Nükleer Zirve'de İran'ın geleceği

 

ABD'de düzenlenen Küresel Nükleer Güvenlik Zirvesi 47 ülke  ve liderlerin katılımı ile başladı. Gözler 2 gün boyunca bu zirveden çıkacak önemli kararlara çevrilecek. ABD başkanı Obama geçen hafta nükleer stratejisini açıklarken, aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile Prag'da  Nükleer silah indirimini öngören tarihi bir anlaşmaya imza attı. Bu zirvenin temelde en ağırlıklı yanı, İran'ın Nükleer planı, programı ve kaderinin şekillendirilmesi olacak. Zirve öncesi ABD ve Rusya dünya kamuoyuna nükleer teknolojilerinin sınırlandırılması ve gelecekteki stratejileri hakkında bilgi verirken, bir kez daha olaya bakışları hakkındaki çifte standartçı yaklaşımı gözler önüne seriyor.

Dünyanın en çok Nükleer silahına sahip iki Ülkenin, İran için karar ve yaptırım alma yetkisini ellerinde bulundurmaları İslam dünyası için çok acı verici bir durum. Washington, Moskova ve Pekin'in  son haftalarda, Nükleer terör ve nükleer silahların yayılmasını İran'ı kastederek eleştirmeleri  kamuoyu vicdanını hiç de ikna etmemektedir. Zirve ağırlıklı olarak İran için bir karar almayı ve İran'a yapılması düşünülen ambargoyu içerecek. İkna edilmesi düşünülen ülkelerin başında Türkiye Çin ve Rusya gelmektedir. Rusya ve Çin'in nasıl bir sonuca varacağı  pek kestirilemez, fakat Türkiye her halükarda ya karşı çıkacak ya da çekimser kalacaktır.

Sayın Başbakan Tayyib Erdoğan ve Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül İran'a yaptırım konusunda soğuk kanlı ve itidalli açıklamaları ortada. Obama ise yaptığı açıklamada uzun vade de nükleer silahları tartışma gündeminden çıkarmaya hazırlanırken, diğer yandan yeni üretilmiş konvansiyonel silahlara yönelmeye hazırlanıyor.

Bir yandan dünyayı nükleer silahlardan arındırmanın anlaşmalarını yaparken diğer yandan istisna plan olarak sunduğu; terörist organizasyonların yanına eklenen, haydut devletler sınıfındaki İran ve Kuzey Kore ye caydırıcılık yaratmak için bu iki ülkeye nükleer silah kullanımını kolaylaştırıyor. Obama 5 nisan 2009 da Prag'da 'soğuk savaş bitti ama binlerce nükleer silah var bunları azaltarak nükleer silahsız bir dünya yaratacağız demiş' idi. Gazze'de kullanılan kimyasal silahlar ve Gazze de kanser vakalarının artmaya başlaması karşısında en ufak bir yaptırım uygulanmadı İsrail'e. Felluce'de ve Irak şehirlerinde, direniş bölgelerinde kimyasal silah kullanan ABD  yönetimi kimseye hesap vermedi, Rusya 1994 ve 2004 yılları arsında Çeçenistan ve Grozni kullandığı kimyasal silahlar ile ilgili hiç kimseye hesap sormadı. Çin  Doğu Türkistan topraklarında nükleer denemelerini yıllarca gerçekleştirirken Tarım hayvancılık ve insanlar üzerinde yapmış olduğu katliamların hesabını kendisinden sorulmasına asla müsaade etmedi. Son 3 yıldır Afganistan da bulunan NATO güçleri bölgede her türlü silahları denemektedir, bununla ilgili bölgeye asla gözlemcilerin  girmesine müsaade  edilmiyor.

