Bir hikayenin bakış açısını değiştirmek - tıpkı İran konusunda olduğu gibi- gazeteciliğin en zor kısımlarından biridir. İran, karanlık devrimci İslami tehlike. Şii İran, Dünya terörizminin, Suriye’nin Lübnan’ın, Hamas ve Hizbullah’ın koruyucusu ve teşvikçisi. Çılgın Halife Ahmedinejad. Ve tabi ki, İsrail’i anti-Semitik ve mantar şeklindeki bir nefret bulutuyla yok etmeye hazırlanan Nükleer İran. -Batı (veya İsrail) güçleri saldırdığı anda- Hürmüz Boğazı’nı kapatmaya hazır İran.
Teokratik rejimin doğası gereği, 2009 seçimleri sonrası muhaliflerin iğrenç bir şekilde bastırılması ve her sağduyu çağrısının “sağlık açısından zararlıdır” uyarısı taşıması göz önüne alındığında -geniş petrol rezervleri hariç- hayır, İran elbette ki hoş bir yer değil. Fakat...
Aksi kanıtlara rağmen İsrail’in Batı’daki dostları tarafından -ki bunlar da İsrail’e Batılı gazetecilerden daha fazla hizmet etmiyorlar- borazancılığı yapılan iddialara bir bakalım. İsrail Başbakanı bizi İran’ın nükleer silah üretmenin eşiğinde olduğuna dair uyarıyor. Tanrı bizi korusun. Ancak biz muhabirler, 1996’da İsrail Başbakanı Şimon Perez’in de tam olarak aynı şeyi söylediğinden bahsetmiyoruz bile. Bu 16 yıl önceydi. Şimdi İsrail Başbakanı olan Netanyahu’nun 1992 yılında İran’ın 1999’da nükleer silah sahibi olacağını söylediğinden de bahsetmiyoruz. Bu 13 yıl kadar önceydi. Yine aynı eski hikaye.
Aslında İran’ın gerçekten nükleer silah yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Ve Irak’tan sonra, Saddam Hüseyin’in dev silah stokları ile söylenenlere benzer saçmalıkların hala söyleniyor olması da bir başka gariplik. Tarih probleminden ise bahsetmiyorum bile. Bütün bunlar ne zaman başladı? Şah. İhtiyar çocuk nükleer güç istedi. Hatta “ABD ve Sovyetler’in nükleer silahları olduğu için ben de nükleer silahlar istiyorum” bile dedi ve kimse itiraz etmedi. Avrupalılar, diktatörün isteğini yerine getirmek için yarıştılar. Bushehr nükleer tesisini -Rusya değil- Siemens yaptı.
Ve Ayetullah Humeyni, Batı’nın Belası, Şii Devrimin önderi vs. 1979’da İran’da yönetimi devraldığı zaman bütün nükleer projenin “Şeytanın İşi’ olduğu için kapatılmasını emretti. Ve sadece Saddam İran’ı işgal ettiği -bizim Batılı teşvikimizle- ve İranlılara karşı zehirli gaz kullandığı zaman (kimyasal maddeler Batı’dan geliyordu, elbette) Humeyni onu yeniden açmaya razı oldu.
***
Bütün bunlar tarihi kayıtlardan silindi; nükleer projeyi başlatan siyah türbanlı mollalarla ‘kafadan çatlak’ Ahmedinejad’tı. Ve İsrail hem kendi varlığını korumak hem de Batı’nın varlığını garantiye almak, demokrasi için vs. vs. bu terör silahını yok edebilirdi.
Batı Şeria’daki Filistinliler için İsrail zorba, kolonyal ve işgalci bir güçtür.
Fakat İran söz konusu olduğundan bu kolonyal güçsüz, incinebilir ve yok olma tehlikesiyle yüzyüze barışçıl bir devlet haline geliveriyor. Ahmedinejad -Netanyahu’nun sözleriyle - Hitler’den daha tehlikeli.
İsrail’in kendi nükleer savaş başlıkları ise-ki sayıları 300 civarında ve hepsi de gerçek- ortadan kayboluveriyor. İran Devrim Muhafızları muhaliflerini yok etmesi için Suriye rejimine destek veriyor; belki bunu isterlerdi -ama bunu ispatlayan herhangi bir kanıt yok.
Mesele şu ki, İran son savaşlarının neredeyse hepsini tek el ateş etmeden kazandı. George. W. Bush ve Tony, İran’ın Irak’taki düşmanını yok etti. İran’ın her zaman “siyah Taliban” diye adlandırdığı Sünni ordunun binlercesini öldürdüler. Biz Batı’da, İran’daki Şii devrim bağlamında kaderlerine karar verirken, bizim “ılımlı dostlarımız” Körfez Arapları da altın camilerinde titriyorlar.
Cameron’un ordularının birçok durumda bizim sattığımız milyarlarca dolarlık karmaşık sistemleri İran’a karşı kullanmak bir yana, ancak çorba mutfaklarında operasyon yapabilecek bu mantıksız insanlara silah satmaya devam edebilmesine şaşmamalı.
Yaptırımlar getirin. Palyaçolara izin verin.
Kaynak: Star