Nükleer yarışı başlatan İran değil

 

İran'ın nükleer güç olmaya çalıştığı iddiaları mantıksız görünmüyor. Keşke bölge nükleer silahlardan arındırılmış olsaydı; ancak İsrail'in bu silahlara sahip olması karşısında aynı şeyi istemek Tahran'ın doğal hakkı

Acaba ABD, George W. Bush'un görev süresi dolmadan önce İran'ın nükleer tesislerini vuracak mı vurmayacak mı? Bazıları bir saldırıya kesin gözüyle bakıyor, kimisi ihtimal vermiyor. Ben, kişisel olarak bilemiyorum. Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin ofisindeki savaş çetesi ve İran'ın vurulmasına yönelik devam eden İsrail baskıları göz önüne alındığında operasyon ihtimali baskındı. Fakat 16 Amerikan istih-barat biriminin İran'ın nükleer programınının askeri yapısına 2003'te son verdiğine dair onayını yansıtan Ulusal İstihbarat Rapo-ru'nun açıklanması sonrası bu ihtimal geriledi.
Geçen ay gerginliğe dönüş yaşanmış ve istihbarat raporunu yazanlar, insanların raporu yanlış anladığını iddia etmişlerdi. Ardından ABD'nin Irak'taki güçlerinin komutanı David Petraeus ve Irak Büyükelçisi Ryan Crocker gibi liderlerin, dikkatleri yeniden İran'a ve sözde 'tehlikesine' yoğunlaştırma amacıyla Kongre'de verdikleri ifadeler geldi.

Türkiye de sahip olabilir
İran tehlike oluşturuyor ancak Bush yönetiminin iddia ettiği tehlike değil bu. Zira İran bilinen emellerinin ışığında, küçük Körfez ülkeleri için bir tehlike. Birleşik Arap Emirlikleri'nin üç adasını işgal altında tutuyor ve bu konuda her tür müzakereyi reddediyor. Dahası, uzantıları ve casusları kanalıyla Irak'taki nüfuzunu genişletmeye çalışıyor.
İkincisi, İran'ın ABD'nin sözünü ettiği tehlikeyi oluşturmasını temenni ederdim.
Bir gün, İran'ın nükleer bombaya sahip olduğunu ilan eden bir açıklamayla şaşırtılmayı bekliyorum. Ortadoğu ve dünya için en hayırlısı, bölgenin kitle imha silahlarından arındırılması. Fakat İsrail bu silaha sahip oldukça, ABD onu destekledikçe ve Ortadoğu'da başka bir ülkenin bu silahlara sahip olmasına karşı çıktıkça, ben İran ve Türkiye de dahil bütün bölge ülkelerinin nükleer silahlara sahip olmasını destekliyorum.
Dolayısıyla, Bush yönetiminin İran'ın nükleer silah edinmeye çalıştığı iddiasını onaylıyorum. Ancak bu yönetimin aksine, İsrail silahlarını elinde tutarken, İran'ın nükleer silah elde etmekte başarılı olmasını temenni ediyorum. Operasyonla bomba arasında bir yarış yaşanıyor. Altı dünya gücünün sunduğu son teşvik paketini reddetmesi, İran'ın dürüst olmayan niyetlerinin bir başka kanıtı.

Bush yönetimi bir saldırıya hazırlanıyor. Böyle bir saldırı hâlâ olası. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Arap-İsrail ihtilafına odaklanıyor, ancak hiçbir bölge gezisinde İran'a karşı kışkırtma fırsatını da kaçırmıyor.
Cheney'nin marttaki ziyaretinin tüm hedefi, bölge ülkelerinin gelecekteki bir saldırıya desteğini almaktı. Ziyaret edeceği ülkeler listesine son dakikada Türkiye'yi de ekledi ve Türk liderlere operasyona destek için baskı yaptı, ancak hiçbir söz alamadı. Suudi Arabistan'ın tutumuysa, genel Arap tavrını yansıttı. ABD başkan yardımcısına Suudi Arabistan'ın operasyona karşı olduğu ve İran'a karşı topraklarının kullanılmasına izin vermeyeceği bildirildi.

ABD Savunma Bakanı Robert Gates İran'ı uyarmak için Körfez'e ikinci uçak gemisinin gönderileceğini açıkladı. Gates, İran'ın Iraklı milisleri eğitip silahlarla donatmasının Amerikalı askerlerin ölümüne yol açtığını ifade etti. Kendisi ve başkaları, Irak'taki Kudüs gücünün ve özel cemaatlerin rolünden dem vurdular. Hatta dün, Hizbullah'ın İran'da milisleri eğittiğini iddia edenler bile vardı.
Petraeus, Kongre'deki ifadesinde İran'ın silahlandırdığı milislerin Irak demokrasisi için uzun vadedeki en büyük tehlikeyi oluşturduğunu iddia etti. ABD Genelkurmay Başkanı Micheal Mullen, İran'ın teröristlere ve direnişçilere silah gönderimini durduracağına dair birkaç ay önce verdiği sözü yerine getirmediğini, Irak'ın güneyinde ele geçirilen silahların modern ve İran yapımı olduğunu ifade etti.

ABD'nin şikâyetleri kendi ürünü
Amerikan istihbaratının doğru olduğunu varsaysak bile, İran'ı Irak ve çevresinde etkin konuma getiren kimdi? Saddam Hüseyin İran devriminin ihraç edilmesini durdurmuş, ABD ve Arap desteğiyle İran'ı savaşta yenmişti. ABD'yse Saddam'ı yalan nedenlerle devirdi, ülkeyi yıkıma uğrattı, bir milyon Iraklı'nın ölümüne, beş milyonunun evsiz kalmasına yol açtı. Şimdi de, kendi ürettiği İran nüfuzundan şikâyet ediyor.

Bush yönetiminin bütün şikâyetleri kendi ürünü. Felaketin 'aptallık'tan kaynaklandığını söylemek zor. Bir süper güçten söz ediyoruz. Bu nedenle mantığa en yakın yorum şöyle: Yönetimin niyeti, her ülkedeki Arap ve Müslümanları hedef almaya, petrollerini çalmaya yönelik. Biz de ABD'nin yanında sorumluluğu almalıyız. Araplar ve Müslümanlar ikiye bölünerek, düşmanlarının işini kolaylaştırıyor.

Kaynak: Radikal