2 gün boyunca Zirve de asıl söz söyleyecek ülkelerin 5'i BM Güvenlik konseyi daimi temsilcisidir. ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa, 15 üye ülkelerin içinde veto yetkisine sahip ülkelerdir. Bu  5 ülke aynı zamanda dünyanın en çok silah üreten  ve pazarlayan ülkeleridir. Dünya silah tacirlerinin baş aktörleridir. Diğer yandan ise güvenlik konseyinin daimi veto yetkisini elinde bulunduran ülkeler. Şunu da unutmamak gerekir ki körfez savaşı kararları BM güvelik konseyi tarafından onaylanmış idi. Diğer nükleer silaha sahip ülkelere baktığımızda Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail'i görüyoruz. Avrupa'da , nükleer silahlarını bulunduran ülkelere baktığımızda Almanya, Hollanda, Belçika, İtalya ve Türkiye'yi görüyoruz.

Türkiye'de İncirlik üssünde 90 dolayında nükleer başlık bulunuyor. Bugün İran nükleer enerji geliştirmesine mani olan ülkeler maalesef yıllardır İslam topraklarında Müslüman halkları kimyasal silahlar ile katletmektedirler. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad  yaptığı açıklamada;  ABD önce kendi atomlarını yok etsin, derken aslında İslam dünyasının İran'a destek vermesi gerektiğinin mesajını veriyor. ABD'nin İran, Afgan, Pakistan ve Filistin politikaları belli iken, İran'ı atom bombası yapmakla suçlamaya çalışan ABD bugüne  kadar binlerce atom bombası yaptığını ve kullandığının hesabını vermelidir diyerek İslam  dünyasından daha güçlü bir destek  bekliyor. ABD ve Batı'nın İslam dünyası ve İran'a çifte standart ile yaklaştığı inkar edilemez.

Özellikle BM, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Af Örgütü, Zirve'nin İran'a yaptırımındaki tek yanlı taraflı bakış açısı karşısında tavrını ortaya koymalıdır. Aksi halde bu yaptırım Hristiyan dünyasının İslam dünyası arasındaki savaş olarak algılanacaktır. Medeniyetler ve Dinler Arası dialog projeleri asla maya tutmayacaktır. Burada İran'a çok iş düşüyor, özellikle İslam devrimin den bugüne,  İran uluslararası Farisi Diplomasi başarısını İslam ve Arap dünyasında gerektiği gibi yürütme sıkıntısı yaşıyor.

İran siyasileri ve dini önderleri devrimin 30 yılını ve önümüzdeki 10 yılı, İslam ve Arap dünyası ile  siyasi dini ilişkilerini yeniden biçimlendirme kararını almalılar. İran'ın ciddi bir şekilde İslam dünyası ile açılıma ve  barışa ihtiyacı var. İran yalnızlığını sadece  Filistin davası ile aşabiliyor. Arap dünyası ile tek ortak yönü Filistin davasıdır. Dini  ve Siyasi önderler özel bir istişare komisyonu oluşturarak İslam-Arap dünyası açılımını gerçekleştirmelidir.

İhtilaflı konuların yeni kuşaklara aktarılmaması konusunda yeni ciddi bir yöntem belirlenmesi gerekiyor, aksi halde bu boşluk uluslar arası ajanlar tarafından çok ciddi olarak kullanılmaktadır. İran'ın çalışkan, zeki devlet adamlarının bu gerçeği görmeleri ve bir şeyler yapmaları gerekiyor. İran'ın ABD ve İsrail İngiltere  gibi güçlü düşmanlarına karşı, İslam Dünyası siyaseten İran'ın  yanında olacaktır...

Sonuç olarak batı Hristiyan dünyası Müslüman İran devletinin gücünü kırmaya yönelik çaba gösterirken, Nükleer Zirveden İslam Dünyası gereken mesajı ve dersi almalı. İKÖ, İslam Dünyası Sivil toplum  İran'a gereken desteği çok güçlü bir şekilde verecektir, Müslüman İran ulusunun Irak, Afganistan ve  Lübnan gibi parçalanmasına izin vermeyecektir…

Kaynak: Vakit