Mısır'da askeri bir darbe oldu.
Batı medyası ve başta ABD, İngiltere olmak üzere Batı devletlerinin liderleri, seçilmiş bir cumhurbaşkanının devrilip yönetime el konulmasını kınamadıkları gibi bu duruma "darbe" bile diyemediler.
Darbeye darbe demeyen Batı'nın çifte standardıyla sınırlı değil Mısır'ın içine sürüklendiği kriz. Ülkede siyasal temsil hakları elinden alınarak aşağılanan halkın bir kısmı ile darbeye destek verenler arasında tehlikeli bir gerilim tırmandırılıyor.
Aynı zamanda askerin Mursi'ye destek vermek için meydanlarda toplanan Müslüman Kardeşler'i hedef alarak ateş etmesiyle bir katliam gerçekleşmiştir.Bu yeni gelişme, durumun sadece darbe yöntemi ile askerlerin yönetime el koymasıyla sınırlı kalmadığını, daha tehlikeli boyutlara taşınmaya aday olduğunu gösteriyor.
Despotik modern zamanların firavunlarının baskısı altında 80 yıldır baskı, işkence ve idamlara direnen Müslüman Kardeşler'in serbest seçimle geldikleri iktidardan silah zoruyla indirilmeleri Mısır'ın geleceğini ipotek altına almaktadır.
Mısır'ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanının daha bir yıl olmadan indirilmesine alkış tutan Arap diktatörler ve Batılı "seçilmiş liderler" bu ülkenin geleceğini karartmaktadırlar.
Yirmi yıl önce Cezayir'de yaşanan kanlı iç savaşın bir benzeri Nil kenarında sahnelenmek istenmektedir. Askeri cuntaya sessiz kalanlar ve hatta darbeyi destekleyenler Mısır'ın Cezayirleşmesine giden yola taş döşemektedirler.
Mısır'da bir Cezayir senaryosunun sahneye konması sadece Mısır'ı değil tüm bölgeyi tam bir ateşin içine atar. Bunun sonuçlarından kimse kazançlı çıkmaz.
Nil yangın ateşiyle tutuşmadan Ramazan'ın bereketiyle aklıselimin galip gelmesi en büyük temennimiz.