Çocukların umuduyduk gardiyanların düşü
Ölüm de hayat da peşimizdeydi aranıyorduk
Mağaralar inci sergisi gökyüzü habersiz
Biz ne eller tuttuk ne ellerle savaştık gövdesiz
/İkibinyirmibir /
Şöyle bir bakıp geçmek için uğradığımız dünyada, hiç gitmeyecek gibi davranıyor ve herşeyin burada olup biteceğine inanalar gibi davranışlar üretiyoruz. Oysa gün doğuyor ve batıyor, yaşayan ölüyor, dünya kekre bir tatdan öte taşınmaz acılar, hüzünler yığıyor önümüze. Yine de aldırış etmeden, hiç birşey olmamış gibi yaşıyoruz. Düşmanın yetmediği yerde görevi üstlenip acı üretmeyi, birbirimizin yolunu kesmeyi ustalıkla yerine getiriyoruz ki , el oğluna parmak ısırtan gayretle, kötülük tarihine yeni sayfalar ekliyoruz.
İlahi söylemin ışığı altında karanlık icat etme başarısı bizim!
Kimseye verme niyetinde değiliz, doğru söylem, doğru eylemden yanlışlar deryası oluşturmayı.
Hesabı verilemez günler içinden geçmekteyiz. Ashabı Kehf’e özenmenin hararetinin yükseldiği zaman dilimindeyiz. Biz aynı kitaba inandığını söyleyenler, bir kaşık su bulduk ve birbirimizi boğmaya çalışıyoruz, nolur tarih , yazma bizi!
Nimet denizinde yüzerken zihnimizden zehirlendik; kitapsız beslendik, obez olduk ve şişirilmiş, niyeti kirli akılla “sıratı mustakim”de sendeler olduk, Rabb’im acı bize .
Yeryüzünde Küresel güçlerin pençesi altında ezilirken ve bir merhamet eli beklerken müminler, biz tarifi gayri kabil ahmaklıklar, şenaatler içinde kir üretip birbirimizin yüzüne sürüyoruz, ölü etiyle besleniyoruz. Fitnede, kıtaları dolanıp sineleri karartan üretim başarılarına sahipiz.
Ortaklarımız kitapta kara sayfada yer alan, hakikate sırt çevirenler, onlarla gülüyoruz, bundan böyle onlarla ağlıyoruz. Haramlar hanesinde yaşıyoruz, ne olur yazma bizi ey tarih, mühlet ver!
İnce bir ışık sızar belki, hatırlarız bir bakarsın Akabe günlerini, akledebiliriz bir ihtimal, örümceğin ödevini Hira’yı saraylardan kıymetli kılan yüceliği.
Bir ihtimal doya doya ağlarken, zehri akıtıp, yıkarız yeryüzünü yeniden.
Olaki evimize , yurdumuza, “Kitabımıza sarılırız. Annesine sarılan aç bir bebek gibi beslenmeye dururuz, arı bir niyetle, önyargısız. “Onların işleri şura iledir”(Şura-38 )ayetiyle uyanırız belki, belli mi olur? İçimizden “ulular”, kurtarıcılar çıkarma çabasına girmeyiz bakarsın. Hepimiz günahkar ve aciz; ama arınma çabası içinde adil olma, sade olma; anlayan ve anlaşılır olan olmaya çalışırız. Keramet peşinde yorulmadan, içimizle dışımızı, yüzümüzle yüreğimizi birleştirmeye yöneliriz.
Bu ihtimal için bile, nolur tarih yazma bu günleri. Hesabı zor, ikrarı çetin . Kardeş ve tuzak aynı yerde aynı anda, tanımı yok, izahtan kopmuş günleri yazacaksan bir kaza yaz.
Nolur tarih, biraz bekle!
Gözlerdeki sis dağılır bir bakarsın, elif bir harf olmanın ötesni gösterir bir ihtimal. Merhamet ırmağa döner Kitap ile, yeniden aynaya bakma günlerini taşır takvimler. Bakarsın yıldızlar tekrar tevhid ilahileriyle parlar ve ışık düşer evimize kollarımız uzar.
Kıtadan kıtaya adalet taşımaya koşarız, tevbe ırmağında arınınca.
Nolur tarih bunu yazma!
Kibir atından inme ihtimali, süpermenlik hevesinden rucu etme anı gelebilir inan bana, tarih şahit, örnekler aktarırım, yazma bunu!
Hesabı zor 'Kitap'sız Müslümanlığın!
Cevabı yok, seküler güç için kitabı dolanmanın. Gaybın çilingiri olma görevi verilmedi kimseye.Yenilsek de galip değil miyiz, tevekkül bahsiyle çıktığımız her seferde. Sıradan mümin, kendi kadar kardeşine de güvenendir; ekmeği, yolu, sevgiyi bölen, bölüşendir.
Hesabı verilmez günlerde nolur biraz duraklasan!
Kalbi yarılıyor arzın, semada sarsıntı!
İzahı yok!
Hesabı gayri mümkün!
Ancak, kavi bir tevbe ve ırmak olan gözyaşıyla...Tek keramet, hakiki mürşid olarak Kitaba sarılmak ve bir daha bırakmamakla...