Sinan Çetin bir televizyon programında, senaryosunu Yavuz Turgul'un yazdığı "Kabadayı" filmi vesilesiyle bir hayli keyifli şeyler söylemiş.
Basından takip ettiğimiz kadarıyla, insanları, "şimdiyi sevenler ve geçmişi sevenler" şeklinde bi güzel ikiye ayırmış:
"Devrimciler şimdicidir, hayattan yana olanlar şimdicidir. Bütün omurgasıyla şu anı yaşarlar. Bütün iliklerine kadar şimdiyi savunurlar. Gericiler de eskiyi savunurlar, eskiden daha iyiydi teranesinden benim artık burama gelmiş durumda. Hiçbir şey eskiden daha iyi değildi. Hayata inanıyorsak, her şey daha iyi şimdi ve daha da iyi olacak. Nostalji gericiliktir. Başka, süslü bir ismidir gericiliğin. Gericiliktir savundukları. Yavuz Turgul'un da gericiliği savunmasında bir mahsur yok…"
Görüldüğü gibi, "geçmişi sevenleri" nostaljiye, nostaljiyi de gericiliğe sımsıkı bağlamış.
Mezkur ifadelerin son yıllarda kuraklık içindeki düşün hayatımıza, büyük bir katkı sağlayacağını kimse inkar edemez.
Öteden beri hep özgürlüklerden yana tavır alan Sinan Çetin'in, bilhassa, "Nostalji gericiliktir." cümlesi üzerinde ulusça durup düşünmemiz gerekiyor.
Mesela, hiç ertelemeden şu kadarcığını hemen söyleyebiliriz:
"Ah, neydi o günler!.." yollu lakırdılarla, tek parti dönemi 'nostaljisini' terennüm eden çevrelerin vazgeçilmez jargonu olan "gericiliğe" oldukça derin bir boyut kazandırmıştır…
Bir yönetmenden ziyade başarılı ve akıllı bir işadamı olan Sinan Çetin'i kutluyor, böyle nice özgün 'buluşlar' yapmasını diliyorum.
Zatıalileri gibi değerli pazarlamacı, piyasacı, parazitlere karşı savaş açan yaratıcılık timsali, sanat, düşün ve para insanları kolay, kolay yetişmiyor. Kıymetini bilelim…
Hazır yeri gelmişken, vaktiyle, "Sinemadan para kazanmayan yönetmen eşektir." sözünün sinemamıza tuttuğu ışık, gösterdiği yol bakımından önemini de hatırlatmak isterim.
Mezkur ifadenin, sinema salonlarımızın perdelerinin üzerinde altın yaldızlı bir yazıyla yer almasını Kültür Bakanımızdan hasseden rica ediyorum.
Çünkü, Türk sinemasında milat sayılabilecek bu sözden sonra, bir çok yönetmenimiz sırf eşek olmamak için, sinemadan para kazanmanın yolunu tutmuş ve çok enteresan 'projelere' imza atmıştır.
İmdi, Sayın Çetin'in alıntıladığım sözleri üzerine sadra şifa birkaç kelam etmemi bekleyen okuru hayal kırıklığına uğrattığımın farkındayım.
Lakin, "Nostalji gericiliktir." aforizmasını 'sevmek' varken, değerlendirmek yolunu tutup; anakronizm ile nostaljiyi bir birine karıştırdığını, yani, kafasıyla maziye 'çakılanlarla' kafasının içindekilerle maziye 'takılanlar' arasındaki farkı savsakladığını belirtsek ne olacak, belirtmesek ne olacak?!
Hele ki, Tarkovski'den mülhem, nostaljinin ontolojiyle irtibatına diller döksek, kaç para!
"Balans ve Manevra" filmi için, "Türkiye'nin ilk sanat filmi, Teoman da Türkiye'nin ilk sanat filmi yönetmenidir…" diyebilen bir güzide sinema adamının sinema anlayışını 'değerlendirmenin' ne alemi var?!
Bu arada, hatırladığım kadarıyla söz konusu film iş yapmamıştı. Acaba, Sinan Çetin'in kavlince, buradaki eşek kim, yönetmen ne oluyor? Neyse…
Yavuz Turgul'un senaryosunu yazdığı "Kabadayı" filmine gelince…
Bu filmi henüz görmedim. Dolayısıyla, meçhule saygı prensibi gereğince ağzımı açıp da, olumlu olumsuz tek kelam etmem.
Hadi size daha ötesini söyleyeyim:
"Kabadayı"yı değil de, ben asıl, Sadık Battal'ın, "Yavuz Turgul'un dünyası" adlı belgeselini merak ediyorum.
Kaynak: Yeni Şafak