yeni sorular taşıyor. Ancak sonuç itibarıyla Başbuğ'un konuşmasıyla birlikte tekrar çoğumuzun yüzüne çarpan şu gerçeği değiştirmiyor. Türkiye'de din, laiklik, cemaat gibi tartışmaları hele de medya üzerinden yürütmek mümkün değil. Meslektaşlarımızın bu konulara merakı, gündelik tahriklerin ve ayaküstü kurcalamaların ötesine geçemiyor.

Her şeyden önce 'cemaat' kavramını gayrımüslimler dışında kullanmak doğru mu, daha bunu bile doğru dürüst ele almış değiliz. İsmail Kara'nın yerinde hatırlatmasıyla bu kavram Müslümanlar için olsa olsa 'cami cemaati' olarak kullanılabilir. (Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam, Dergah Yayınları, s. 311)

Elbette zaman içinde ortaya çıkan yeni anlamlar ve fiili durum, bize yeni bir 'cemaat' tanımı verebilir. Ne yazık ki Türk ordusunun en tepesindeki ismin, bu konulardaki tanımları ve algıyı yenileme çabası, ısrarla 'yabancı'lar üzerinden. O nedenle buradan sağlıklı bir algılama beklemek fazla iyimserlik olacaktır.

Osmanlı modernleşmesiyle Cumhuriyet arasındaki zihinsel alışverişi dikkatten kaçıranlar, bugün 'dini cemaat' olarak varlıklarını ilan eden yapıları anlama konusunda mesafe almakta güçlük çekiyor. Altını çizerek ifade edelim. Eğer Gülen hareketini bu modernleşme serüveninde 'karşı' tarafa koyarak anlamaya çalışıyorsak, daha ilk dersten sınıfta kaldık demektir.

Cemaatlerle modernleşme arasındaki ilişki asla tek taraflı değildir; aksine birini diğerini dönüştürdüğü son derece karmaşık bir süreçtir. Hele Said Nursi'den itibaren Nur hareketini inceledikten sonra bu hareketin Gülen versiyonunu 'Modernleşme karşıtı' olarak ilan etmek, hayli eksik ve tartışmalı bir yaklaşım olacaktır.

* * *

Gelelim bu yazının sebebi hikmetine. Malumunuz, birkaç gün sonra Genelkurmay Başkanı yeniden medyanın önünde konuşacak. Muhtemeldir ki, helikoptere alınmayan meslektaşımızdan, geçen haftaki konuşmaya kadar pekçok konu ele alınacak.

En azından 'taraf'lara yakın tarihin penceresinden küçük bir katkımız olsun. Kim bilir belki meselenin özünü tartışmaya vesile olur.

Kaynak: Star